
Türkmen Müesseseleri: Kurumsal Yapıların Dönüşümü ve Siyasi-Sosyal Gerekçeleri
Kerkük: Irak’taki Türkmen Milliyetçiliğinin Meşalesi
Mudar Deregezenli
Kerkük, Irak’taki Türkmen davası için büyük fedakarlıklar yapmış, hem siyasi hem de sosyal anlamda önemli bir Türkmen kültürel mirasını şekillendiren bir şehir olmuştur. Bu sebeple, sürekli olarak kimlik değişikliği ve milli varlıklarının silinmesi için çeşitli girişimlere hedef olmuştur. Şehir, korkunç katliamlar yaşamıştır; bunların en önemlilerinden biri, 14 Temmuz 1959’da gerçekleşen ve yüzlerce Türkmen’in planlı şiddetle hayatını kaybetmesine yol açan katliamdır. Ayrıca, halkı, Türkmen varlığını azaltmayı hedefleyen zorla göç ettirme ve baskı politikalarına tabi tutulmuştur. Tüm bu zorluklara rağmen, Kerkük Türkmenleri haklarını savunmaktan vazgeçmemiştir. Kerkük Türkmenleri, bu korkunç katliamda hem bireysel hem de toplu öldürmelere maruz kalmıştır.
16 Ocak 1980’de, eski Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin’in rejimi, Irak’taki önde gelen dört Türkmen liderini idam etmiştir. Bu liderler, Türkmen halkının haklarını savunmuş ve Irak’taki varlıklarını koruma mücadelesi vermişlerdir. İdam edilenler arasında Dr. Necdet Coçak, Albay Abdullah Abdülrahman, işadamı Adil Şerif ve Dr. Reza Demirci yer almaktadır. 1979 yılında, bu liderler, Türkmen halkının sorunlarına ışık tutma çağrısında bulunarak, Baas rejiminin baskıcı politikaları karşısında halklarının haklarını savunmuşlardır. Bu liderler, pek çok isyanı yönetmiş, silahsız direnişle kimliklerinin silinmesine karşı mücadele etmişlerdir. 2003 sonrasında, Türkmen mahalleleri, terör saldırılarına maruz kalmış ve yüzlerce kişinin ölümüne yol açan bu saldırılar, halkın acısını daha da artırmıştır. Siyasi alanda, pek çok Türkmen lideri ve aydını, ulusal duruşları nedeniyle hayatlarını kaybetmiştir. Ancak, Kerkük’ün demografik yapısındaki değişikliklere yönelik baskılar devam etmiştir. Buna rağmen, Kerkük Türkmenleri, kimliklerini, dillerini ve kültürlerini korumuş ve davalarını Irak siyasi sahnesinde canlı tutmayı başarmıştır. Bu direniş, Türkmenlerin tarihindeki mücadele ve fedakarlıkların bir kanıtı olmuştur.
Bu katliamlardan bir örnek de, 1982’deki Beşir Türkmen Köyü Katliamı’dır. Bu köy, yıllarca süren baskı ve etnik temizlik girişimlerinin hedefi olmuştur. Beşir Köyü, Kerkük’ün güneyinde yer almakta olup, Saddam Hüseyin’in rejimi tarafından hedef alınan Türkmen köylerinden biriydi. Bu katliamda köy halkının bir kısmı öldürülmüş, geriye kalanlar ise zorla göç ettirilmiştir. Türkmenlerin Kerkük’teki varlıklarını silme amacı güdülmüştür. Beşir Köyü, 1982’deki katliamın ardından, 2014’te bir terör örgütü tarafından yeniden saldırıya uğramış, köyün altyapısı tahrip edilmiş ve Türkmen aileleri evlerini terk etmeye zorlanmıştır. Ancak, tüm bu acılara rağmen, Beşir Türkmenleri direniş göstermiş ve köyleri özgürleştirildikten sonra yeniden inşa etmeye başlamıştır. Bu, onları tarihsel topraklarından silmeye yönelik tüm girişimlere karşı verdikleri açık bir mücadeledir.
Bir diğer acı örnek ise, 28 Mart 1991’deki Altunköprü Katliamıdır. Bu katliam, Türkmenlere yönelik işlenen en vahşi suçlardan biri olup, birçok masum insanın ölümüne yol açmıştır. Bu katliam, Baas rejiminin Türkmen nüfusuna yönelik baskılarının bir parçasıdır. Baas rejimi, Altunköprü’deki Türkmen halkına yönelik kitlesel infazlar gerçekleştirmiş, köyler tahrip edilmiştir. Bu suçlar, Türkmenlerin varlıklarını kırmaya yönelik bir planın parçasıydı. Altunköprü Katliamı, Irak’taki Türkmenlerin yaşadığı acıların ve soykırıma karşı gösterdikleri direncin simgesidir.
Telafer, Irak’taki en büyük Türkmen şehirlerinden biridir ve terörist grupların hedefi olmuştur. Bu gruplar, Türkmen halkını yok etmeye ve kimliklerini silmeye yönelik olarak sistemaplanlı saldırılar düzenlemişlerdir. 2005 yılından itibaren, şehirdeki mahallelerine yönelik terörist saldırılar artmış, pazar yerleri ve yerleşim alanları patlatılmıştır. 2014 yılında ise, terörist gruplar Telafer’i işgal ederek yüzlerce insanı vahşice öldürmüş ve binlerce Türkmen kadını ve çocuğunu kaçırmış, özellikle Şii Türkmenleri hedef almıştır. Binlerce Türkmen ailesi evlerini terk etmek zorunda kalmış, şehir büyük bir yıkıma uğramıştır. IŞİD’in saldırıları, Türkmenlerin evlerini, işyerlerini ve dini yapıları yok etmesine, aynı zamanda büyük bir etnik temizlik yapmasına neden olmuştur. Tüm bu felaketlere rağmen, Telafer halkı, direniş göstererek şehri yeniden inşa etme kararlılığı göstermiştir. IŞİD terör örgütü, özellikle devlette çalışanlar, siyasi süreçte yer alanlar, ordu ve polis mensupları ile bu örgütle iş birliği yapmayı reddeden önde gelen kişiler ve şahsiyetler olmak üzere, Türkmenlerin Sünni halkına da karşı korkunç suçlar işlemiştir. Bu suçlar, örgütün o dönemde bölge halkı üzerindeki egemenliğini kurmaya çalıştığı süreçte gerçekleştirilmiştir.
Tuzhurmatı, Irak’taki önemli Türkmen şehirlerinden biri olup, 2003 yılından itibaren terörist saldırıların hedefi olmuştur. Şehir, pek çok kanlı patlamaya tanık olmuş, pazarlar, camiler ve yerleşim alanları hedef alınmıştır. 2013 yılındaki bir bombalı saldırıda onlarca kişi ölmüş ve yüzlerce kişi yaralanmıştır. Tüm bu saldırılar, Türkmenlerin şehirlerini terk etmeye zorlanması amacıyla düzenlenmiştir. Ancak, Tuzhurmatı halkı, tüm bu vahşetlere karşı direniş göstermiş ve şehrin yeniden inşa edilmesi için mücadele etmiştir. Şehirdeki Türkmenler, bu terörist saldırılara karşı halklarının kimliğini ve varlıklarını koruma konusunda kararlı olmuştur.
2003 sonrası, Kerkük’ün demografik yapısındaki değişim, özellikle Kürt partilerinin Kerkük’e Kürt nüfusu yerleştirmesiyle daha da belirginleşmiştir. Bu politikalar, Türkmenlerin varlıklarını daha da tehdit etmiştir. Bu süreçte, Baas rejimi tarafından göç ettirilen Kürt nüfusunun yerini, 2003 sonrası yerleştirilen Kürt nüfusu almıştır. Bundan sonra Türkmenler, şehirdeki rakipleriyle, özellikle de Kürtlerle, demografik denge açısından hiç de avantajlı olmayan bir durumda kalmışlardır.
Kerkük, yine de sürekli olarak örgütlü katliamlara ve özellikle Türkmen akademisyenleri ve askerlerine yönelik suikastlara maruz kalmıştır. Bu katliamlar, yalnızca Türkmen milliyetinden olmalarından dolayı gerçekleşmiştir.
2017’de terör örgütlerinin yenilgiye uğramasının ardından, Kerkük’e giren Irak güvenlik güçleri, Arap nüfusunun şehre yerleştirilmesi için çeşitli önlemler almış, bu da şehrin demografik yapısını değiştirmiştir. Bu tür partizan politikalar, Kerkük’teki Türkmen nüfusunun aleyhine olmuştur ve onların şehrin asli sahipleri olarak haklarını savunma mücadelesi devam etmektedir.
Irak Türkmenlerinin Türkiye’ye Göç Dalgalanması
Kerkük Türkmenleri, 20. yüzyılın 1950’ler ve 1960’larında, özellikle eğitim amacıyla Türkiye’ye göç eden en büyük Türkmen gruplarından birini temsil etmektedir. Göç, genellikle Türkiye’de eğitim almak için gelen öğrencilere odaklanmıştır. Zamanla, bu öğrencilerin çoğu, Irak’taki siyasi ve sosyal koşullar nedeniyle, özellikle de siyasi baskılar veya kendi ülkelerinde bir etnik azınlık olarak maruz kaldıkları sosyal dışlanma nedeniyle Türkiye’de yerleşmeyi tercih etmiştir.
1980’ler ve 1990’lar boyunca, İran-Irak Savaşı (1980-1988) ve sonrasındaki trajik koşullar, ayrıca 1991’den sonra Kuzey Irak’ta kurulan “güvenli bölge” nedeniyle, Türkmenlerin Türkiye’ye göçü önemli ölçüde artmıştır. Baas rejimi, özellikle Kerkük gibi kuzey bölgelerinde Türkmenlere karşı baskıcı politikalar uygulamaya başlamıştır. Bu koşullar, pek çok Türkmenin Türkiye’de güven arayışına girmesine yol açmıştır.
Bu göçmen Türkmenler, Türkiye’deki Türkmen dernekleri ve kurumlarının kuruluşunda öncülük etmiş, kendi etnik kimliklerini ve kültürel miraslarını korumaya çalışmışlardır. Ayrıca, Türkmen kültürünü tanıtmada ve Türkiye halkına Irak’taki Türkmenlerin hakları konusunda bilgi vermede önemli bir rol oynamışlar ve Irak’taki Türkmen davasını hem siyasi hem de sosyal alanda desteklemişlerdir.
2014’te ve sonrasındaki gelişmelerde, Telafer Türkmenleri ve Musul’un bir kısmındaki Türkmenler, özellikle IŞİD terör örgütünün Irak’ta büyük bölgeler üzerinde kontrol sağlamasından sonra Türkiye’ye büyük bir göç gerçekleştirmiştir. Bu Türkmenlerin çoğu, siyasi bir eğilimden yoksundu çünkü bölge savaşlar ve mezhep çatışmaları nedeniyle Türkmen kurumları ve partileriyle bağlantı kurma fırsatına sahip değillerdi. 2003’te Saddam rejiminin düşmesinden sonra, diğer etnik gruplara sağlanan imkanların aksine, bu insanlar kendilerini organize etme ve Türkmen kurumlarıyla etkileşime geçme şansı bulamamışlardır. Bu kitlenin öncelikli kaygısı günlük yaşamlarını sürdürmek, çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını karşılamak olmuştur. Ayrıca, çoğu, ülkelerindeki göreli bir istikrarın ardından geri dönmüş ve Türkiye’deki ekonomik koşullarla uyum sağlamakta zorlanmışlardır. Bu, politik katılımlarının ana öncelik olmadığını göstermektedir. Ancak bu koşullar içerisinde bu insanların Türkmen partileri ve derneklerinin faaliyetlerine katılmadıkları anlamına gelmez. Çoğu etkinlikte yer almışlar ve özellikle edebi ve insani alanlarda değerli katkılarda bulunmuşlardır. Bu çabalar sonucunda, Musul-Telafer Türkmenleri Ayan ve Aydınlar Meclisi, aralarında yazarları ve sosyal figürleri, Irak’ta ve Türkiye’de tanınan, toplumlarında saygı gören şahsiyetler olarak önemli bir yere sahip olmuştur. Bu paragrafın başında bahsedilen Telafer Türkmenlerinin göç dalgası, 2014’ten sonra çoğunlukla göç eden Telaferlileri kapsamaktadır. Telafer ve Musul halkının, diğer Türkmen dernekleri ve kuruluşlarında da, küçük de olsa bir temsili bulunmaktadır.
Türkmen Siyasi Çalışmalarının İlk Adımları
Irak Türkmenlerinin Türkiye’ye Yönelik Göç Dalgalanmaları Açıklandıktan Sonra, İlk Resmi Türkmen Partisinin Türkiye’de Kurulduğuna Dikkat Çekmek Önemlidir. Bu Parti, Zamanla Bir Dizi Siyasi Yapı ile Birleşerek, Türkmen topluluklarını bir araya getiren bir siyasi ittifak oluşturmuş ve 24 Nisan 1996’da Erbil’de “Irak Türkmen Cephesi” adıyla tarihe geçmiştir. Bu oluşumda, göç eden Türkmenlerin yanı sıra, Erbil’de ikamet eden ve diğer Türkmen bölgelerinden gelen çok sayıda kişi de önemli bir rol oynamıştır. Çünkü o dönemde Erbil, uluslararası koruma bölgesi statüsündeydi.
Bugüne kadar, Irak Türkmen Cephesi, içindeki üyelerinin sayısı ve sahip olduğu sürekli finansal destekle, Türkmen politikasının en güçlü temsilcisi olmayı başarmıştır. Türkmen toplumu, bu Cephenin büyüklük ve etkisiyle kıyaslanabilecek bir siyasi parti ya da hareket kurma noktasında başarılı olamamıştır. Elbette, Cephenin faaliyetlerine dair Türkmenler arasında çeşitli eleştiriler olsa da, kimse bu yapının, Irak Türkmenlerini, en azından asgari düzeyde olsa bile, siyasi anlamda temsil etme gücünü ve etkisini inkar edemez. Zira, Irak gibi karmaşık bir ülkede, diğer etnik gruplar ve akımların aksine, askeri ve ekonomik güç unsurlarına sahip olmadan siyasi kazanımlar elde etmek neredeyse imkansızdır.
İçinde Kerkük Dışındaki Türkmen Bölgelerinin Daha Geniş Temsili Gerekliliği
Kerkük Türkmenlerinin sadakatine kimse itiraz edemez, tıpkı Türkmeneli’nin diğer bölgelerinde yaşayan halkların sadakati gibi. Kerkük’ün bu halkının büyük fedakarlıkları ve katkıları, bunun en iyi kanıtıdır. Irak’taki Türkmen siyasi, medya ve sivil kurumları, sadece organizasyonel yapılar olmanın ötesindedir; aynı zamanda bölgedeki derin sosyal ve siyasi dönüşümler karşısında milli kimliğin yeniden şekillendirilmesi ve korunması için temel bir dayanak noktasıdır. Ancak bu kurumların, esasen Kerkük şehrinden gelen dar bir kişilikler çerçevesine sıkışmış olması, onların sürekliliği ve tüm Irak Türkmenlerini temsildeki geçerliliği açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu kurumların bir coğrafyada yoğunlaşması, Kerkük Türkmen nüfusunun özellikle doğum oranlarının düşmesi ve Türkmen olmayan nüfusun artması ile birlikte gelişimlerini kısıtlayan bir engel teşkil etmektedir.
Bu eğilimin tehlikesi, bu kurumların sosyal ve coğrafi çeşitliliği kaybetmesinde yatmaktadır. Türkmen kimliği sadece Kerkük’ün sınırlarında sınırlı değildir; geniş bir coğrafyaya yayılmış, Türkmenlerin yaşadığı birçok bölgeyi kapsamaktadır. Bu noktada, bu kurumların Irak’taki tüm Türkmen halkını kapsayacak şekilde yapılandırılması ve Türkmen kimliğinin çeşitli yüzlerini gerçek anlamda yansıtması gerekmektedir. Dar bir coğrafyada bu kurumların varlığını sürdürmesi, Irak’taki Türkmenlerin karmaşık nüfus yapısını yansıtamayacak ve genişleme yeteneklerini engelleyecektir.
Türkmenlerin siyasi temsili konusunda oluşan bu boşluk, halkın haklarını alma fırsatlarını tehdit etmektedir. Türkmeneli’nin demografik çeşitliliğini yansıtan kapsamlı bir temsil olmadığı sürece, Türkmenlerin çıkarlarını savunacak ortak bir siyasi proje inşa etmek imkansız olacaktır. Ayrıca, bölgesel ve uluslararası güçlerin etkilerinin azaldığı bu dönemde, bu gerileme Türkmenlerin, siyasi stratejilerini gözden geçirmelerini ve daha geniş ve güçlü bir sosyal-politik taban inşa etmeleri gerektiğini göstermektedir.
Bu sorunun çözüm anahtarı, Türkmeneli’nin diğer bölgelerinden gelen gençlerin bu kurumlardaki katılımını artırmaktan geçmektedir. İlk başta tecrübesiz olsalar dahi, bu gençlerin katılımı, onların potansiyellerine olan inancımızı gösterir. Siyasi süreç, sadece mevcut ideolojilerin ve düşüncelerin tekrarından ibaret değildir; aynı zamanda gelişim ve yenilik için bir alandır. Bu gençlerin eğitilmesi süreci zor ve karmaşık olabilir, ancak bu, Türkmen kimliğinin kaybolup gitmesinden daha az maliyetlidir. Bu süreç sayesinde, bu gençler Türkmen siyasi düşüncesinin yeni bir kaynağı haline gelebilir ve bu düşünceyi bulundukları bölgelere taşıyacaktır.
Irak’taki Kerkük Dışı Türkmen Bölgelerinin Siyasi Temsilinin Güçlendirilmesi İhtiyacı ve Irak’ta Siyasi Güçlerini Artırma Yönündeki Katkısı
Türkmen gençlerinin tüm bölgelerde ulusal ve eğitimsel bilinçlerinin artırılması sadece siyasi bir zorunluluk değil, aynı zamanda yaşadığımız zamanın bir gerekliliğidir. Bugün dünyada, bireysel sesler değil, geniş ittifaklar oluşturabilen ve toplumun çıkarlarını ön planda tutan kolektif güçler tanınmaktadır. Bu nedenle, Türkmeneli’nin diğer bölgelerinden gelen Türkmenlerin siyasi ve medya kurumlarında geniş bir şekilde yer alması, yalnızca organizasyonel bir talep değil, aynı zamanda çağın zorlukları tarafından dayatılan bir felsefi zorunluluktur.
Sonuç olarak, ulusal kimlik kavramını sadece belirli bölgelere odaklanarak değil, tüm Irak Türkmenlerine aktif bir şekilde katılım hakkı tanıyan kapsayıcı bir bakış açısıyla yeniden ele almamız gerekmektedir. Türkmen milliyetçi hareketinin sürekliliğini ve gelişmesini garanti altına almanın tek yolu, temsilini tüm Türkmeneli halkını kapsayacak şekilde genişletmek ve böylece gelecekteki zorluklarla baş edebilecek yeni bir siyasi ve sosyal hareket yaratmaktır. Bu hareket, Türkmenlerin Irak’taki tüm siyasi ve sosyal alanlarda daha güçlü bir varlık göstermelerini sağlayacaktır.
Türkmeneli’nin diğer bölgelerinden özellikle yüksek nüfus yoğunluğu ve doğum oranı yüksek olan yerlerden gelen halkın katılımını sağlamak, Türkmen milliyetçi hareketinin Irak’ta güç ve sürekliliğini garantilemek adına temel bir adımdır. Bu plan, sadece sosyal ve siyasi bir yatırım değil, aynı zamanda Irak’taki Türkmenlerin siyasi temsili açısından da belirleyici bir çözüm olacaktır.
Siyasi açıdan, bu bölgelerin katılımı, Türkmen kurumlarına Irak Parlamento’sunda güç kazandırma fırsatı sunacaktır. Yüksek nüfus yoğunluğu olan bölgeler, Türkmen milletvekillerinin sayısını artırmada etkin bir rol oynayabilir, bu da Türkmenlerin siyasi gücünü artırarak Irak siyasi denkleminde daha fazla etki sahibi olmalarını sağlar. Aynı zamanda, bu siyasi katılım genişlemesi, Türkmenlerin siyasi ve sosyal haklarını elde etmek için sürekli bir baskı kurma yeteneği de kazandıracaktır. Böylece, bu katılım, Irak’taki Türkmenlerin yüksek hedeflerini gerçekleştirmek için bir itici güç haline gelir.
Bu yönelim, Irak’taki mevcut gerçeklik içinde daha da önemli hale gelmektedir, çünkü bu süreç Türkmen kurumları için herhangi bir kayıp yaratmaz; aksine, onlara yeni, umut verici siyasi Musul gibi bölgelerde doğrudan etkili olacak ve Türkmenlerin Irak’taki siyasi denklemdeki etkisini artıracaktır. Bu katılım, Erbil’de bile Türkmenlerin etki alanını güçlendirebilir ve Irak’ın siyasi güç dinamiklerini yeniden şekillendirebilir.
Sosyal açıdan, katılımın genişletilmesi, Türkmenlerin siyasi temsilinde etkili olan farklı hattın çeşitlenmesine olanak tanır. Türkmen güçlerinin siyasi ve medya kurumlarında geniş bir coğrafyaya yayılması, Kerkük’teki kimlik kaybı tehlikesini büyük ölçüde azaltacaktır. Bu şehir, son yıllarda ciddi demografik değişimlere sahne olmuştur. Bu kapsayıcı katılım sayesinde, Türkmen kimliğini her yerde koruyacak ve güçlendirecek karşılıklı sosyal ve siyasi etki ağı oluşturulacaktır.
Bu nedenle, bu strateji yalnızca Irak’taki Türkmenlerin siyasi temsili kapsamını genişletme gerekliliğini değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel açıdan Türkmen kimliğini koruma adına da etkili bir adım olarak değerlendirilebilir. Türkmeneli’nin tüm bölgelerinin, özellikle yoğun nüfuslu bölgelerin siyasi kurumlara katılımı, hem bugünün hem de geleceğin yatırımını oluşturur. Bu, Türkmenlerin Irak siyasi denkleminde hak ettikleri yeri almasını ve gelecekteki zorluklara karşı daha güçlü bir şekilde durmalarını sağlar.
Diğer Türkmen bölgelerinin Türkmen kurumlarında temsil edilmesine rağmen, bu temsil, Irak’ın mevcut durumunu tam anlamıyla yansıtmamaktadır. Kerkük’te Türkmen nüfusunun azalması ve Türkmen olmayan nüfusun artışı, diğer bölgeler olan Diyala, Salahaddin ve Musul’daki Türkmen temsilinin hala sınırlı olmasına neden olmaktadır. Bu bölgeler, Türkmen nüfus yoğunluğu açısından önemli bir potansiyele sahip olmasına rağmen, siyasi ve medya kurumlarındaki temsilleri bu yoğunluğu yansıtmamaktadır.
Bu durumun devam etmesi, Türkmenlerin günlük yaşamlarını etkileyen siyasi kararlara etki etme kapasitelerini kısıtlamaktadır. Kurumlardaki sınırlı temsil, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma alanlarında hak talep etme yeteneklerini azaltmaktadır. Bu durum, siyasi ve sosyal hakları tehdit etmekte ve Türkmenlerin siyasi olarak marjinalleşmesine neden olmaktadır.
Irak’taki mevcut gerçeklik, bu temsili gözden geçirme gerekliliğini dayatmaktadır. Türkmeneli’nin diğer bölgelerinden gelenlerin siyasi katılımını teşvik edecek planların yapılması önemlidir, hatta siyasi deneyimleri sınırlı olsa bile, bu genişleme, Türkmenlerin ülke çapındaki siyasi gücünü artıracak ve kararlar üzerinde daha büyük bir etki yapmalarını sağlayacaktır. Ayrıca, bu genişleme, gelecekte etkin bir şekilde katılabilecek yeni siyasi kadroların gelişmesini sağlayacaktır.
Coğrafi temsildeki denge, sadece üyelerin sayısının artırılmasından ibaret değildir, aynı zamanda Türkmen bölgelerinin gerçek nüfus gücünü yansıtmalıdır. Diğer bölgelerden gelenlerin daha etkili bir şekilde katılımı, Türkmenlerin siyasi dengelerini iyileştirecek ve gelecekteki marjinalleşmelerinin önüne geçecektir.
Bu nedenle, Türkmenlerin tüm bölgelerinin siyasi ve medya kurumlarına daha etkili bir şekilde dahil edilmesini amaçlayan yeni stratejiler geliştirilmelidir. Bu, Türkmenlerin haklarını elde etmeleri ve Irak’taki siyasi ortamda daha büyük bir etki yaratmaları için onlara yeni fırsatlar sunacaktır.
Olumlu Bir Adım
Mevcut Başkanlığın, Türkmeneli bölgelerine yapılan sürekli ziyaretler ile uyguladığı politika, Irak’taki en büyük Türkmen siyasi kuruluşunun yaklaşımında bir dönüşümün simgesidir. Bu adım, siyasi figürlerin arasında kişisel anlaşmazlıkların neden olabileceği içsel zorluklara rağmen, Türkmen halkının davasına olan sarsılmaz bağlılığın bir kanıtı olarak öne çıkmaktadır. Bu kurum, büyük fedakarlıklar yapmış ve Irak’taki Türkmenlerin haklarını savunmada merkezi bir rol oynamıştır, bu da zorluklara karşı sürekli ve azimli bir taahhüdü yansıtmaktadır.
Bu kurumu hedef alan kötü niyetli saldırıları aşmamız ve ona tam destek verdiğimizi vurgulamamız önemlidir. Özellikle, siyasi demeçlerin kişisel olmaktan kurumsal olma yönünde bir dönüşüm göstermesi, kurumsal çalışmanın güvenilirliğini artıran olumlu bir adımdır. Bu yaklaşım, Türkmen halkının çıkarlarına odaklanmayı ve kişisel hesapların, milli hedeflerin gerçekleştirilmesini engellemesinin önüne geçmeyi sağlar.
Türkmeneli bölgelerindeki Irak Türkmen Cephesi’nin artan medya görünürlüğü yalnızca geçici bir medya kapsamı değildir; bu, bu bölgelerdeki halkın yalnız olmadığının ve Cephenin her aşamada onları destekleyeceğinin bir göstergesidir. Bu kurumsal mesaj, Cephenin Irak’ın her köşesindeki Türkmenlerin haklarını savunma taahhüdünü yansıtır ve bu bölgelerin halkı ile güçlü bir bağ kurmanın önemli bir adımıdır. 02 Nisan 2025