ÇAĞDAŞ ARAP ŞİİRİNDEN SEÇMELER
Sevgideğer Paşa Odabaşı’na…
Dediler ki doktor zafer buldu zor işti
Kafa taslarını, gönülleri ekti
Ve bağladı göğüs kafeslerini
Cevaplarını verdim
Son zaman bayrağı ne zaman yükselir
Ve ne zaman vicdansız tefsirlere
Vicdan ekilir?
Arapçadan ((Muhammed Mehdi el-Cevahiri))
Gözünü sokma gözüne.. Korkuyorum
Şimdi üşüyorum.. Gönlüm boğuluyor
Dudağımda yürüyen toz
Bakıyor beni, ağzımı yiyor
Ey gelen sandalım
Dalga ağırlığında cesedim inliyor
Seviyorum.. Arıyorum.. İstiyorum
Fakat söyle bana
Ne olur su çekilse.. Yoldan yollara çıksa?
Arapçadan: Şefik el-Kemalî
Kanımızda devrim kıvılcımını
Ve kızıl güneşini, taşıdık
Yakalarımız üstündeki sümbülle
Caddede.. Mahallede
Bayraklar dokuduk
Tüllek gecesinde,
Arap şafağımızı, sosyalizm şafağını bekleyerek
İçten şarkı söyledik
Arapçadan: Muhammed Cemil Şeleş
Karda ekiyor
Yeni sevgisinin menekşelerini
Bayramlarında ölüyü ziyaret eder, dudağımda ölüm şarkısı söyler
Koynunda taşıyor Bağdat’ı
Uzak yurda doğru aba kuşağı uzanıyor
Kadınlarla beraber yatıyor
Hapishane devranın üstünde,
Ve şehir karşısının yazıyor:
Gamlı şiirlerini
Arapçadan: Abdulvahap el-Beyat-î
Bu benim beglerim: Çağların özeti
Önünüzde: İşte baksın gözler
Şehir caddelerine atılan,
Ve göz yaşıyla yıkanılmış,
Parlak yüzüme
**
Arapçadan: Hüseyin Merdan
Kederden ben dağım var
Benimle beraber yürür taşınır
Ümidim sunsa eğer
Yürekte yanan bir kıvılcımım var
Arapçadan: Muhammed Mehdi el-Cevahiri
Biraz sonra horoz baynıyacak
Ölülerde mezarlığa çağırılır
Ey Basra Körfezi’nde kraldı
Eğer kötü isen de
Dön denize
Yeter bize şehrimizin kutluğu
Arapçadan: Yusuf el- Saıġ
Sana döndüm yaralı kuş gibi
Akşamlayan bağdan dönüyor,
Kanlarına bu yanan:
Bir çiçeği, gagasıyla çığırıyor
Sana atıldı vücuduyla
Ve geldiği gibi yaralı döndü
Arapçadan: Abdulvahap el-Beyat-î
Bu gece, açılmıyor hiç pencere
Düşmüyor aynaya yüz
Dışarı da dallar töreni başlıyor
Ve yazda… Bir kadın gömleğinde
Arapçadan: Muhsin Etımış
Gerçeğin ne bir başlangıcı
Ne de bir sonucu vardır
Akıllar yanında
Amaç o mahiyetin üstündür
Gizlendi, fakat dünyada:
Kaç mucize kendisine göründü
Arapçadan: Maruf al-Rusaf-î
Sormayın:
Buradan geçti
Ve kayboldu
Susağı taşıyor bir kitap
Kamışlı yollarda geleceğini sandım
Atlarıyla açıyor: Kaleleri, kapıları
Arapçadan: Muhammed Ali el-Hafac-î
Ben sevgilim, yalnız çamurdan başka bir şey değilim sevgi ve sanat sayesiyle yükselen çamurum
Ve sevgiyle, şerefe vardım
Sevgiyle yaptım… Ve yaparım
Arapçadan: Mustafa Cemal el-Din
Şehirler dilinde durarak
Ateşli güllerini topladın
Dikenle göğsünü süsledin
Öldü yenileyen insan, andı kendisini yenilenler
Fakat elinin sırlara açıyor pencereyi
İçinde okuyor çocuklar, yeşil başlangıçları
Arapçadan: Hamid Sait
Sanki Fırat kuşları
Kumda ceylandır,
Suyla defterleri örtülür
Göçenler hurma ağacına
Sevinçlerini
Ve ciğerine gömlek
Astılar mı?
Arapçadan: Ali Cafer el-Allak
Ey böcek gibi arayan çocuklar
Kavuşma ve ayrılma arasında:
Şarkınızdım.
Ölüm ve yağmur arasında:
Duanızdım,
Çünkü sizi seviyorum
Arapçadan: Muhammed Razi Cafer
Kime bıraktın beni, senden başka kimsem yok
Kötü gangsterler geçti buradan
Senden sordular
Hangi bölgede ölürsen
Kime.. Kime bıraktın beni
Senden başka kimsem yok
Arapçadan: Şefik el-Kemalî
Ey aşıklar adası su ile
Su bilmedi toprak hapishanesin
Ve adımlar ağırlığın
Ve yolculuk aynıların
Su ile
Su bilir mi bu deliliği?
Arapçadan: Sami Mehdi
Ey doğum mumu
Özlem ateşimi artıyor
İçlerimin içinde
Kelimeleri yakan
Kıvılcımı
Atar damarlarıma dök
Arapçadan: Muhammed Cemil Şeleş
Elimi göğsüme uzattım
Ondan gönlümü koparttım
Sıktım.. Ve dedim:
Yaz,
Yağmur vurmaz. Kılıç,
Şahdamara geçiyor. Akıl,
Bir mezarlıktır.. Gom içinde lanete uğramış civan
Arapçadan: Selman el-Cuburi
Gece soruyor, kim olduğumu
Ben kara derin muztarıyla seriyim
Ayaklanan susanıyım.
Rüzgârda soruyor, kim olduğumu:
Zamanın inkâr ettiği şaşkın ruhuyum
Bende onun gibi bir yersizdim
Arapçadan: Nazik el-Melaike
Ben günlerimi yüreğimde yakıyorum
Ben cihanın mağaralarından
Dünyanın en güzel ve süslü
Nesnelerinden yazıyorum
Sevgilimden yazıyorum
Yazıyorum.
Arapçadan: Fazıl el-Azavi
Dünkü kiminin yeleğini örtüldü
Deme ey dalga: Nerede kıyım
Deniz sebilimiz kim gezdi, kim sevdi
Çünkü kumdan sormaz kervanları
Arapçadan: Razı Mehdi el-Sait
Soluk bursunu okurlar kilitlediler
İlk gazeteler örtüldü
Bu çağdır ezansız
Bu saatte yer su içmiyor
Kim yağsa, taştan yağsın.
Arapçadan: Abdulrezzak Abdulvahit
Geçerken, saçı saçıma değdi
İçimde sevda dolaştı
Geçti, fakat göremedim
Müjdeli güzel bir haber göğsümde yayıldı
Gönül onu tanırdı, gölgesinden
Nefsinden ve kokusundan
Arapçadan: Bedir Şakir el-Seyyab
Ey ruhun boşluğu
Sen ne kadar ağırsın ruh üzerine
Dolana kadar..
Hayırla sevgiye yol var mı?
Ey ruhun boşluğu
Ruha eş bir kimse olur mu?
Arapçadan: Muhammed Mehdi el-Cevahiri
Bu benim yüzüm değil
Ve bu sahifeler benim yazım değil
Ve ne de bu dallar
Ben bir ormanım
Gölgesinde bütün ormanlar
Gölgelenir
Bir gözdür dolayımda
Harfler ve serçeler
İçinde yıldızlar üzmektedir
Arapçadan: Fevzi Kerim
Eyvah sordum sen kimsin?
Ey güzel dudaklı.
Ey benim süsüm
Nereden bakışı, kıvılcım salı verdin
Şafakta ölmüş.. Arada uyumuştu
Arapçadan: Ali el-Hilli
Beş gövdenin.. Ve kutsun arasında
Göz üste göz vurdum
Çöl bağını gevşekledim
Su, batı ve doğu ile sırlanan
Alışık bu gözlerine yumruk vurdum
Arapçadan: Abdulemir Mualle
Elime düşürttü
Yapraklarını
Ve kayıp oldu
Deniz huzur, örtü değişmekte
Vurdu bana
Yağmurla delinen örtüsünü
Vurdu bana
Yeni gülüşünü
Göğe dönderdi
Bir ölüm lahzasında…
Arapçadan: Abdulkadir el-Azavi
Seni özlüyorum
Çocukların
Büyüklerin
O evsiz kalanların
Özleyişi gibi
Açlığa yeten yemeği
Belimden
Acıkıyorlar
Taşımı yiyecekler?!
Arapçadan: Adil el-Beyat-î
Sen mi yoksa ay mı
Buldum: Oturuyor yatağıma
Sonucumu dokuyor?
Sen mi yoksa saçı dağılmış peri mi
Koku eleminde dans ediyor?
Sen mi yoksa yağmur mu
Yeşil yaprakla ve meyveyle
Boğdu beni ağırlattı beni?
Arapçadan: Hasep el-Şeyh Cafer
- Çağdaş Arap Edebiyatı’ndan, Türkmen Kültürel Takvimi, Tanıtma Bakanlığı, Bağdat, 1973.
- Rawyar JABBARİ