Bir Muhacir Köyünün Hikayesi “Nalköyü” Kitabı Tanıtıldı
TYB-Ankara/Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesinin etkinlikleri kapsamında 25 Ocak 2020 tarihinde “Bir Kitap Bir Yazar” programı TYB Ankara Şubesinde düzenledi. Programın konuğu Kültür ve Turizm Bakanlığı Eski Kültür Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Eski Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen oldu. Balkanlardan göç etmiş bir aileye mensup ve Balkan edebiyatı üzerine çalışmaları da olan Prof. Dr. Mustafa İsen, programda bir muhacir köyünün anatomisi niteliğinde olan “Bir Muhacir Köyünün Hikayesi “Nalköyü” başlıklı son kitabı tanıtıldı. Kitabın yazarı Mustafa İsen’in katıldığı programı TYB Ankara şubesi yönetim kurulu üyesi Durdu Güneş yönetti. Program’da TYB şeref Başkanı Mehmet Doğan, TYB Ankara Şb. Başkanı Mehmet Sait Uluçay, e. Genel Başkan İbrahim Ulvi Şahin ve çok sayıda edebiyat ve kitapsever katıldı.
Programın yöneticisi Av. Durdu Güneş, önce Mustafa İsen’in özgeçmişinden kesitler okudu. Daha sonra kitap hakkında kısa bir giriş yaptı. Ardından da sözü kitabın yazarı Mustafa İsen’e bıraktı. İsen; kitabının içeriği hakkında bilgi verdi ve yazılış hikayesini başlıklarla anlattı.
Kimliklerin kaynaşmasında Amazon nehri örneği
Kimlik oluşumunun uzun zaman almasını Amazon nehri metaforu ile şöyle anlattı: “Amazon nehrini besleyen iki büyük çay vardır. Bunlar Amazon nehrini karıştıktan sonra uzun süre kendi renklerinde yan yana akarlar sonra nehrin ana rengini alırlar. Bu iki büyük çayın nehrin ana rengine alması yaklaşık 23 kilometre sürmektedir. Muhacir köylerinin ana kimliğe dönüşme yolunda 19-20. kilometrede olduğunu düşünüyorum” dedi.
Mimari kimlikleri yansıtır
“Bir muhacir köyüne bir arkadaşınızla gittiğinizde ‘arkadaşın hangi millet’ diye sorarlar. Türk derseniz. ‘Hepimiz Türküz’ ‘arkadaşın hangi millet’ diye tekrar sorarlar. Muhacirler Türkçe konuşular. Başka dil bilmezler. 40 yaşın altındakiler artık mahalli dili de kullanmıyorlar.” Değerlendirmelerinde bulunan Prof. Dr. Mustafa İsen, “Sakarya, Kocaeli, Düzce ve Bursa’da Boşnak, Çerkez, Manav, muhacir ve Karadenizlilerin köyleri ayrı ayrıdır. Bir köyde beş dakika kalayım, o köyün muhacir köyü mü değil mi olduğunu bilirim. Çünkü kimlik mimariye yansır.” dedi.
Bulgaristan ve Yunanistan muhacirlerinin tek dili Türkçe’dir.
Türkiye’deki değişimi anlatan, “Ortaçağın Ucundan Azıcık” adıyla bir kitap çalışması yaptığını söyleyen Prof. Dr. Mustafa İsen, 1950’lerden sonra başlayan büyük değişimin, 1960 ve 1980’lerde büyük bir hız kazandığını, bugün de bu değişimin sürdüğünü işaret etti. Prof. Dr. İsen, değişimin sosyal hayattaki en büyük yansımasının ise kız alıp verme alanında gerçekleştiğini anlatarak, “Muhacirler geçmişte sadece kendilerinden kız alıp verirlerdi, bugün artık farklı kimliklerden de kız alıp veriyorlar” şeklinde konuştu.
Muhacir kavramı konusunda önemli bir ayrıntıya dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa İsen, “Tek başına Muhacir kavramı sadece Bulgaristan ve Yunanistan göçmenleri için kullanılır. Diğerleri için Boşnak muhaciri, Arnavut muhaciri, Kosova muhaciri, Kafkas muhaciri, Romanya Tatarı gibi isimler kullanılır. Bulgaristan ve Yunanistan muhacirleri sadece Türkçe bilirler ve Türkçe konuşurlar. Diğer muhacirlerin mutlaka kendi dilleri de vardır, Türkçe ikinci dilleridir. Muhacir köyleri daima büyüktür. En az yüz hanedan oluşur. Çünkü saldırılara karşı güçlü olmak zorundaydılar.” değerlendirmesini yaptı.
Anadolu’ya gelen muhacirlerin ortak özelliği Müslümanlık
Anadolu’ya gelen muhacirlerin ortak özelliğinin Müslüman olmaları olduğunu, farklı ülkelerden gelmeleri nedeniyle büyük bir kültürel zenginliğe ve çeşitliğe sahip olduklarını anlatan Prof. Dr. Mustafa İsen, “Kültürel çeşitlilik gelişme sebebidir. Tatlı bir rekabet ortamı oluşturur. Bu güzel rekabet gelişmeyi beraberinde getiriyor. Yemek kültürleri değişiyor. Bizim ilimizde Rumeli yemeklerinin etkisi büyüktür.” dedi.
Bölgede Karadenizliler daha etkin ve etkili
Sakarya şehrinin kimlik yapısının yüzde 35 manav, yüzde 25 Muhacir, yüzde 25 Karadenizli ve yüzde 15 diğer kimliklerden oluştuğunu anlatan Prof. Dr. Mustafa İsen, “Sakarya’daki 17 belediyeden 13’ünün Karadenizli olduğunu, yine 2005-2015 yıllarında şehit olan 9 hemşerimizin 9’u da Karadenizlidir. Bu Karadenizlilerin atak olmasıyla ilgili olmalıdır diye düşünüyorum.” yorumunda bulundu. Prof. Dr. Mustafa İsen, göçlerle birlikte bitki dokusunun da değiştiğini belirterek, bölgede bitki çeşitliğinin azaldığını, bölgeye fındığın hâkim olduğunu belirtti.
Göçler toplumların aşılanmasında ve kültürlenmesinde çok etkili
Toplumları yenileyen en önemli unsurların göçler olduğunun altını çizen İsen, “11. yüzyılda Anadolu’ya gelen Türkler 15. yüzyılda büyük bir uygarlık kurdu. Bu uygarlığı 18. yüzyıla kadar taşıdılar. 19. yüzyılda yeniden göç hareketleri başladı. Benim ailemde 1883’lerde, 93 harbiyle birlikte geldiler. Göçler Balkanlardan, Kafkaslardan, Ortadoğu’dan olmak üzere 1950’le kadar devam etti. 1950’lerden sonra da ülkenin dört bir yanından iç göçler başladı. Bugün İstanbul’da Sivas nüfusundan dana fazla Sivaslı, Ankara’da da Yozgat nüfusundan daha fazla Yozgatlı vardır. Bu bir yönüyle iyi bir şeydir. Toplumun yeni bakış açıları kazanmasını sağlar. Toplumu yeniden aşılar, kültürlenmesine katkı yapar.” şeklinde konuştu.
“Bir enstrümanı tamam icra edemeyenler için ‘Çala çala bir havaya oturacak’ derler. Anadolu’daki kimliklerle birlikte yaşaya yaşaya kaynaşacaklar, oturacaklar. Bu yeni yapıdan daha çok olumlu gelişmeler ortaya çıkacak, gelişmeler kaydedilecek” diyen Mustafa İsen, “Kültür dinamik ve direnen bir şey. Halk Müslümanlığı baskı ve geçiş dönemlerinde toplumu ayakta tutan bir durumdur.”
Okumamda öğretmenim rolü büyük
Program yöneticisi Av. Durdu Güneş’in Mustafa İsen’in “Kimlik mekâna yansır” sözlerini hatırlatmasından sonra soru cevaba geçildi. “Okumanızda kimin etkisi var?” sorusunu cevaplayan Prof. Dr. İsen, “ Çocukluğumda 40 bin köy vardı. Bu köylerin ancak 5 binin de ilkokul vardı. Bu okulların çoğu 3 yıllık eğitim verirdi. Çoğu okullarda da öğretmen yerine dersleri eğitmenler verirdi. Ben 5 yıllık ilkokulu bitirdim, öğretmenimin yönlendirmesiyle eğitimime devam ettim. Hayatım yatılı okullarda geçti. Eskiden minibüsler köylere kadar gelmezdi, çok zaman yürürdük.” dedi.
Suriyeli göçmenler ülkemizin gelişmesine olumlu katkı yapacak
Suriye göçmenler-misafirler konusundaki bir soruya ise Prof. Dr. Mustafa İsen şöyle cevapladı “Anadolu coğrafyası göçmenler için büyük bir liman, güçlü bir sığınaktır. Suriye göçmenleri ülkemize can ve kan verecektir. Ekonomi başta olmak üzere hayatın her alanında katkı yapacaklardır. İlginçtir Suriyeli misafirleri karşı çıkanlar genellikle göçmen kökenlilerdir. Ben Suriyeler konusunda karamsar değilim bilakis umutluyum.” dedi. Kitabı yazmaktaki hedefinin ne olduğuna dair soruya, kısa bir cevap veren İsen, “Bu kitabı kendim için yazdım” şeklinde cevapladı.
Muhacirler artık Türkiye’ye aittir
Muhacirlerin tamamının artık Türkiye’ye ait olduğunu, ortak bir potada dönüştüklerini belirten Prof. Dr. Mustafa İsen, dedelerinin toprakları olan Balkanlara, Kafkaslara ancak ziyaret amaçlı gittiklerini, kendisinin de büyük dedelerinin köyünü ve Balkanları sık sık ziyaret ettiğini ifade etti. Balkanlardaki Türk kimliğinin de korunduğunu anlatan İsen, Bulgaristan’daki Deliorman bölgesindeki köylerin halen yüzde 85’inin Türkçe konuştuğunu dikkat çekti.
Program TYB Ankara Şube Başkanı Mehmet Sait Uluçay’ın TYB yayınlarını Prof. Dr. Mustafa İsen’e takdimi ve toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.