IRAK TÜRKMEN DOSYASINA TOPLU BİR BAKIŞ
Ata Terzibaşı
“Bu yazının geniş bir hülasası Türk Ansiklopedisi’nde (Cilt:19, Fasikol 152, s. 460-461, Yıl: 1971) yayımlanmıştır. Bu defa yazının tamamını Kardeşlik’in saygıdeğer okuyucularına sunmakla vazifemizi ikmale çalışmışızdır. A.T”
Başta Prof. Fuat Köpürlü olmak üzere (İslam Ansiklopedisi, Cüz 12, s.119, sütun 2) muasır edebiyat tarihçileri Irak, İran, Kafkasya hatta Güneydoğu Anadolu Türkleri arasında asırlardan beri zengin bir edebiyat vücuda getiren “edebi lehçe” için Azeri tabirini uygun görmekte, eski tarih yazarları ise bu ülkelerde yaşayan Türk kavimleri için hep Türkmen sözünü kullanmaktadırlar.
Aslında şarki Oğuz Türklerinden müteşekkil olan Irak Türkmenlerinin şifahi edebiyat dili asırlar boyunca, aşağı yukarı bugünkü Türkmen lehçesinin hepsini olmakla beraber yazı dili, Batı Oğuz yani Osmanlı lehçesi ile sıkı ve sağlam bağlarla zaman zaman kuvvet peyda etmiş ortaklı Türk dilidir: Böylece Osmanlı hâkimiyetinin maddi ve manevi etkileri altında kalan Irak Türkmenlerinin edebiyat dili, on altıncı asrın yarısından itibaren batıya yönelen Osmanlıcanın ana hattını takip etmiştir. Irak’ta yazı dilinde sadeleşme hareketi, Kerkük’te çıkan haftalık Türkçe gazetesinde 1951’den sonra yayımlanan tek tük yazılar ve basılmış bazı kitaplarla başlamış olup, esas sadeleşme olayı 1958’de yine Kerkük’te yayımlamaya başlayan Beşir gazetesiyle gerçekleşmiştir.
Irak’ta Türkmen edebiyatı ve lehçesi tarihine umumi surette bir göz gezdirecek olursak şiir ve sanatı himaye hususunda büyük gayretler gösteren Celayir Hanedanı’nın idaresi altında Azerbaycan ve Bağdat dolaylarında Farsçadan başka Türkçenin de büyük bir ehemmiyet kazandığını görmekte, İlhanlıların medeni ve siyasi ananelerini takip eden sülaleler zamanında bu ülkelerde Uygur Türkleri ettirdikleri edebi ananelere rastlarız. (İslam Ansiklopedisi, Cüz 12, s. 130, sütun 2)
Bu asırlardaki dilin tamamıyla Türkmen lehçesine hususiyetlerini gösteren bir dil olduğuna aslen şüphe edilmemelidir. Nitekim on dördüncü yüzyılda yazıldığı söylenen Dede Korkut hikâyelerinin dili, Irak Türkmenlerinin dili olup, bu eserde geçen bazı ilgili yer adlarının da Irak’ta varlığı bilinmektedir.
Irak Türkmenleri arasında on dördüncü asırdan kalma eserler oldukça çoktur. Hele on beşinci asırda Irak’ta hüküm sürmüş olan Karakoyunlu Devleti’nin resmi dili Türkmence idi. 1403 (805 H)de Bağdat’ı alan ve Timurlenk’in ordusuna karşı birçok defa savaşa girişen Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Timurlenk’in ölümünden sonra Azerbaycan ülkesine hâkim olarak bir ara, Pir Budak adındaki oğlunu sultan ilan etmiş ve bunun adıyla devlet yarlıklarının (ferman) Türkmence yazılmasını emretmiştir. (Bütün bu yarlıklarda yazılması gereken özel ibarenin metni için bakınız: Cami El-Devl,’den naklen Tarih El-Irak, Cilt:3, s. 59)
Timurlenk’in Bağdat’ı zaptı sırasında birçok mütehassıs âlemleri Semerkant’a yolladığını bilmekteyiz. Bunlar arasında değerli Türkmen musiki Şinasi Abdülkadir Muraği de bulunmakta idi. Bağdat’ta Timurlenk için (tuyuğ) biçiminde yazdığı Türkçe
Maşrık ve mığrıp mesxerdir sana
Devlet ve Nusret mukarrerdir sana
Fetih ve Nusret daima bilgindedir
Devletin haktan mukarrerdir sana
Dörtlüğü, dilin o asırda saray çevrelerinde pek rağbette olduğunu açıkça göstermektedir. Daha sonra tuyuğları ile de tanınan ünlü Türkmen şairi Nesimi, Hurufilik mezhebinin önderliğini yaptığı gibi Irak’ta Türkmen edebiyatında yeni bir çığır açarak, bu edebiyatın da zamanında baş mümessili olmuştur. Bağdat’a bağlı “Nesim” adlı kasabada doğduğu söylenen bu değerli şairden “Nesim El-Muhbe” adlı eserinde söz eden Ali Şir Nevai, Irak ve Rum (Anadolu Türkleri) halkının onu eşsiz bir şair saydıklarını yazmakta, Türkmeni Rumi dillerinde şiir söylediğini bildirmektedir. (Fuat Köpürlü, adı geçen yazı) Nesimi’nin tesiri, Fuzuli de dâhil kendinden sonra gelen Iraklı Türkmen ve diğer Türk şairleri üzerinde asırlarca devam etmiştir. Nesimi ve yine on dördüncü çağ Türkmen şairlerinden Kazı Burhanettin’in tuyuğları taklit edilerek Irak Türkmenleri arasında horyat adı verilen edebi sanat tarzının vücuda geldiği düşünülmektedir. (bknz: Ata Terzibaşı, Horyat maddesi, Türk Ansiklopedisi, Fasikül 150, s.360)
Nesimi’den sonra Türkmenler arasında meşhur olan ve şiirde “Hatai” mahlasını kullanan Şah İsmail Sofi, eserlerinde horyat tarzında değer vererek yaşadığı sahanın Türkmen lehçe hususiyetlerini belirtmektedir. Müteakip asırlarda hece vezniyle yazılmış “Aliyüllah”ı zümrelere mahsus tekye edebiyatı eserlerinde kısmen Türkmen lehçesiyle yazıldığı görülmektedir. Irak’ta yaşayan batıni ………… zümrelerinden Musul vilayetinde yaşamakta olan on binlerce saraylı-şebeklerin asırlardan beri meşhur olan ve Hatai’nin şiirleriyle süslü bulunan “Buyruk” adlı akide kitapları Osmanlıcanın başlangıç tesiri altında kalmakla beraber, Türkmence yazılı edebi bir eserdir. (Bu yazma eserin metni için bakınız: Ahmet Hamit El-Sarraf, El-Şebek, s.145-191, Bağdat:1954)
Irak Türkmenleri arasında Nesimi’den sonra gelen ünlü şair Fuzuli sadece yaşadığı ülkenin değil bütün Türk âleminin en büyük şairi olarak tanınmıştır. Dahi sanatkâr Beyat aşiretine mensup bir Türkmen şairidir.(Fuzuli’nin Kerküklü olduğuna dair deliller için bakınız: Ata Terzibaşı, Fuzuli’nin Doğum Yeri başlıklı makale, Türk Yurdu Dergisi, Aralık 1955, İstanbul)
Fuzuli Osmanlıların maddi ve manevi cazibe ve baskısına kapılarak, şiir sahasında çeşitli etkiler altında kalmakla beraber kelime, tabir ve söz dizisi bakımından Irak Türkmenlerinin yerli lehçesini kullanmaktan kendini bir türlü kurtaramamıştır.
Fuzuli’nin muasırlarından sayılan Ahdi de zamanın şair ve edipleri arasında ad yapmış bir simadır. Babası Şemsi, kardeşleri Rızai ve Muradi ve akrabası Rendi’nin de şiirleri vardır. Ahdi’nin Gülşen-i Şuara adlı tezkire kitabında birçok Iraklı Türkmen şairler bir olmakta bu arada Fuzuli ve bunun oğlu Fazlı’dan başka hakiki, fikri. Süleyman, Ekrem Kayıtmaz, Mehmet Feyzi, Ateşi, Cevheri, Hadimi, Zeheni, Kelami, Nadiri, Vallahi, Ruhi gibi şairler geçmektedir.
Irak’ta Fuzuli’den sonra divan edebiyatının Osmanlı Tarzında başarı sağlayan büyük ustalarından biri de Bağdatlı Ruhi’dir. Mevlevi tarikatına mensup olan bu ünlü şair tasavvufi şiirleri arasında zamanın bir kısım Iraklı şairlerine işaret ettiği ince ve zarif manzumesinde Ahdi tezkiresinde geçen şairlerden başka (Keşfi, Tab’i, Mehdi, Haki, Tarzi, Nakdi, İlmi, Fehmi, Nidai) gibi daha birçok adlar üzerinde durmaktadır.
Bütün bunların yanında bir de Fuzuli’nin makebi ve en başarılı maklidi sayılan on altıncı çağın sonlarında Bağdat’ta yaşadığı bilinen Türkmen şair ve hattatı Kavsi’nin şiirlerinde Fuzuli’nin yanık sesini tamamıyla duymamakla beraber, onun üslup ve edasını ağız ve lehçe hususiyetlerini yakından hissetmekteyiz.
On sekizinci asırda Iraklı Türkmen şairi Nevres Kadim’in adına ortaklı Türk edebiyatı tarih kitaplarında rastlıyoruz. Kendini tamamıyla Osmanlıcaya vermiş olan bu sanatkâr Kerkük şehrinde doğup büyümüştür. Divan sahipleri arasında şiirde olduğu kadar nesirde de üstün başarı sağlamıştır. Çağının büyüklerine dil uzatmak suçuyla uzaklara sürgün edilmiştir.
Son iki asırda önem kazanan Türkmen şairleri arasında Erbilli Garibi, Mecrem ve Yakup Ağa, Musullu Basiri, Kerküklü Halis, Faiz, Şeyh Rıza, Mihri, Kabil Hicri Dede ve başkaları sayılmaya değer. Bunlardan Faiz, yerli zevk ve ahının hususiyetleriyle Irak Türkmenleri arasında Fuzuli’den sonra gelen en kudretli bir şair olarak tanınır. Bunun kardeşi Şeyh Rıza da hiciv sahasında zirveye ulaşmış sayılır. (Tafsilat için bakınız: Ata Terzibaşı, Kerkük Şairleri, Cilt:1, 1963, Bağdat, Cilt:2, 1968, Kerkük).
Irak’ta son devir edebi hareket Türkmanoloji araştırmaları konusunda 1958’de Cumhuriyetin kuruluşuyla Kerkük’te yayımlanmaya başlayan Türkçe-Arapça haftalık Beşir gazetesiyle, 1961’ten beridir Bağdat’ta Türkmen Kardeşlik Ocağı tarafından yayımlanmakta olan dergi başlıca kaynaklar olarak gösterilebilir.
Türkmenlerin bugünkü edebiyat dili umumiyetle sadeleşmiş Osmanlı Türkçesi olmakla beraber konuşma dili ki halk şiiri ve musikisi sahasını da kapsar tamamıyla Türkmencedir. Bu lehçe bazı önemsiz bölge ağız farklarıyla birlikte Azeri ve Güneydoğu Anadolu halkının lehçelerine çok yakındır. Daha doğrusu Türkmen ve Azeri lehçelerini bugün için ikiz lehçeler olarak kabul etmekteyiz. Çağlar boyunca önemli hiçbir değişikliğe uğramamış olan Türkmen lehçesi hakkında henüz toplu bir eser yayımlanmış değildir. Ancak Türkmen ağzı örnekleri için 1964’te Bağdat’ta yayımladığımız “Arzı Kamber Matalı” kitabıyla 1955-1957 yılları arasında yayımladığımız “Kerkük Horyatları ve Manileri” kitabına işaret etmek yerinde olur. Bu süngü eserden yararlanarak 1961’de Bakü’de H. Mirzazade, İlmi Eserler dergisinde (Sayı:4) Irak Türkmenlerinin fonetik, morfoloji ve lügat terkibi bakımından lehçe hususiyetlerini etraflıca incelemektedir. Yine adı geçen hoyrat kitabına dayanarak aynı konuda bir inceleme yapan Prof. Saadettin Buluç oldukça başarı göstermiştir. (Bakınız: Reşit Rahmet’i Arat İçin) s.142-154, Ankara, 1966) ayrıca Bakülü genç mütehassıs Dr. Gazanfer Paşayev’in bu husustaki ilmi çalışmaları – eksikliğiyle beraber takdire şayandır.