Kayan Yıldız “Sadun Köprülü”

“Kayan Yıldız” Sadun Köprülü
Miqdat Beyoğlu
Türkmeneli ve Tüm Türk dünyasını aydınlatan bir yıldız kaydı bu kayan yıldız artık yok aramızda onun yaşayacak, nefes alacak günü de bitti. O bittiği zaman zindanlarda onu yakalamadı Ankara’da buldu ve Yüce Tanrıya teslim etti. Onun en değerli varlığı Türkmeneli idi Telaferin, Tuz’un ve diğer Türkmen yörelerini İşid tarafından öldürme ve göç etirme olaylarına dayanamadı, acılar içini dağladı, kalbinden vurdu, kalp krizi geçirerek çok erken aramızdan ayrıldı. Bedenen ayrıldıysa da onun hatırası ömür boyu yeşerecek ve gölgesinde gelecek Türkmen nesli özgürce yaşayacak.
Söz etiğim kayan yıldız, milliyetçi, yurtsever, şair, yazar, araştırmacı, yaşarken inandığı mefkureye, ülküsüne sahip çıkan, inancı uğrunda türlü işkencelere maruz kalan, tırnakları bile sökülen avukat Sadun Köprülüdü. Henüz 10 yaşındayken Süleyman Demirel’in Kerkük ziyaretinde “Ağam Süleyman” türküsünü söylemesi yüzünden annesi ile birlikte tutuklu kaldılar. İşte Sadun’un yüzündeki silinmeyen üzüntü, acı, keder izlerinin oluşumu ve gülümsemesini bile etkileyin bu erken tutuklamanın izleridir.
Bağdat Hukuk Fakültesinden mezun olduktan bir hafta sonra Türkçülük,Türkmen milli davalarından dolayı 17 yıl hüküm giyerek Abu Garip Hapishanesinde türlü anlatması zor olan işkencelere tabi tutularak: vurma, asma, yakma, tırnaklarını sökme, elektrikle her yanını yakma gibi işkence yöntemlere maruz kaldı. Yalnız BM ve İnsan Hakları çabalarıyla 1996 yılında özğürlüğüne kavuştu. Rejimden kurtulmak için BM yoluyla ABD’ye giderek orada 6 yıl kendisini geliştirdikten sonra milli davası ve Türkiye’ye olan sevgisi yüzünden 2003’de Türkiye’ye dönerek Türkmen Milli mücadelesine üstlenerek çeşitli faaliyetlerde gece gündüz bulunarak Türkmen siyasetini ve Türkmenlere olan soykırım sözcüsü sayılan, Türkmenlerin kutsal davasını ve bunu başarıyla sağlamak için paneller, etkinlikler düzenleyerek Türkiye içinde ve dışında yazısıyla, şiirleriyle, yankı bulan horyatlarıyla ve konuşmalarıyla bence Türkiye’de bulunan inançlı ve dürüst ender, ön de gelen kişilerden biriydi. Yüzündeki hüznü andıran gülümsemesi ve sakin tavrı kırk yıla aşkın zaman geçmesine rağmen Sadun’u dün gibi hatırlıyorum. Çünkü o hüzün fışkıran yüzü unutmak imkansız. Sınıfta ilk sıra okul koltuğunda oturarak, sessiz, huzurlu,sevimli, şık giyimli her kese saygı gösteren bir öğrenciydi. Benim Sadun’un eğitiminde katkım olduğu için gururluyum.
Bir yıldız daha kaydı kondu yüce tanrı dağlarının sisli tepelerine. Ölmeden önce o kutsal dağı, ana vatanını çok özledi görmek istedi ama onun bedeni buluşmadıysa şimdi onun ruhu atalar yurduna kavuştu..atalar kafilesine katılarak. Tanrı dağın’ın yamaçlarında yetişen çiçeklerin, güllerin, meyvelerin, ağaçlarının kokusu onu mest ederken Nihal Atsız’ın iki mısrasını mırıldanarak atalar kafilesine katılıyor
“sen gurbette kalırsan ben ölürsem ne çıkar
ruhlarımız buluşur tanrı dağı’nda……
Sadun köprülü’ye Allah’tan rahmet Tüm Türk dünyasının başı sağ olsun. Ruhu şad olsun. Davası davanız, çilesi çilemiz, yolu yolumuz ve emaneti emanetimizdir.