Home Haberler Irak'ta devlet içinde devlet: Haşdi Şabi

Irak’ta devlet içinde devlet: Haşdi Şabi

Irak ve Suriye’de etkinliğini her geçen gün artıran İran destekli Şii Haşdi Şabi milisleri, Irak’ta “devlet içinde devlet” olmakla itham ediliyor.

Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz bir örgüt Haşdi Şabi. Irak’ta terör örgütü DEAŞ’a karşı kurulmuş olan bu örgüt, şimdilerde ABD ile Irak hükümeti arasındaki en önemli krizlerin merkezinde.
Peki, on binlerce silahlı gücü olan Haşdi Şabi nedir, ne zaman kuruldu?

2016’da çıkarılan bir yasayla Irak Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olan ancak emir komuta zinciri içerisinde hareket etmemekle ve devlet içinde devlet olmakla suçlanan Haşdi Şabi’ye detaylı bakalım.

Anlamı ne?

Haşdi Şabi’nin lügat anlamı “Halk Toplulukları” iken, terimsel olarak “Gönüllü Halk Birlikleri” anlamına geliyor. 2014’ün haziran ayında terör örgütü DEAŞ’in Irak’ın önemli bir kısmını işgal etmesinin ardından kurulan Haşdi Şabi, birçok “gönüllü” örgütten oluşuyor.

Kasım Süleymani ve Mehdi el-Mühendis. Fotoğraf: AA

[Kasım Süleymani ve Mehdi el-Mühendis. Fotoğraf: AA]
Öyle ki, Haşdi Şabi içerisinde 80’li yıllarda İran-Irak Savaşı’nda hem Iraklı olup hem de İran saflarında savaşmak için kurulan örgütler de 2003’te Saddam Hüseyin’i devirerek Irak’ı işgal eden ABD’ye direnmek için kurulan örgütler de var. Bu örgütlerin yanı sıra, Haziran 2014’te de kurulmuş birçok Haşdi Şabi milis grubu da mevcut. Ancak temel olarak Şii milis gücü Haşdi Şabi’deki gruplar 3 temel akımı temsil ediyor denilebilir: Ayetullah Sistani’nin takipçileri, İran Velayet-i Fakih takipçileri ve Mukteda es-Sadr’ın takipçileri.

Örgütün kurulması fikrinin İran Devrim Muhafızlarından geldiği çok yaygın bir kanaat. Zaten örgütün kurulmasının akabinde ilk destek açıklaması da İranlı yetkililer tarafından yapıldı.

Irak'ta Şii dini merci Ayetullah Sistani. Fotoğraf: AA

[Irak’ta Şii dini merci Ayetullah Sistani. Fotoğraf: AA]

 

“Cihad’ül Kifai”

Haşdi Şabi’nin kurulması sırasında dini otoritelerden de fetva niteliğinde açıklamalar geldi. Örneğin Irak’ın önemli dini otoritesi Ayetullah Sistani, Kerbela’da yayımlanan mesajında şu ifadeleri kullandı:

“Eli silah tutan herkes terörizme karşı kutsal savaşta yer alsın. Bu savaşta ölenler şehittir. Irak ordusu da cesur olmalıdır. Iraklı siyasiler, silahlı kuvvetlere destek versin ve güçlerini birleştirsinler. İslam’ın zaferi için birlik olun.”

Örgüt hakkında yapılan genel tanımda da dini yönüne atıf söz konusu:

“Haşdi Şabi, Irak’ın meşru ordusunun yanında, kadın veya erkeklerden herhangi bir yaş sınırı gözetmeksizin oluşturulan, muayyen (belirli) bir dini görüşe sahip gönüllü silahlı güçlere verilen isimdir.”

Kimlerden oluşuyor?

Sistani’nin fetvasının akabinde 2 hafta içinde yaklaşık 90 bin kişi, gönüllü savaşçı olarak Haşdi Şabi bünyesine dahil oldu.

Bununla birlikte “dini mekanları korumak” gerekçesiyle 2013’te Suriye’deki iç savaşa dahil olan milis gruplar da Haşdi Şabi’nin ana çatısı altında birleşti.

Bu noktada özellikle İran’ın milis gruplar vasıtasıyla Haşdi Şabi üzerinde büyük bir etki kurduğunu belirtmekte fayda var. Nitekim Nuceba, Ketaib Hizbullah, Ketaib Seyyid Şuheda gibi grupların büyük bölümü, İran tarafından yönlendirilen gruplardı.

Haşdi Şabi, Şiiler için kutsal mekanları korumak adına kuruldu. Fotoğraf: AA

[Haşdi Şabi, Şiiler için kutsal mekanları korumak adına kuruldu. Fotoğraf: AA]

 

Irak sahasında da aynı organizasyonun devam ettiği görüldü. Her ne kadar Haşdi Şabi’nin Sistani’nin fetvasıyla kurulması nedeniyle “Iraklı” bir kimliği olsa da İran’a yakın milis grupların etkisiyle Haşdi Şabi içerisinde, temelde İran yanlısı ve milli gruplar olarak ikili bir yapı oluştu. Bununla birlikte Haşdi Şabi, DEAŞ’a karşı mücadelede “gönüllü birlikler” olarak ortaya çıksa da bu yapı içinde bir bölünme de ortaya çıktı. Milis gruplar ve gönüllü savaşçılar arasındaki bölünmenin yanı sıra, aşiretler de Haşdi Şabi’de önemli bir role sahip oldu.

Hatta aşiretlerin oluşturduğu gruplar “Haşdi Aşairi” olarak anıldı. Bununla birlikte genel Haşdi Şabi yapısı içinde olmasa da bölgesel ve yerel düzeyde etkili olan gruplar da ortaya çıktı. Bu grupların büyük bölümü belirli bir bölgenin korunması ve kontrol sağlanması amacıyla bölge halkı ya da söz konusu bölgedeki bir azınlık tarafından kuruldu.

Bununla birlikte Haşdi Şabi’nin büyüyen gücü ve etkisinden fayda sağlamak isteyen çıkar grupları da Haşdi Şabi’nin bir parçası haline geldi. Bu grupların büyük bölümü “çetecilik” faaliyetleri yaparak, illegal yollarla çıkar elde etmeye çalıştı. Ancak Haşdi Şabi içindeki bu bölünme ve Haşdi Şabi’nin kendini aşan bir etkinlik sağlaması, yapı üzerinde kontrolsüz bir durum ortaya çıkardı. Haşdi Şabi içindeki milis grupların özelikle kontrol ettikleri bölgelerde “paralel devlet” gibi bir yapı oluşturmaları, ana devlet mekanizmasına ek olarak Şii dini mercide dahi bir rahatsızlık oluşturdu.

Daha da ötesinde, örgüt içindeki milis grupların bazı bölgelerdeki gayriinsani uygulamaları, Haşdi Şabi’nin Irak halkı nezdindeki genel meşruiyetini de olumsuz yönde etkiledi. Nitekim Haşdi Şabi’nin hem kontrol altına alınması hem de yasal bir zemine oturtulması için Irak Parlamentosu tarafından 2016’da çıkarılan bir kanunla bu milis grupları, Irak güvenlik güçlerinin özerk bir parçası haline getirildi. Fakat bunun Haşdi Şabi’yle ilgili sorunları çözdüğünü söylemek mümkün görünmüyor. Zira her ne kadar milis gruplar Haşdi Şabi bünyesinde ordu yapılanmalarında olduğu gibi birer askeri birlik haline getirilmiş olsa da hemen her milis grup öznel varlığını da korumaya devam ediyor.

Bu anlamda Haşdi Şabi içindeki en etkili ve büyük gruplar olarak bilinen Bedir Örgütü, Asaib Ehlil Hak, Ketaib Hizbullah gibi İran’a yakın olan grupların yanı sıra, Mukteda Es-Sadr’a bağlı Seraya es-Selam, Şii dini merciye bağlı Ali Ekber, Fırkat el-Abbas, Ensar el-Merciye gibi gruplar Haşdi Şabi yapısı dışında pozisyon alıyor. Nitekim bu durum Haşdi Şabi içindeki ayrışma, bölünme ve problemlerin giderilmesi bir yana onları daha da derinleştirmiş görünüyor.

Bu yapısal problemlerin yanı sıra Irak iç politikasındaki gelişmelerle birlikte özellikle ABD-İran arasında yaşanan çekişmeler de Haşdi Şabi’deki kargaşayı artırmış durumda.

Kimler yönetiyor?

Gönüllülerden oluşan ancak daha sonra Irak Silahlı Kuvvetlerine entegre edilen söz konusu örgütün en büyük destekçisinin İran olduğu herkesin bildiği bir gerçek.

Zaten 2014’ten beri, başta Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü’nün eski komutanı Kasım Süleymani başta olmak üzere eğitim ve lojistik bakımından İran etkisi kolaylıkla görülüyordu.

Haşdi Şabi Başkanı Falih el-Feyyad. Fotoğraf: Haşdi Şabi resmi internet sitesi

[Haşdi Şabi Başkanı Falih el-Feyyad. Fotoğraf: Haşdi Şabi resmi internet sitesi]

 

Dolayısıyla Haşdi Şabi, Irak’ta Sistani’nin fetvasıyla kurulmuş, liderleri ve gönüllüleri Iraklı olan ancak büyük oranda İran etkisinde kalan bir örgüt. Bu durum, halihazırdaki Haşdi Şabi liderlerine yaptırım uygulayan ABD’nin de kabul ettiği bir durum.

Öyle ki ABD, Haşdi Şabi’nin şu anki lideri ve eski Başbakan Haydar İbadi’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı Falih el-Feyyad’ı yaptırım listesine aldı. Gerekçe olarak ise 2019’de ülkenin birçok kentinde, ekonominin kötü hali, yolsuzluk ve genel hizmetlerin eksikliğini protesto eden halka karşı silah kullanma gösterildi.

ABD bu müdahaleyi, İran’ın doğrudan Irak’ın iç işlerine karışması olarak gördü.

Askeri yapılanması

2014 yılında Irak’ın 3’te 1’ini işgal eden terör örgütü DEAŞ’a karşı Şiilere ait kutsal yerleri koruma motivasyonu ile kurulan örgüt, İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü Tugayı’nın başındaki Kasım Süleymani’nin yönlendirmesi, silah ve eğitim desteği vermesinin akabinde büyük bir silahlı güce dönüştü.

Hatta Irak devleti işgal altındaki yerlerin kurtarılması konusunda büyük oranda Haşdi Şabi’den yararlandı.

 

Grafik: TRT Haber/Hafize Yurt

[Grafik: TRT Haber/Hafize Yurt]

 

Uzmanlar, kuruluşundan itibaren Haşdi Şabi’nin iki Şii güç arasında çekişmelere sahne olduğu konusunda hemfikir. Irak’ın Şii mercii Ayetullah Sistani’ye bağlı gruplar ile doğrudan İran dini liderliği etkisi altındaki gruplar arasında uzun süredir çekişme yaşanıyor.

Ancak örgütün komuta kademesi, 80’li yıllarda yaşanan İran-Irak savaşında İran saflarında savaşan Iraklılar arasından seçiliyor. İran’ın Orta Doğu’daki etkin ismi Kasım Süleymani’nin Bağdat Havalimanı çıkışında ABD’nin saldırısında öldürülmesi olayı da bunun en önemli göstergesi. Zira Süleymani ile birlikte öldürülen diğer kişi Ebu Mehdi el-Mühendis idi.

Mühendis, Haşdi Şabi’nin Genelkurmay Başkanı’ydı. Esasen de-facto lideri olarak da kabul ediliyordu.

Irak ve Suriye’de söz konusu grupların yönetilmesindeki iki önemli figürün öldürülmesi, Haşdi Şabi içinde çalkantılara neden oldu. Uzun bir süre komuta kademesi seçilemedi.

Aylar süren müzakerelerin ardından Falih el-Feyyad Başkan olarak seçildi. Haşdi Şabi’nin operasyonlarından sorumlu kişisi, Genelkurmay Başkanlığına ise hakkında çok şey bilinmeyen ama sıkı bir İran taraftarı olduğu söylenen Abdulaziz Ebu Fedek getirildi.

Haşdi Şabi örgütnün Irak içerisinde toplam 8 bölge komutanlığı var. Bu komutanlıklar ülkenin güneyi hariç diğer bölgelerinde konuşlanmış durumda.

-Ninova Bölge Komutanlığı

-Kerkük ve Doğu Dicle Bölge Komutanlığı

-Diyale Bölge Komutanlığı

-Semerra Bölge Komutanlığı

-Bağdat Bölge Komutanlığı

-Cezire Bölge Komutanlığı

-Ramadi Bölge Komutanlığı

-Orta Fırat Bölge Komutanlığı

Grafik: TRT Haber/Hafize Yurt

[Grafik: TRT Haber/Hafize Yurt]

 

 

İlk lider: Ebu Mehdi el-Mühendis

Haşdi Şabi, kurulduğu 2014’ten ölümüne kadar İran destekli Ebu Mehdi el-Mühendis lakaplı Cemal Cafer Al-i İbrahim tarafından yönetildi. 1954’te Irak’ın Basra şehrinde dünyaya gelen Mühendis, 1970’lerde Şii İslami Dava Partisine katılıp dönemin Irak yönetimine karşı faaliyetlere başladı.

İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesinden hemen sonra devrime katılan el-Mühendis, Hizbullah’ın kuruluşundan önce İran’ın yurt dışı operasyonlarını icra eden en önemli figürdü. 1984’te Kuveyt’te art arda yapılan saldırılardan sonra Kuveyt Yüksek Mahkemesi tarafından idama mahkum edildi. Nitekim bu karardan sonra Interpol tarafından takibe alındı.

O tarihten sonra İran’a dönüp Bedir Tugayları’nın komutanlarından biri olarak göreve başladı. ABD’nin 2003 Irak işgalinden sonra İran’ın lehine pek çok yerde rol aldı. Fakat ABD’nin takibinde olduğu için TV kanallarında pek görünmeyerek çalışmalarına daha çok arka planda devam etti.

2014’te oluşturulan Haşdi Şabi başkanlığını Nuri el-Maliki bizzat üstlenmek istemişti; fakat Sistani’nin karşı çıkmasıyla bu kararından vazgeçip bu göreve el-Mühendis’i atadı. Bu sefer de ABD, el-Mühendis’in atanmasına muhalefet etti. Nitekim Hadi el-Amiri Haşdi Şabi’nin başkanı ve el-Mühendis de onun yardımcısı olarak seçildi. Ancak ABD’nin bu karara da itiraz etmesiyle eski milli güvenlik danışmanı Falih el-Feyyad Haşdi Şabi’nin başkanı seçildi ve el-Mühendis onun yardımcısı olarak görevine devam etti.

El-Feyyad’ın başkanlığına taraflardan hiçbiri itiraz etmedi fakat Haşdi Şabi içinde asıl kararları veren kişi el-Mühendis oldu.

Ancak el-Mühendis, 8 Ocak 2020’de Bağdat’ta ABD’nin düzenlediği saldırıda Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani ile birlikte öldürüldü.

Falih el-Feyyad

Mühendis’in öldürülmesi ve Süleymani gibi etkili bir figürün ortadan kaybolmasının akabinde, uzun bir süre Haşdi Şabi’ye kimin liderlik yapacağı konusunda belirsizlik yaşandı. Daha sonra ise bu göreve Falih el-Feyyad atandı.

Peki, ABD’nin de yaptırım listesine aldığı Feyyad kim?

Bağdat doğumlu olan Feyyad, 1977’de Musul Üniversitesinden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu. Dava Partisi üyesi olan Feyyad, Saddam Hüseyin döneminde 5 yılını dönemin meşhur hapishanesi Ebu Gureyb’de geçirdi.

Saddam’ın 2003’te devrilmesinin ardından Irak’ın önemli siyasi figürlerinden biri olan Feyyad, birçok farklı hükümette görevler aldı. Güvenlik bürokrasisinde değişen yönetimlere rağmen görevlerini sürdürdü.

Al Nuceba Hareketi ve Haşdi Şabi

Haşdi Şabi örgütlenmesinin içerisinde yer alan Al-Nuceba Hareketinin temel motivasyonu, Suriye’de Beşşar Esed rejimini desteklemek ve Lübnan Hizbullahı ile bağlantıları güçlendirmek.

Örgüt, Asaib el-Hak örgütünden kopan Ekrem el Kaubi tarafından 2013’te kurularak faaliyetlerine başladı. Irak’ın güvenliğini ve istikrarını tehdit ettiği gerekçesiyle ABD Hazine Bakanlığınca 2008’de kara listeye alınana Nuceba, Irak’taki Şii milisleri Suriye’de Esed rejimi saflarında savaştırma hedefini güdüyor.

Grafik: TRT Haber/Bedra Nur Aygün

[Grafik: TRT Haber/Bedra Nur Aygün]

 

Kaubi, basına yansıyan söylemlerinde açıkça Irak dini liderliği ve Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah’a bağlılığını teyit ediyor.

Her ne kadar örgüt ABD’nin terör listesinde yer alsa da Haşdi Şabi bünyesinde faaliyet gösterdiği için milislerin maaşları Irak hükümeti tarafından ödeniyor. Örgüt kurulduğu 2013’ten bu yana Suriye’de Esed rejimi saflarında muhaliflere karşı savaşıyor.

Öyle ki, Suriye’de bir dönem çokça gündemde olan Halep’in kuzeyindeki Nebıl ve Zehra kasabalarında çok sayıda milis bulunduruyor.

El Nuceba Hareketinin “Liva Ammar bin Yasir”, “Liva el Hasan el Mucteba”, “Ceyş’ül Tahrir Colan/Golanı Kurtarma Ordusu” ve “Liva el Hamd” olmak üzere 4 tugaydan oluşan 10 bin kişilik bir güce sahip olduğu düşünülüyor.

Küçük ama önemli ilçe: Sincar

Suriye sınırındaki Sincar, terör örgütü PKK/YPG’nin Suriye’de işgal ettiği bölgelere doğrudan ulaşımın olduğu önemli bir konuma sahip.

Esasen Irak’ın Ninova Eyaleti’nin Musul iline bağlı bir ilçesi. Musul iline yaklaşık 115 kilometre uzaklıkta. Uzun yıllar bölgesel yönetim ile merkezi Irak yönetimi arasında ihtilaf unsuru olan bölgelerden yalnızca biri.

 

Terör örgütü PKK ve Haşdi Şabi varlığının devam ettiği Sincar. Fotoğraf: AA

[Terör örgütü PKK ve Haşdi Şabi varlığının devam ettiği Sincar. Fotoğraf: AA]

 

Irak Anayasası’na göre ilçe, Bölgesel Kürt Yönetimi ile Merkezi Hükümet’in üzerinde anlaşamadığı “tartışmalı” bölgeler arasında yer alıyordu.

Sincar için küçük Irak denilebilir. Zira ilçede çoğunlukla Ezidiler yaşarken, Türkmen, Hristiyan, Arap ve Kürt de bulunuyor. Suriye’de 2011’de başlayan olaylar, akabinde terör örgütü DEAŞ’in işgali, ilçeyi önemli bir pozisyona taşıdı.

Zira Sincar, terör örgütü PKK ile YPG arasındaki geçiş güzergahı üzerinde ve ilçede örgüt mensupları eğitim ve lojistik faaliyetler yürütüyor.

Türkiye ise Irak hükümeti ile bölgesel yönetimden terör örgütünün ilçedeki faaliyetlerine son vermesini istiyor. Irak hükümeti, örgütün faaliyetlerini kısıtlamak üzere 2019’da bölgeye asker gönderdi ancak yaşanan çatışmaların ardından fiili durum devam etti.

Daha sonra ise Bağdat ile Erbil arasında terör örgütü PKK’nın bölgeden çıkarılması için 9 Ekim 2020’de Sincar Anlaşması imzalandı. Irak merkezi yönetimi, anlaşma kapsamında 2020’nin kasım ayında Sincar’a federal polise bağlı 2 tugay gönderdi.

Irak, söz konusu anlaşmanın uygulanmaya başladığını duyursa da bölgede halen varlık gösteren PKK’nın buradan ne şekilde çıkarılacağı ve nereye gideceği konusunda soru işaretleri var.

Zira Irak merkezi hükümeti 2017’de de aynı anlaşmayı yapmış ve Irak güçleri 2003’ten sonra ilk defa Sincar’a girmişti. Görevlendirilen 15. Tugay ve bin kadar polis gücü ne sınırı kontrol edebilmiş ne de ilçede yasa dışı örgütlerin varlığına son vermişti.

Halihazırda ise Sincar’da, Bağdat ile Erbil arasında yapılan anlaşmaya rağmen terör örgütü PKK kol geziyor. Türkiye’nin, terör örgütü PKK’nın kaçırdığı vatandaşlarını kurtarmak için Irak’ın Gara bölgesine operasyon düzenlemesi, Sincar’da yalnızca PKK’yı değil İran destekli milis gücü Haşdi Şabi’yi de rahatsız etti.

Yerel kaynaklar 10 ila 15 bin arasındaki milisin Sincar’a sevk edildiğini söylüyor. Halihazırda Sincar’da, Bağdat ile Erbil arasında yapılan anlaşmaya rağmen terör örgütü PKK’nın kol geziyor.

Türkiye’nin PKK’nın kaçırdığı vatandaşları kurtarmak için Irak’ın Gara bölgesine operasyon düzenlemesi, Sincar’da yalnızca PKK’yı değil, İran destekli milis gücü Haşdi Şabi’yi de rahatsız etti. Yerel kaynaklar, 10 ila 15 bin milisin Sincar’a sevk edildiğini söylüyor.

Haşdi Şabi neden Sincar’da?

İran destekli gruplardan müteşekkil Haşdi Şabi milisleri, uzun bir süredir güçlerini kuzeye doğru, Telafer ve Sincar’a genişletmek istiyordu. Suriye sınırında daha geniş alanları kontrol etmek, örgütün Suriye’deki faaliyetleri için oldukça önemli.

Haşdi Şabi, uzun süredir Suriye sınırından silah, uyuşturucu, ticari mal ve insan kaçakçılığı yapmakla suçlanıyor. Bu suçlamalardaki önemli noktalardan biri Sincar.

Haşdi Şabi uzun bir süredir burada güç bulunduruyor. Yerel kaynaklara göre, Sincar’da sayısı 2 bin 500’ü geçmeyen milis gücü ile Sistani’ye bağlı Abbas Tugayı, Sincar güneyinde konuşlu Haşdi Şabi’nin 29. Alayı, Suriye sınır hattında bulunan 15. Alay bulunuyordu.

Ancak Haşdi Şabi Sincar’daki varlığını artırıyor.

Arap basınında yer alan haberlere göre, Gara Operasyonu’nun ardından Haşdi Şabi milislerinde Sincar’a operasyon olacağı beklentisi oluştu.

Yine Haşdi Şabi içerisndeki gruplardan biri olan Asaib el-Hak Örgütü’nün lideri Kays Hazali, yerel basına Sincar’la ilgili konuştu. İran’a yakınlığı ile bilinen Hazali, “Türkiye’nin müdahalesine karşı silahını kuşanacağını ve Türkiye’nin Irak’taki varlığının ABD varlığından daha tehlikeli olduğunu” savundu.

Diğer taraftan, yerel basına açıklama yapan Haşdi Şabi’nin Sincar sorumlusu Hal Ali, “Bağdat tarafından olası bir Türkiye operasyonuna karşı koymak için hazırlık yapmamız istendi. Bu kapsamda şu ana kadar yaklaşık 10 bin silahlı kişi Sincar’a ulaştı” dedi.

Ancak Irak basınında yer alan bazı haberlere göre de Irak Ordusunun Başkomutanı olan Başbakan Mustafa Kazımi böyle bir emir vermedi.

İşte, tam da bu iddiaların arasında Başkomutan’ın izni olmadan Haşdi Şabi Sincar’a neden 10-15 bin milis gönderdi sorusu akıllara geliyor.

Esasen bu sorunun cevabı da Haşdi Şabi’yi tanımlarken yukarıda verilmişti. Birçok farklı gruptan oluşan bu örgüt, temelde doğrudan İran güdümünde. Arapça yayın yapan Arabic Post sitesine konuşan Iraklı kaynaklara göre, Gara Operasyonu’nun ardından İran Devrim Muhafızları, Türk müdahalesini engellemek için Iraklı milis gruplara Sincar’a hareket etmeleri yönünde emir verdi.

Öte yandan Irak güvenlik kaynaklarına göre Şii milisler, merkezi yönetim ile bölgesel yönetim arasında varılan Sincar anlaşmasına da karşı. Yerel kaynaklar, PKK’lı teröristlerin Türk güvenlik güçlerinden korunmak için Haşdi Şabi kıyafeti giydiklerini söylüyor.

Kaynak: TRT HABER (AK)

RELATED ARTICLES

Osmanlı kılıcı hayranı Iraklı kılıç ustası, unutulmaya yüz tutmuş mesleğini sürdürüyor

Osmanlı kılıcına hayranlık duyan Iraklı kılıç ustası Seyyid Haydar Ahmed, unutulmaya yüz tutmuş kılıç ustalığı mesleğini büyük şevkle devam ettiriyor. Irak'ın başkenti Bağdat’ın Kazımiye bölgesinde...

Kerkük’te yeni bir tehdit

M. Tahsin Gökkaya 4 Aralık 2024 Irak’ta son genel nüfus sayımın 1997 yılında yapılmıştı, ancak bu sayıma IKBY dâhil edilmemişti. 37 yıl sonra Irak’ın genelini kapsayan...

Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Türk dünyasını Elazığ’da buluşturdu

Türk dünyasını Elazığ’da buluşturan ve üç gün süren ‘27. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’ programları sona erdi. Ulusal ve uluslararası önemli şair ve yazarları bir araya...

Most Popular

Osmanlı kılıcı hayranı Iraklı kılıç ustası, unutulmaya yüz tutmuş mesleğini sürdürüyor

Osmanlı kılıcına hayranlık duyan Iraklı kılıç ustası Seyyid Haydar Ahmed, unutulmaya yüz tutmuş kılıç ustalığı mesleğini büyük şevkle devam ettiriyor. Irak'ın başkenti Bağdat’ın Kazımiye bölgesinde...

Kerkük’te yeni bir tehdit

M. Tahsin Gökkaya 4 Aralık 2024 Irak’ta son genel nüfus sayımın 1997 yılında yapılmıştı, ancak bu sayıma IKBY dâhil edilmemişti. 37 yıl sonra Irak’ın genelini kapsayan...

Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Türk dünyasını Elazığ’da buluşturdu

Türk dünyasını Elazığ’da buluşturan ve üç gün süren ‘27. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları’ programları sona erdi. Ulusal ve uluslararası önemli şair ve yazarları bir araya...

Irak Türkmenleri Antalya’da buluştu

Irak Türkmen Birliği ve Dayanışma Derneği’nin “Kerkük’ten Anadolu’ya” konseri, Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonu’nda gerçekleştirildi. Kerküklü efsane sanatçı İbrahim Rauf Terzi’nin sahne aldığı gece, coşku...

Recent Comments