Khagani İsmail. “Birincil Kaynaklarda Tarih Öncesi Olaylar”
ÖZETİ
Bu kitabın yazarı sanatsal eserleri olan şair ve tarih araştırmacısı Khagani İsmail (Hakani İsmail), “Tarih ve Kültür” dergisinin yazı işleri müdürüdür ve araştırmalarıyla Azerbaycan’da Hazar Üniversitesi’ni temsil etmektedir.
Khagani İsmail’in “Birincil Kaynaklarda Tarih Öncesi Olaylar” adlı kitabı, Yakın Doğu’nun kadim tarihinin yeterince keşfedilmemiş yönlerini ve anlarını araştırıyor. Yazar, birçok materyale dikkat çekiyor: Sümer uygarlık dönemi olaylarının etnik resmini ve İbrahimi dinlerin (Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam) peygamberlerinin etnisitesini belirlemeye yardımcı olur, tüm olası verileri göz önünde bulundurur ve arkeolojik bulgulardan, Tevrat’tan ve dilbilimsel bulgulardan kanıtlar sağlar ve aşağıdaki sonuçları belirler:
Azerbaycan kelimesi şu kelimelerden ve son ekden oluşur: Az + er + bay+ can = Az + er + bay + gan.
Az – eski türklerde bir Tanrı ve Türk halklarından birinin adı (ismi) [bağımsız bir kelime].
Er (Türk dillerinde: er, ər) – savaşçı, cesur adam. Ayrıca Türk dillerinde aynı anlama gelen şu formlara sahiptir: er / ar / ır / ir.
Bay – Çağatay türkçesinden: asil, zengin, asil (14; 15).
(Bu anlamlara ek olarak, Türk boy kollarının adları olan Ar ve Bay kelimeleri de etnonimdir.)
An / Gan / Gan(d) / Kan(d) – ana toprak, vatan anlamına gelen son ek. Örneğin: Tur + an, Türk + an, Andi + gan, Erzin + gan, Samar + gand (Semer+kand)… An/Kan eki Sumerce ve Türkçe yer adlarında görülür. Akademik bilim, kanıtsız olarak bu eklerin Farsça kökenli olduğuna inanmaktadır. “Tarih Sümer ile başladığına” göre ve Sümerlerin Türk halklarından biri olduğu ispatlandığına göre (10, arxa üz qabığı / arka yüz kabuğu; 10, s.16-17; 17), Perslerin bu eki Sümer dilinden, yani ön-Türkçeden aldıkları ortaya çıktı (16, s. 350, 351).
Türk ülkelerindeki Arap işgalinden sonra yer adları yazılırken bazı bozulmalar meydana geldi, örneğin: Andi + Gan = Andi + Can, Erzin + Gan = Erzin + Can, Az + Er + Bay + Gan = Az + Er + Bay + Can .
[Arap coğrafyacısı İbn Khordadbeh’in (IX. yüzyıl) yazılarında Azerbaycan kelimesi biraz yanlış yazılsa da (“bay” yerine tamamen mantıksız bir şekilde “baz” yazılmıştır ki bu kombinasyonda hiçbir anlamı yoktur), sonluk (son ek) doğrudur (-kan): Azarbazkan (18).
Sonuçları özetlersek ortaya çıkıyor ki: Az + er + bay + can = Az + er + bay + gan. Bu, Az‘ın asil cesur adamlarının vatanı (veya yeri) anlamına gelir.
Az (As) kelimesi, ayrıca Asya /Aziya (Азия) kelimesinin kökünde de yer almaktadır. Az, en eski Türk halklarından birinin adı olduğundan ve -ya ise yer adlarını oluşturan bir son ek olduğundan, Asya =As+ya kelimesi Az halkının anavatanı anlamına gelir.
İngilizce Vikipedi, Asya/Aziya (Asia) kelimesinin henüz açıklanmadığını kabul ediyor (31).
Asya sözünün Rus Wikipedia’da nasıl yorumlandığını görelim:
[ASYA, Аziya, Asia, ᾽Ασία. I) Coğrafi bir terim olarak (Asurca: Aslar, doğu, cf. ᾽Άσιος λειμών, Hom. Il. 2, 461), dünyanın eskiler tarafından bilinen üç bölümünün en doğusu. Eratosthenes ve Strabon zamanından beri savunulan görüşe göre…
Asya (Yunanca: Ασία, Latince: Asya) — Küçük Asya’da bir Roma eyaletidir.] (19).
Ancak burada tanımlı değil: bu aslar kim? Aslında, bu ana şey. Elbette, yukarıda belirtildiği gibi, Asya/Asiya = Aziya ve As = Az, bu bir Türk halkıdır, yani Asya sadece belirli bir kıtanın adı değil, aynı zamanda temelinden ayrıca bir etnotoponimdir –Az ülkesi, yani Türklerin ülkesi kibi.
Bu arada, Küçük Asya’da “Asya” olarak adlandırılan Roma İmparatorluğuna bağlı eyalet de etimolojik olarak Turova’da (Truva, Troya) yaşayan, daha sonra Avrupa’ya taşınan ve Türk özelliklerini oraya getiren As halkıyla ilişkilidir (32, s.76- 77).
Sumer (Sümer) – Sümerlerin yazıtlarına göre, kendileri, topraklarına Kengir [k-en-gi (-r)], “soylu lordların ülkesi” adını vermişlerdi.
Sümer sakinleri kendilerine “Siyah börklüler” anlamına gelen Karakalpaklar, Karapapaklar diyorlardı.
[Şu kitap, eski çağlardan günümüze Kengir//Kenger kabilesinin Türk kökenli olduğunu kanıtlayan birçok örnek içermektedir… 10. yüzyıl tarihçisi Konstantin Bogryanorodny, Oğuz-Peçenek kabilelerinden birini Kangar (Moravchik ise – “Kanglı”) olarak kabul etmiştir… (20, s.159; 21, s.145)].
Rus arkeolog Nikolsky ise “Anova ile Ur kentlerinde bulunan cesetler üzerinde yapılan DNA testleri ile Sumerlerin Orta Asya’dan gelen Türkler olduğu netleşmiştir” tesbitini yapar. “Türkmenistan sınırlarında yer alan Anova kurganlarından çıkarılmış olan arkeolojik buluntular ile Sumer Ur Kral Mezarları buluntuları birbirinin aynısıdır” diyerek Sumerlerin Türklüğünü açık şekilde ortaya koymaktadır. Neolitik Çağ’ın en önemli araştırmacılarından olan arkeolog ve tarihci Gordon Childe ve ünlü Sumerolog Leonard W. King de öz eserlerinde Anova ve Urdaki buluntuların aynı halka (Türkmenlere) aid olduğunu yazmışlar. Türk araştırmacısı Kenan Yelkene göre, “Sumerlilerin Orta Asyadan geldiklerini kanıtlayan en önemli belge “Kalde Zodyakı” tabletidir (Şekil 4). “Kalde Zodyakı” üzerindeki yıldız kümelerinin şekilleri, aralarındakı uzaklıklar ve parlaklıkları incelendiyinde, bu görüntünün ancak Hazar Denizi’nin doğusunda 40-46 enlemlerinde alınabilineceği bilimsel olarak belirlenmiştir. Bu bölge ise Türkmenistandır.
Uzmanların belirlediği gibi, Sumerlerin ilk kez yazıyı icat ettikleri vakit M.Ö. 3200-ci yıllar idi: İşte Tarih de o zamandan başlar (33)…
Altay’ın en yüksek zirvesine Üç Sümer Dağı denir (10). Yer adları üzerinde Sumgayıt (Sum + gayıt – Azerce: Sum, qayıt! – yani Sum, geri dön!) ve Sumskaya Oblast (Ukrayna) – Sum İli kimi toponimlerde Sum bağımsız bir kelime olarak karşımıza çıkmaktadır ve Er kelimesinin sözlük anlamını da dikkate alırsak [(Er, Ər) – bir savaşçı, cesur bir adam], o zaman Sumer = Sum + er olarak yazma hakkımız var: bu da Sum iğitleri, Sum savaşcıları, Sum (Türk) kabilesinin cesur adamları demektir.
(Kitap ayrıca Abram, İsak, Yakob (İsrail), Musa, İsa ve Muhammed’in Türk kökenleri hakkında, uzmanlar James Churchward ve Jane Matlock’un bilimsel sonuçlarına karşılık gelen olası tarihsel gerçekleri ve bilgileri de sunar.)
Yazar, arkeolojik verilere ve Tora’ya (Tevrat’a) atıfta bulunarak, Tanrı elçisi İbrahim’in gerçek adının Abram, eşi Sara’nın ise Saray olduğuna dikkat çeker ve bu isimlerin anlamlarını şöyle açıklar:
Abram (Avram, Abraham) – Abram (Abram = Ab + ram) kelimesinin bir parçası olarak Ab (Ebu) kelimesi, Sümer’deki bir Türk kabilesinin ve tanrının adıdır (27, s.37-43; 28, s. 64; 6, s. 116-117).
Peygamber Abram‘ın adıyla bağlantılı çok önemli bir delile daha dikkat çeken yazar, Abra kelimesinin şamanlar arasında bir tanrının adı olduğunu kaydeden Rus bilim adamı Andrei Viktorovich Anokhin’den alıntı yapıyor:
“… Altay halkına göre Abra, Erlik dünyasında Pay Tengis (yani “Bay Deniz ” – Zengin Deniz, Hazineler Denizi) adlı bir denizde yaşıyordu… halkın koruyucusu ve koruyucu ruhu idi. Altaylılar bu ruhlara “lös” derler.
Onlar dua ettikleri zaman derdiler ki: “Babam, efendim, Abram…” (1).
(Abram – Türkçe anlamı: benim Abra‘m)
Görünüşe göre Altay Türklerinin mitolojisindeki bu Tanrı ismi, tek tanrılı dinlerin babası Abram’ın adıyla örtüşmektedir. Bu, milletlerin atası olan Abram’ın bir Türk oğlu olduğu konusunda delillerden en önemlisidir…
[Türk dillerinde hanım (asil hanımefendi: han‘ım anlamına gelen han kelimesinden), beyim [asil hanımefendi: bey‘im anlamına gelen bey kelimesinden] kibi benzer kelime oluşumları vardır, han’ım (bey’im) – yani patronum, hükümdarım). Bir örnək daha: ağan / gağan / kağan (hakan) – kıdemli, saygın anlamına gelen qağa kelimesinden (gağan / kağan (hakan) – kral, kelimenin tam anlamıyla: “gağan, gağanız: sizin tarafınızdan saygı duyulan bir adam. “)]
Saray (Sara) – Abram’ın karısı ve üvey kız kardeşidir.
İngilizce ve Rusça Vikipedi’de (örneğin) Saray adının (ve Abram adının) kökeni sorusuna dikkat edersek, bir cevap olmadığı ortaya çıkıyor:
«Са́ра (ивр. שָׂרָה) — женское имя древнееврейского происхождения. Имя, которое первоначально носила Сарра, жена Авраама, пока Бог не нарёк ей нового имени.» (30);
“Sarah (İbranice: שָׂרָה, Modern: Sara, Tiberce: Sārā; Arapça: سَارَة Sārah, שָׂרַי Sārai doğumlu) İncil’de geçen bir anne ve peygamber, İbrahimî dinlerde önemli bir figür (29).
Yazar bu soruyu da açıklıyor:
Saray – eski Özbek boylarından birinin adıdır (13, s. 20; Şekil 2)…
Saray – 13. ve 14. yüzyıllarda Orta Asya ve Doğu Avrupa’nın çoğunu yöneten Türk-Moğol krallığı olan Altın Orda’nın ardışık başkentleri olan iki şehrin adıydı (2; Şəkil 3). Bu pek çok yer adının yanı sıra Saray, Azerbaycan, Türkiye, Özbekistan ve Volga bölgesi de dahil olmak üzere Türk bölgelerinde bulunabilir … (Şekil 2)
Türk halklarında Saray sadece bir aşiret ve şehir ismi değil aynı zamanda bir kadın ismidir. Örneğin:
Saray Mülk Hanım (Özbekçe: Сароймулкхоним, 1341 veya 1343, Özbekistan – 1405 veya 1406, Semerkant) – Timur imparatorluğunun kurucusu Teymur’un ikinci karısı [(34); Şekil 5].
Yazara göre, bir Türk (Özbek) boyunun adı olan “Saray”, “sar” fiilinden türemiştir ve sarılmış, yani her taraftan korunan anlamına gelmektedir. Türkçede de benzer kelime oluşum örnekleri vardır: yapay = yap + ay = yapma, yapılmış; kalay = kal + ay, “kal” fiilinden, kalıcı olan, bozulmayan..
(Saray kelimesinin Pers kökenli olduğu iddia edilen “kapalı bina” anlamı da vardır. Saray kelimesinin Türk kökenli bir etnik isim olduğunu ve İsadan önce 2000 yıllarında İran platosu da dahil olmak üzere Ön Asya’da Hint-Avrupa kabileleri ve yazılı dilleri hiç olmadığını göze aldıkta, Saray kelimesinin kökenini Farsçaya bağlamakla ilgili “dünya akademik biliminin eski tarihsel olaylara daha bir hatalı” bir yaklaşımı sergilenmektedir.)
Azer–Az + er (Az halkının cesur adamı)
Aran – Ar + an [1. yiğitlerin anavatanı, 2. Başkurtların Ğəynə/Ğeyne kabilesinin ar soyunun anavatanı]
Yukarıda belirtildiği gibi, er / ar / yr / ir bir savaşçı, cesur bir adam olduğundan, şu anlama gelir:
İran = İr + an = İr / Ar + an = Ar + an = Aran [yiğitlerin anavatanı]
İrlandiya/Irland (İrlanda) = İr/Ar + land (Avrupa dillerinde: toprak, vatan) + iya (burada Avrupa ülkelerinin adlarının oluşumu için Yunanca, Latince… son ek); Irland (Almanca) – İr/Ar + land – İran veya Aran sözleri ile anlam ve şekli aynı: cesurların anavatanı.
Terah (Ter + ah / Tər + ah) – Azerce: tər ah, təzə-tər nəfəs, təzə ruh – yani taze ruh, yeni ruh
Yakup (İsrail) … –Abram peygamberlik döneminde Filistin’deyken, kahyası Eliezer’e memleketine, Aran’a gitmesini ve orada İsak’a (İshak’a) akrabaları arasından uygun gelini seçmesini emretti. Eliezer, Abramın kardeşi Nahor’un torunu Rebeka’yı seçti.
Ve İsak’a ‘ın bu gelinle (Rebeka adlı) evliliğinden Yakup (İsrail) doğdu.
İsak /İzak – İz + ak – Türkçede kolayca açıklanır: İz (iz), ak (beyaz, ışık) = Işıklı iz, Işıklı iz ile giden
[Ak (Türkçe: Ak, Azerce: Ağ) – Azerce: Dan ağarıb (Hava işıqlanıb) – Sabah oldu, aydınlandı]
(Başka bir ihtimale göre ise: İsak /İzak – İz + ak – İz + (h)ak=Hakkın izi, Hakkın izi ile giden)
İzrail / İsrael – İz (Türkçe), -ra (Türki dillerde yön belirten son ek, örneğin o-ra = ora, bu-ra = bura, el (Azerce: halk) = izi takip eden insanlar, izi takip eden halk
(Bu arada, dikkatlice incelerseniz, akademik bilimin İzrail / İsrael kelimelerini hala açıklayamadığı ortaya çıkıyor.)
Sonuç: Filistin’de, Batı Sami kabileleri ile yabancı (Türk) Abram kabilesinin karışıb-kavuşmasından, İsrail’in oğulları, yani Yahudiler olarak adlandırılan yeni bir halk ortaya çıktı. Böylece Yahudilerin proto-Türklerle kuzenleri olduğu ortaya çıkıyor.
Sonraki iki tarihsel süreçte Yahudilerin Türklere sığınmaları bir tesadüf müydü? (Birincisi Yahudilerin dinleri gereği 7. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun zulmünden Hazar Kağanlığı’na sığınmaları, ikincisi 1492’de Avrupa’da başlayan soykırımdan korunmak için Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmaları. )
[Kitapta ayrıca, Arapların dilsel bir grup olarak Sami olmalarına rağmen, geçmiş nesillerde Yahudilerle yakın bir ilişkileri olmamasına rağmen, onların “yakınlığının” Arap liderleri tarafından İslam’ın dirilişi sırasında icat edildiğini ve siyasi amaçlarla kullanıldığını söylüyor. Yazarın bu yaklaşımı hem Tora’ya (Tevrat’a) hem de arkeolojik bulgulara dayanmaktadır. Kitabın konuları arasında tarihi Ermeni-Yahudi düşmanlığının yanı sıra Rum-Yahudi çatışmaları da yer alıyor.]
Musa (Moşe, Moisey)… – Kardeşinin adı, her zaman Musa’ya eşlik eden ve doğuştan konuşmada eksiklikleri olduğu için gerekli makamlarda ona yardımçı olan Aran‘dı. Kaynaklar, Musa’nın Tanrı ile konuştuğu dağın adının Tur olduğunu yazıyorlar. Bilimdeki Tur kelimesi, Turk (Türk) kelimesinin şekilce biraz değiştirilmiş hali olarak kabul edilmektedir. Örneğin: Turan = Tur + an, Türklerin ülkesi olarak algılanır. Ayrıca Tur, Başkurt kabilesi Ğeyne’nin (Başkurtca: Ғәinә – Ğəynə) nesillerinden birinin adıdır. Musa’nın babasının adı Amram’dı. Resmî kaynaklar bu ismi İbranice olarak vermesine rağmen yazar, Abram ismiyle kıyaslayarak bu ismin ön-Türk kökenini etraflıca ortaya koymaktadır: Bazan “b” harfinin “m” harfine geçişi ve tam tersi Türk dillerinde görüldüyünden (örneğin: Turkçe: ben, Azerce: mən), yazar, Amram kelimesinin anlamı yukarıda açıklanan Abram kelimesinden geldiyini belirtiyor.
***
İncil haritasında, Aralık Denizi’ne Ulu Deniz (Türk dillerinde: “Büyük Deniz” anlamında) denir. Hatırlatalım Türkiye’de bu denizin şimdiki adı “Akdeniz”. İsrail’de Akdeniz’in doğu kıyılarında Sur, Sayda ve Arvad (22, harita 1, 2, 3, 4) gibi adı Türkçe olan liman şehirleri de bulunmaktadır.
Not:
Yahudiler İsaya dedi ki:
“Senin bir Samaryalı olduğunu ve bir iblisinin olduğunu söylediğimizde haklı değil miyiz?” (22, s. 174-175).
İncil bize İsa’nın bir Samaryalı (şimdi Türkçe: Samiriye) olduğunu ve Yahudilere bir yabancı olarak kabul edildiğini söyler. Yazarın araştırmasına göre Kuti/Kut (Türk boyu) eski çağlardan beri Samarya bölgesine yerleşmiştir (23; 24; 10, s. 17, 18)… Ve kitapta yer adı ile ilgili açıklama yapılmaktadır.
Samarya: Bu kelimenin kökü “Samar” (Türkçe ) – 1. meyve, başarı, sonuç (25); 2. Samar, Başkurt Böryen kabilesinin (Başkurtca: Бөрйән, Rusça: Бурзя́н) alt bölümünün adıdır (26).
Aşağıdaki cümle ise İsa’nın kendisinden bir alıntıdır: “Doğrusu size söylüyorum: kendi ülkesinde hiçbir peygamber kabul edilmez” (22, s. 108). O, bu açıklmasıyla, dışarıdan –Samarya‘dan geldiğini de belirtti…
Bütün bu tarihsel gerçekler zinciri, İncil’de ve onu yayan Tanrı elçisi İsa’da var olan Türk kanatlarını göstermiyor mu?
Bu sonuç aynı zamanda James Churchward, Jane Matlock (9; 8, s. 162), Anatoly Klyosov ve başka ünlü uzmanların çalışmalarının sonuçları ile de uzlaşmaktadır.
***
Arkeolojik, gen araştırmaları ve dilçilik verileri ile akademik tarih bilimi teorileri arasında çelişkili anlara dikkat çeken yazar, bu soruna örnekler veriyor ve eserinde kapsamlı bir şekilde kanıtlanmış bir yol seçiyor.
Kitap, Türk halkları tarihinin eskiliğinin sorunlarına değiniyor ve genolog profesörü (yaklaşık 30 yıl ABD’de çalışan) A. Klyosov’un hem MÖ 4. binyıldaki Sümerlerin, hem de 35.000 yıl önce Sibirya halklarının proto-Türk dillerinde konuştuğuna dair bilimsel sonuçları hatırlatıyor…
“Türk dilleri en eski dillerden biridir, on binlerce yıl önce de var olmuştur. (Türkler) Avrasya, Sibirya, Amerika’da yaygındırlar ve R1b haplogroup’a aittirler. Maya – Sibiryalılar. Amerikalı bilim adamları, proto-Türk dilinin 35 bin yıl önce Sibirya’da konuşulduğunu doğruladılar. Amerika’ya göç eden Mayalar da Türkçe konuşuyorlardı. Sibiryalılar ve Amerikan Kızılderilileri aynı dili konuşurlar.
Mayalar tarafından uzaylı sayılan Sibiryalıların Sibirya Türkleri olduğu ortaya çıktı.
İranlılar 3.600 yıl önce İran yaylasına geldiler.
Başkurtlar, Özbekler, Tacikler – Aryanlardır (haplogrup R1A)” (17).
Türkçe ar kelimesinin anlamını hatırlatan yazar [Ar –1. Yiğit, cesur, 2. Başkurt kabilesi Ğeyneye (Başkurtca: ğəynə) aid nesil ismi, etnonim] ve bu kelimeden gelen sıfata dikkat çekiyor: arı – 1.temiz (hər şeydən temizlemiş kibi de), saf, yüce; 2. Ar (Başkurt) soyundan oluşan, Ar soyuna bağlı. Ari (ayrıca bir sıfat) kelimesinin de biraz yumuşak telaffuz olunan aynı kelime olduğuna inanan yazar Türk dillerinde de benzer durumların olduğunu belirterek bir örnek veriyor: Azerce: mıx-mıxı-mixi (Türkçede “x” harfi olmadığı için: mıh-mıhı-mihi). Mıx – çiv, mıxı / mixi (yazı) – çivi yazısı. Bu nedenle dilsel, tarihi ve genolojik verileri birleştirerek, yazar, Rusçada kullanılan арийцы, арияне (Ariytsı–Ariler, Ariyane–Aryanlar anlamında) sözlerinin, ingilizcede: Aryans ve başka dillerdeki aynı anlamlı kelimelerin ar kelimesinden kaynaklandığına, dilbilgisel olarak türkçedeki ar-arı-ari şekillerinden yarandığına, kök ve anlamca Türkçe olub sadece Hint-Avrupa dillerine uyğun son eklə kullandığına inanıyor…
Kitaptan başka bir ilginç bilgiye göre, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün dünyaca ünlü başkanı Hermann Parsinger ise şunları söylemiştir:
“Güney Asya’dan Avrupa’ya Göçmenler olan eski göçebelerin %70-80’i – İskitler – Avrupalılardı.
Almanya’da bu konuyla ilgili bir sergide Berlin’deki mezarlarında bulunan eşyalar, Batı İskitlerinin İskitler döneminden önce Orta Asya, Sibirya ve Dağlık Altay’da yaşadıklarını doğrulamaktadır. Onlar bir Avrupalılar, ama ataları ise Türkçe konuşuyordu. Ancak burada, Almanya’da, Avrupa’da insanlar bunu çoğu zaman bilmiyorlar ya da anlamak istemiyorlar.” (35, s. 18).
___________________________________
* Rusçada Sumer kelimesi Şumer gibi yanlış yazılmıştır. Rusçadan da bir sıra Sovyetler Birliyine bağımlı Türk halklarının dillerine öyle yanlış olarak geçmiştir. Aynı kelimenin Türkçede ara sıra Sümer şeklinde yazılması da asılsızdır. “Sumer” sözünün eski Türkçedeki sü (asker) sözünden kaynaklandığı düşünüldüyü için bu yanlışlığa yol veriliyor. Ancak bu kitabda Sumer=Sum+er açımı ispatlanıyor. Ona göre de sözün aslı Sümer de deyil, Sumerdir.