IŞİD sonrası Irak ve Türkmenler
Dr. Şemsettin Küzeci
Haziran 2014 tarihinden beri Irak’ın başta 3 Milyon nüfusluk Musul şehri olmak üzere Irak’ın birçok bölgesini işgal eden El-Kaide uzantısı Terör Örgütü IŞİD sonrası Irak ve Türkmenlerin durumu adeta bir çıkmaz girdi. IŞİD sonrası Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması tüm taraflarca kesin gözüyle bakılıyor. Federe Kürt bölgesi yetkilileri her platformda Kürdistan’ın kurulmasına vurgu yaparak, Irak ve bölgedeki dengelerin farklı bir şekli aldığını her halde iyi okumuyorlar.
199-2003 yıllarında K. Irak “Güvenlik Bölgesi” olarak adlandırılan Erbil, Süleymaniye ve Dohok illeri Federe Kürt devletinin inşasına başlamış, başta Türkiye olmak üzere birçok batılı ülkenin desteğiyle Kürt devletinin inşası sürecine yardımcı olmuşlardır. O tarihlerde Habur Sınır kapısından günlük 1.200.000(birmilyonikiyüzbin)dolar gelir elde ederek devletin gelirine temin edercesine güvene kapılmışlardır. Ancak, iki Kürt grubu arasında bu gelir yüzünden çıkan anlaşmazlık Barzani’nin Saddam’a yazdığı gizli mektubu ile KYB’nin Irak Muhaberatınca Talabani’yi Erbil’dem Süleymaniye’ye sürmüş, Barzani’yi Dohok’tan getirip Erbil’de oturmuştur. Bugüne kadar Kürdistan hayâlıyla yaşayan Kürtler Batıya tek çıkış kapıları Türkiye’nin olduğunun farkındalar. Bu nedenle Türkiye ile iyi diyalog kurmaya çalışılmış ve birçok hayati krizlerde Türkiye’nin desteğini almıştır.
IŞİD sonrası Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt bölgesine bölünmesi takdirde 3 milyon nüfusa sahip olan ve 3. asil unsuru Türkmenlerin özellikle de Kerkük halkının hangi bölgede kalacağına ve nasıl bir haklara sahip olacağı konusu yılan hikâyesine dönüşmüştür. Bir yandan Türkiye’nin 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması bir yandan Batılıların Ortadoğu’nun üzerindeki planlarının hayata geçmesi ve bölgenin yeniden tasarlanması bazı devletlerin bölünmesi ve yeni devletlerin ortaya çıkması bölgeyi bir kaosa sürüklemiştir.
IŞİD sonrası Kürt Bölgesi ve Türkmenler
IŞİD’in Irak’a girmesi ile birlikte Bağdat hükümetinin boşalttığı yerleri dolduran Kürtlerin topraklarını genişlettiğini bir gerçektir. Musul’da Yezidileirn yaşadıkları Sencar ve Türkmenlerin Telafer ilçesi başta olmak üzere Kürtler birçok bölgenin kontrolüne geçeğini planlamıştır. Kerkük, Tazehurmatu, Leylan, Dakuk, Tuzhurmatu ve Hamrin dağlarına kadar uzanan bölgeleri de ele geçirerek Kürdistan’ı ilan edeceklerini en büyük hedefleridir.
Bu bağlamda Amerikan Washinton Post gazetesinde yayımlanan bir makalede, Irak’ta değişen güç dengelerinin ülkenin kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasına sebep olabileceği iddiası tezimizi doğrular niteliktedir. Ben Van Heuvelen imzalı yazıda, Irak’ın kuzeyinde hükümete bağlı güvenlik güçlerinin Irak Şam İslam devleti (IŞİD) ilerleyişine karşı koyamadığı ve bunun otonom Kürt bölgesinin bağımsız bir devlet olması için şartları olgunlaştırdığı belirtildi.[1]
Irak ordusunun IŞİD’e karşı koruduğu bölgeleri birbiri ardına kaybetmekte olduğu ve ordunun yokluğunda bazı bölgelerin Peşmerge kontrolüne geçmesi, Kürt yönetiminin kontrolü altındaki toprakları genişlettiğine dikkat çekti. Bu adım Kürtlerin ekonomik bağımsızlık yönetimi için hayati bir önem taşıyor. Kürtlerin Türkiye’yle yapılan petrol sevkiyatı antlaşması Kürt devletinin ekonomi ayağını güçlendireceği şüphesizdir.
Kürt yönetiminin ekonomik bağımsızlığını elde edebilmek adına attığı adımların Irak Merkezi Hükümeti ile Kürt Bölgesel Hükümeti arasındaki sıkıntılar Irak Türkiye ilişkilerinde gerilmeye neden olduğu bir gerçektir.
ABD’nin uzun yıllar Erbil ve Bağdat arasındaki sorunları çözmek için girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bağdat İran güdümlü ve Erbil ise Türkiye ile ABD güdümlü olduğu için bu yakınlaşma hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bu anlaşmazlıkların ana nedeni ise Kerkük’ün kimiler tarafından idare edileceği bölgenin en önemli sorunu haline gelmiştir. Kerkük’ün petrolü Bağdat’ın kontrolünden çıkıp Kürtlerin kontrolüne geçerek önemli bir sorun niteliğini taşımaktadır.
Öte yandan bazı kaynaklara göre; Bölgesel Kürt Yönetimi’nin ekonomik güç sağlamak adına yüzünü Türkiye’ye döndüğünü, Türkiye hükümetinin bir zamanlar bölgede kurulacak Kürt bağımsız devletini tehdit olarak gördüğünü belirtiyor. Bu tehdit algılamasının altında kurulacak bağımsız Kürdistan’ın Türkiye sınırları içerisindeki Kürt azınlığın benzer bir talepte bulunmasına sebep olabileceği korkusunun yattığı ve Türkiye’nin bu politikasında dramatik bir değişikliğe gittiğine vurgu yapılıyor.
Türkmen Göçmenlerinin Geleceği
Musul, Telafer ve o bölgelerden göç eden Türkmenlerin önemli bir bölümü Irak’ın güneyi Kerbela, Necef, Hille, Bağdat ve diğer bölgelere göz etmiş durumdadır. Bir kısmı da Erbil, Dohok ve Kerkük’e yerleşerek hayatlarını sürdürmektedirler. Geriye kalanlar yurtdışına çıkarak komşu ülke Türkiye’nin ağırlıklı olarak yaklaşık 10 ilde (Ankara, İstanbul, Konya, Bursa, Samsun, Çankırı, Eskişehir, Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’e yerleşmişlerdir.
Musul ve Telafer’in kurtarılması durumunda bu göçmenlerin birçoğu kendi bölgelerine dönecekleri kesindir. Ancak, O bölgelerde hala IŞİD ile işbirliği içerisinde yaşamını sürdüren ve işbirlikçileri ile bölgelerine dönen göçmenler arasında ciddi tasfiyelerin başlayacağı, iç savaşa neden olacağı da büyük varsayımlar arasında hatta hatta Türkmen aşiretleri içinde şimdiden bazı tasfiye planları yapılmıştır.
Durum böyleyken Kuzeyde Rumadi, Felluce ve sünni bölgelerinde de buna benzer olaylar yaşandı ve daha kötüsü yaşanacaktır. “Haşid Şabi” denilen Şii milisler Sünni bölgelere girdiklerin de birçok Sünni Arapları IŞİD ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle infaz ettiler. Bu durumlar IŞİD sonrası mezhep çatışmasını yeniden alevlendirecek ve iş savaşa muhakkak neden olacaktır.
Irak’ın Bölünmesi
ABD’nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Joe Biden yıllardır Irak ile ilgili planını her platformda gündeme getirip Irak bölünmesi en iyi çözüm olduğuna vurgu yapmaktadır. Aslında Irak’ı işgal ettiklerinin gerçek nedenlerinin arkasında bölünme planının yattığı bir gerçektir. Joe Biden’ın planına göre; Irak’ın yumuşak bölünme sürecini anlatıyor. Irak’ın federalizm sistemine göre bölünmesi; Şiistan, Sünnistan ve Kürdistan federe bölgeleri ve Bağdat ise Feddere Irak Devletinin Başkenti. Ancak Kerkük konusunda bir anlaşmaya varılmadığı için Joe Biden de Kerkük’ün durumunun çözülene kadar ortada kalacağını söylüyor.
Türkmenleri Ne istiyor
Türkmenler Irak’ta bugüne kadar belli bir politika ve strateji üzerinde anlaşamadılar. Bir silahlı güce sahip olmamakla birlikte Irak Türkmen Cephesi (ITC)dışında bir kurum dışında varlık gösteremediler. Her ne kadar ITC ile ilgili temsil tartışması olsa da netice de Şii ve Sünni Türkmen de ITC’nin çatısı altında zaman zaman birleştiler. Ancak Irak’ta İran faktörü sahada baş göstermediği zaman Türkmen Şiiler İran’ın yanında yer almaya devam ettiler. Bugün Kerkük konusunda hem fikir olan Türkmen siyasetçileri aslında ikiye ayrılmışlardır, İran yanlısı ve Türkiye yanlısı.. İran yanlıları Kerkük’ün bağımsız olarak kalması ancak Merkezi hükümete bağlı dolayısıyla da İran güdümlü bir Bağımsız özel statüye sahip olan bir Kerkük istiyorlar. Sünni Türkmenler ise bazıları Türkiye’nin politikası doğrultusunda Kürtlerle işbirliği yapılarak Federe Kürt bölgesine bağlanmasını benimsemektedirler. Bazı siyasiler de Kerkük’ün Ne Kürtlere ne Merkezi Hükümete bağlı, tek başına özel bir Bölge kalmasını istiyorlar. Ama bu formül üzerinde her hangi bir plan veya proje ciddi bir şekilde ortaya çıkmamıştır. Çıkmışsa da içi boş tartışmalara yol açacak kadar sorunlu ve ikna edici değildir.
Bu kadar tartışmalar içerisinde Kerkük’ün idaresi fiili olarak bugüne kadar Kürtlerin elinde olduğu bir gerçek olsa da Talabani’nin %32 eşit paylaşım projesi tüm taraflarca kabul edilmiştir. Ancak Kürtlerin 140. Madde üzerinde ısrar etmeleri her iki proje rafa kaldırılmıştır.