TÜRKMENLERİN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’I ZİYARETİNDEN YANSIMALAR

TÜRKMENLERİN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’I ZİYARETİNDEN YANSIMALAR

PROF. DR. MAHİR NAKİP

İşin Gelişimi

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, Irak Türkmen siyasetçilerini Ankara’ya davet ederek onlara bir konuşma yapmış ve Türkmenlerin genel durumu hakkında herkesten tek tek bilgi almıştır. 7 Aralık 2016 günü gerçekleşen bu davete ITC yönetimi, iki parti lideri, biri eski beş milletvekili; bir de Kürt bölgesinden Türkmen bir bakan ve bir vekil katıldığı halde üç Türkmen milletvekili davet edildikleri halde davete icabet etmemişlerdir. Bu vekillerden birisi bir bildiri yayınlayarak heyetin sadece kendisini temsil ettiğini (yani Türkmenlerin hepsini temsil etmediğini) ifade etmiş, zamanlamanın doğru olmadığını, ziyaretin ERDOĞAN’a ve partisine Irak’ın içişlerine karışma fırsatı doğurduğunu vurgulamıştır.

İlkeleri arasında Türkmenlerle ilgili haberleri tarafsız bir şekilde yayma olan bir haber ajansımız da, herkesten erken davranarak, ziyaret haberini vermiş ve sosyal medyadaki yazışmaları kaynak göstererek! ziyaretin bir komplo olarak görüldüğünü kaydetmiştir.

Erdoğan Ne Dedi?

Sayın Cumhurbaşkanının Türkmeneli coğrafyasının yiğitleri diye başlayan konuşmalarından alıntılar bire bire aşağıdaki gibidir:

-Burası Irak kadar sizin de eviniz, memleketiniz, kardeş ocağınızdır.

-Aranızda yakınları, sevdikleri, eşi dostu şehadet mertebesine ulaşanlar bulunuyor. Aranızda sevdiklerini, kardeşlerini idam sehpasında yitirenler var. Pek çoğunuz suikast girişimine maruz kaldınız; gün geldi evlerinize bomba düzenekleri yerleştirildi. Gün geldi, Saddam döneminde hakkınızda yakalama, hatta idam kararları çıkartıldı. Başkaları olsa çoktan davasını bırakmış, teslim bayrağını çekmiş, yeni bir hayat kurmuştu. Allah sizlerden razı olsun ki, bunu aklınızın ucundan bile geçirmediniz.

-Bu yüzden sizlere baktığımda Kerkük’ün, Erbil’in, Diyala’nın, Telafer’in, Musul’un, Tuzhurmatu’nun, kısacası Türkmenli’nin mertliğini, yiğitliğini, fedakârlığını görüyorum.

-Irak’ta yaşananları, özellikle Türkmen kardeşlerimizin acılarını, kendimizinkinden asla ayrı görmüyoruz. Irak’ta sadece şanlı bir geçmişimiz, inşa ettiğimiz tarihi eserlerimiz, kurduğumuz şehirlerimiz bulunmuyor. Irak’ta her şeyden evvel siz varsınız; Irak’ta bizim canımızdan kanımızdan kardeşlerimiz yaşıyorlar. Sizler var olduğunuz müddetçe, Irak ve Türkiye arasında asla yıkılmayacak bir köprü de var olacaktır.

-AFAD ve Türk Kızılayı düzenli insani yardım yapıyor. Türkiye hayır işlerinin reklamını yapmadığı için bunlar yeterince bilinmiyor.

-Başika’daki Türk askeri varlığı da Irak’a DEAŞ’la mücadelede destek olmak içindir. Başka bir gayesi yoktur. Buradaki güç 700 kadar DEAŞ teröristini ve çok sayıda DEAŞ mevziisini yok etmiştir. Musul, Irak toprağıdır. Bunun tartışılması dahi gereksizdir. Maalesef Türkiye’nin Musul’da gözü var şeklinde kara propaganda yapılıyor. Biz sadece “Musul, Musulluların, Telafer Telaferlilerindir” diyoruz. Irak Meclisi’nin şahsıma yönelik aldığı karar kabul edilemez. Üzücü bir husus da, Irak’taki bazı grupların Türkiye’yi tehdit eden açıklamalardır. Basra’da Türk bayrağını yerlere koyup çiğneyenler oldu. Bayrak kutsaldır. Türk bayrağındaki ay-yıldız yüce dinimizi ve vatan uğrunda şehit düşenleri simgeler. Her şeye rağmen, meselelerin konuşularak, diyalog yoluyla çözülebileceğine inancımızı koruyoruz. Irak’la aramızda işleyen bir diyalog süreci bulunuyor.

-Biz zaten kardeş kavgasına sahne olmuş Telafer ve mezhepçi siyasetlere kurban olmuş Musul’da DEAŞ’ın faydalanacağı yeni çatışmalar istemiyoruz. Telafer’e sadece Irak Ordusu, federal polis ve yerel unsurlar girmelidir.

-ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgalinden sonra Telafer’de yaşananlar hala yüreklerimizi parçalıyor. Telafer’deki kardeş kavgasında kaç canı yitirdiğimizi kesin olarak bugün bile bilemiyoruz. Aynı hataları tekrarlarsak, acılar da tekrarlanacaktır. Telafer’de bir kez daha mı kardeş kavgası yaşansın? Türkmenlerin kalesi Telafer’de aynı aşiretten insanlar sırf başka bir mezhepten diye birbiriyle selamı sabahı yeniden mi kessin? Mahalleler, sokaklar yine mezhep temelinde beton duvarlarla mı çevrelensin? Ben hiç kimsenin, Irak’ı seven, Telafer’e değer veren, çocuklarının istikbalini düşünen hiçbir kardeşimin böyle bir şeye tevessül edeceğine inanmıyorum.

-Telafer’in vilayet statüsü almasını tartışmamız, yatırım planları, yeniden imar projeleri geliştirmemiz gerekirken yapay sorunlarla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Hâlihazırda, Şii-Sünni Türkmenler’den ortak bir güç tesis edilmesine yönelik işleyen bir süreç var. Bu sürecin en süratli şekilde tamamlanması önemlidir. Süreci bilinçli olarak geciktirmek isteyenlere mani olunmalıdır. Telafer Türkmen kardeşliğinin timsali haline gelmelidir. Bu kuvvetin oluşturulması sürecine ve Telafer DEAŞ belasından temizlendikten sonra şehrin imarı ve istikrara kavuşması için Türkiye her türlü desteği verecektir.

-Sizlerin de aranızda birlik ve dayanışma içinde olması, Türkmenlerin Irak’taki bekası için elzemdir.

-Hangi bölgeden veya mezhepten olursa olsun, Irak’ta kaostan ve DEAŞ belasından en olumsuz etkilenen kesim Türkmenler oluyor.

-Sizi tahrik etmeye çalışanlara, aranıza nifak sokmaya çalışanlara, aranızda kardeş kavgası çıkartmaya çalışanlara prim vermeyiniz. Bunların hiçbiri Türkmenlere kalıcı bir fayda getirmemekte, Irak’taki Türkmen varlığını uzun vadede zayıflatmakta, tehlikeye sokmaktadır.

-Sizler Irak’ın asli unsurlarısınız; öz evlatlarısınız. Türkmen olmadan Kerkük anlamsızdır. Erbil, Türkmen nüfusuyla güzeldir. Tuzhurmatu’yu Tuzhurmatu yapan Türkmenin sesidir, türküsüdür. Türkmenler olmadan Irak eksik kalır.

-Türkmen şehri Kerkük’te PKK’lı teröristlerin dolaşmasına bizim yüreğimiz razı değil. Kerkük’te Türkmen kardeşlerimizin hedef olmasını biz kabul edemiyoruz. Türkmen’in kalesi Telafer’in DEAŞ’ın elinde olması yüreklerimizi dağlıyor. Mezhepsel kimlikleri öne çıkarıp içimize nifak sokanlara dur demediğimiz müddetçe bu manzarayı değiştiremeyiz.

-Türkmenlerin her zaman güvenebilecekleri, dayanabilecekleri, işbirliği yapabilecekleri nihai kalıcı odak Türkiye’dir. Türkiye dışındaki aktörlerin Türkmenlere yönelik ilgi ve desteği hep başka gündem ve hesaplarla ilgilidir. Samimi değildir.

-Özellikle Şii Türkmen kardeşlerime sesleniyorum. Türkiye’nin mezhepçi bir proje güttüğü iddiaları, sizlerin kafanızı bulandırmak için uygulanan psikolojik harp söylemleridir. Türkiye’nin mezhep kaygısı yoktur. Bizim Şiilik diye bir dinimiz yoktur; bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Biz aynı Allah’a, aynı Peygambere inanan, her gün 5 vakit aynı kıbleye yönelen Müslümanlarız. Bizim için meselenin esası Türkmenlerin Irak’ta hak ettikleri konuma gelebilmeleridir. Türkiye’den sizlere hiçbir zaman zarar gelmeyeceğini bilmelisiniz. Şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da Necef ve Kerbela başta olmak üzere Irak’ın güney vilayetlerinde bulunan Telaferli Türkmen kardeşlerimize ihtiyaç duydukları insani yardımların ulaştırılması için çalışacağız.

-Türkiye’nin sizlere daha fazla destek olabilmesi için, ülkemiz tarafından Kerkük’te bir konsolosluk açılmasına destek olmanızı, bunu Irak makamlarından özellikle talep etmenizi bekliyorum. Kerkük’ün yanısıra, Necef’te de bir Başkonsolosluk açmayı, Basra’daki Başkonsolosluğumuzu da yeniden faaliyete geçirmeyi arzu ediyoruz. Musul kurtarılır kurtarılmaz, buradaki Başkonsolosluğumuz da faaliyetine yeniden başlayacaktır.

Pekiyi Türkmenler Ne Dedi?

Toplantıda farklı siyasi kuruluşlara mensup 15 Türkmen şahsiyeti bulunuyordu. Elbette aralarında fikir ayrılıkları vardı. Ama önceden herhangi bir mutabakat olmadığı halde her Türkmen söz aldı ve birbirinin eksik bıraktığı konuları büyük bir diplomatik olgunluk içerisinde tamamladı. Birbiriyle çelişen hiç bir görüş serdedilmedi. Konuşmalar medyadaki fotoğrafta görüldüğü sıraya göre yapıldı.

Türkmenlerin dile getirdikleri konuların ele başlılarını şöyle sırlamak mümkündür:

-Türkiye Türkmen meselesini daha geniş bir vizyonla çok boyutlu, kucaklayıcı ve kalıcı bir şekilde ele alması talep edildi.

-Irak merkezi yöntemi ile olsun ya da yerel yönetimlerle olsun, Türkmenler üzerinden ilişki kurulması dile getirildi.

-Terör örgütü DEAŞ’in Telafer’den çıkarılabilmesi için Şii ve Sünni Türkmenlerden oluşacak silahlı bir gücün oluşmasından ve birlikte Telafer’e girmelerini sağlamakta Türkiye’nin desteği istendi.

-DEAŞ’tan sonra Telafer’in yeniden imarında ve Necf’ten başlayarak Türkiye’ye kadar uzanan bölgelere göç etmek zorunda kalan Telaferlilerin tekrar kendi yurtlarına dönmelerinde Türkmenlere yardımcı olunması ve bu şehrin il olması için gereken ilginin gösterilmesi talep edildi.

-Kerkük’te giderek güvenlik, idari ve demografik yönden güç kaybeden Türkmenlerin desteklenmesi için özel statülü bir şehir haline getirilmesi için çaba sarf edilmesi istendi.

-Tazehurmatu’dan başlayarak, Tavuk ve Tuzhurmatu’dan geçerek Mendeli’ye kadar uzanan coğrafyada yaşayan Türkmenlere her türlü yardımın gösterilmesi, PKK terörüne karşı korunması ve bu bölgeden göç edip tekrar dönemeyen insanların dönmelerinin sağlanması dile getirildi.

-Erbil Türkmenlerinin her ne kadar can ve mal güvenliği sorunları olmasa da ancak demografik ve kültürel asimilasyona uğramalarını önlemek ve Kürt Bölgesi Parlamentosunda kendilerine ayrılan sandalye sayısının arttırılması için gereken teşebbüslerin yapılması talep edildi.

-Bütün Türkmen siyasi kuruluşlarını çatısı altında toplayabilecek bir Türkmen meclisinin kurulması için gereken desteğin verilmesi istendi.

-Irak’ın farklı bölgelerinde faaliyet gösteren Türkmen okullarının ciddi anlamda desteklenmesi talep edildi.

-Irak’ta, Türkiye’de ve Avrupa’da faaliyet gösteren Türkmen sivil kuruluş ve medya organlarının desteklenmesi istendi.

-Giderek ekonomik gücünü kaybeden Türkmen iş adamlarına gereken finansal desteğin verilmesi talep edildi.

Üç Soru ve Bir Tavsiye

ziyaretin ERDOĞAN’a ve partisine Irak’ın içişlerine karışma fırsatı doğurduğunu iddia eden Sayın milletvekilimize ve ilgili haber ajansımıza şu üç soruyu yöneltmek gerekir:

1.ERDOĞAN’ın yukarıda yer alan konuşmasının neresi Irak’ın içişlerine karışmadır ya da Türkmenlerin dile getirdikleri konuların hangisi bu fırsatı verecek niteliktedir?

2.Heyete katılanlardan ITC yetkililerinin bir kısmı ABD’ye, Avrupa ülkelerine hatta İran’a bile gittiler. Onlara da içişlerimize müdahale etme fırsatı verildi? Mesela aynı hafta Ammar El-Hekim de İran’a bir heyetle gitmiştir. Onlara da aynı tepkiyi vermek gerekmez mi?

3.Her iki tarafın konuşmalarında komplo sayılabilecek bir belirti var mı?

Bütün Türkmenler adına siyaset yapacaksanız ya da haber yaymak gibi bir hizmete soyunmuşsanız önce samimi, iyi niyetli ve önyargısız olmak gerekir. Hele hele öz soydaşımız olan Türkiye’ye diş bilemek, kin gütmek çamur atmak ne Türkmenlere bir şey kazandırır ne de başka ülkeler nezdinde değerimi yükseltir. Söylediklerimizin ya da yazdıklarımızın ihlasla muhasebesini yapabilsek ya acele ettiğimizi, ya da önyargılı olduğumuzu anlayacağız. Konuşmasında ERDOĞAN net bir şekilde bizlerin birer Irak vatandaşı olduğumuzu, öyle de kalmamız gerektiğini vurguluyor; ne Musul’da gözlerinin ne de Irak’ta gizli bir emellerinin

Olduğunu söylüyor. O zaman biz niye kraldan fazla kralcı oluyoruz? Niye ineğin altında buzağıyı arıyoruz? Niye üzümü yemektense bağcıyı dövmeye kalkışıyoruz?

Bu ziyaretin ilk meyveleri verilmeye başladı. Nitekim ziyaretin gerçekleşmesinden iki gün sonra Türkiye Başbakanı Binali YILDIRIM, Irak Başbakanı El-İbadi’yi arayarak Musul’un kurtarılışından sonra Türk askerlerinin Başika’dan çekileceğini açıkladı. Çok yakın bir gelecekte inşallah her iki ülke arası düzelir ve her şey normale döner; heyetler gelir ve heyetler gider. O zaman bugün olumsuz tavır takınanlar ne duruma düşecekler?

Topyekûn Türkiye’ye önyargılı bakan Türkmen kardeşlerimizin aslında çok ciddi bir eksikliği var: O da Türkçe bilmedikleri için Türkiye’yi Arap basını üzerinden ve bir Arap mantalitesi ile takip ediyorlar. Onun için yanlış kanaatler hasıl olabiliyor.

Türkçeyi öğrenmeden Türkmen olunmaz…