Türkmenler Bağdat’a Karşı Tepki Siyasetinde Haklıdırlar
Mehmet GÖKKAYA
Son günlerde Türkmen siyasetçiler arasında yeni bir tartışma konusu olan, Türkmenlerin Bağdat hükümetiyle izledikleri siyaset doğru olup olmadığına karşı iki cephe açılmıştır. Bir kısmı, özellikle Bağdat’ta görevleri olanların görüşleri; “yıllardır Türkmenler’in siyaseti dış ülkelerle değil Bağdat hükümeti ile olmalıydı diyorlar”. Diğer kısmı ise, “Bağdat hükümetinin Türkmenlere karşı izlediği siyaset haksızlık olduğu için, sürdürdükleri dolaylı muhalefeti haklı buluyorlar“.
Niçin, Neden Bu Tartışma Üstelik Bu Süreçte?
Türkmen siyasetçileri Irak’ta kurulmuş olan hiç bir hükümet Türkmenler’in hükümette doğru temsil edilmesine şimdi ısrar ettiği kadar ısrar etmemiştir. Buradan başlıca iki sebep görebiliriz, birincisi, “Irak Türkmen Cephesi” öncülüğündeki kurulan listeler en çok oy oranı elde etmesine rağmen, kurulan hükümetlerde ister Bakan ister Bağımsız Heyet başkanlıklarında temsil edilmemesine, millet arasında her hangi bir ayrışım ve bölüşüm olmaması için, birlik ve bütünlüğün korunması için bir bıçak gibi boğazına saplanmış ve sessiz kalmasından Bağdat’a yakınlıklarıyla bilinen bazı siyasetçiler bu görevleri kendilerine adeta bir miras etmişlerdir.
Bu kes ITC bunun farkında olmuş, şiddetle devletin en üst makamlarında bile temsil edilmesi hem milli olarak hem de aldığı oy oranına göre kendisine ait olan bir hak görmektedir. İkinci sebep ise birinci sebebe bağlıdır, gelecek günler başta Kerkük ve bütün Türkmeneli bölgesi çok kritik dönemden geçeceği bilgisinden kaynaklanarak özellikle bu dönem güçlü bir Milliyetçi Türkmen’in bu hükümette yer almasını savunuyor. Bence de bu sefer bu hak ya da bu bayarak yarışı ITC’ ye devredilmelidir.
Başta Cumhurbaşkanı Berham Salih, Başbakan Adil Abdülmehdi ve siyasi liderler de bu hakkın ITC öncülüğünde kurulan “Kerkük Türkmen Cephesi listesine” verilmesini haklı buluyor. Umarım bu yaklaşım bazı Türkmen siyasetçilerini rahatsız etmemiştir.
Müteakip Hükümetlerin Türkmenler’e Karşı Gözardı Politikaları:
Türkmenler her zaman vatanın birliğini, beraberliğini ve bütünlüğünü savunmuşlardır. Tarih boyunca Irak Türkmenleri’nin devlet aleyhine başkaldırmamış ve hiç bir eylemi olmamıştır, buna rağmen Irak’ta yaşanan bütün siyasi süreçlerde Türkmenlere en ağır darbeler vurulmuştur. Bu hususta Türkmenler’in ve Türkmeneli’nin kurulan hükümetlerden çektiği gözardı siyasetin bildiğimiz bir kısmını hatırlatmakta fayda görüyoruz.
– 2003`ten beri, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Parlamento başkanlıklarında Türkmenler’in kesinlikle temasil edilmemesi,
– Çıkarılan bütün bütçe yasalarında farklı etnik gruplara pay sağlanırken, Türkmenlerin mahrum bırakılması,
– Devletin önemli mekanizma ve Bürokratların oluşumlarında Türkmenlerin uzak tutulması,
– Anayasada, devletin silahlı kurumları ve güvenlik konseylerinde bütün etnik grupların temsil gerekliliği zikredilmesine rağmen Türkmenlere yer verilmemesi,
– Dışişleri Bakanlığı tarafından atanılan Büyükelçi, Konsoloslar ve Diplomatların atanmalarında %1’bile Türkmenlerden olmaması,
– Irak’ın en büyük iki ilçesi Telafer ve Tuzhurmatu’nun il olma taleplerine kulak verilmemesi,
– 2005`ten beri kesintisiz bir şekilde tüm Türkmen bölgelerinde baş gösteren terör olaylarına karşı Savunma Bakanlığına bağlı olma şartıyla Türkmenler’den bir silahlı gücün oluşturulması talebine Bağdat’tan olumlu bir cevap verilememesi,
– Terör olaylarında büyük payını alan Türkmen bölgeleri imar edilmeyerek ve mağdur kalan ailelere Devlet tarafından hiç bir destek verilmemesi,
– Türkmen bölgelerinin, Merkezi hükümetle IBKY arasında yönetim konusunda anlaşmaya varılmadığı bölgelere (Tartışmalı Bölgeler) diye adlandırılarak Peşmergenin eline bırakılması,
– Anayasada Tartışmalı Bölgeleri ele almış olan 140. Madde Anayasal olarak 31 Aralık 2007 tarihinde uygulama süreci bitmesine rağmen, halen Bağdat’la Erbil arasındaki müzakerelere konu edilmesi,
– Türkmen bölgelerinde Demografik değişim amaçlı, Araplaştırma politikasını uygulayan Saddam rejimi tarafından el konulan yüz binlerce dekar arazi, asil sahibi olan Türkmenlere dönmemesi,
– 2003`ten sonra kürtleştirme politikasını uygulayan Barzani ve Talabani binlerce kürt getirtip gaspla Türkmenlerin arazilerini partilerinin yandaşlarına dağıtarak şehir içinde yeni kaçak şehir yapılanmasına karşı konulmamsı,
– Irak vatandaşı bile olmayan, Suriye, İran ve Türkiye kürtler’inden oluşan 900.000’den fazla nüfusun Kerkük’e yerleştirilmesine göz yumulması,
– Kerkük’ten KYB ve KDP tarafından petrol kaçakçılığına engel olunmaması,
– Irak topraklarında terör örgütlerinin faaliyeti yasaklanması Anayasal bir madde olmasına rağmen, ülkenin farklı yerlerinde PKK terör örgütü büroları eşkar bir şekilde faaliyet göstermesine karşı bir hareket edilmemesi,
– Önde gelen Türkmen aydınlar, akademisyen, ilim ve iş adamlarını tehdit ve şantajlar’la yurdu terk etmelerine zorlayarak bazılarını da suikastle yok edilmelerine Bağdat’ın sessiz kalması.
Sıraladığım bu başlıklar belki de Türkmenlere karşı gözardı politikasının bir kısmı sayılır, bunları okuyan kimine göre Bağdat’ta karşı tepkili olmamız için haklı, kimine göre haksız nedenler olabilir, her konu tartışmaya açıktır, toplumları sağlıklı kılan şey aklı selim bir şekilde her konuyu tartışmaktır. Özellikle siyasette kırıcı, kirletici değil, çözüm arayışlı tartışmalara çok fazla ihtiyaç duymaktayız.
Her millet yaşadığı ülkede kendine tanılan hak hukukla övünmek ister. Velakin hiç bir millet kendi devleti tarafından gözardı siyaseti ve çektiği eziyeti unutamaz. Buna rağmen Türkmenler olarak hep medeni şekilde bu devlete hizmetimizi sürdürdük sürdürmeyede devam etmekteyiz.