KERKÜK-DAKUK SALDIRILARI ve MEZHEP TEHLİKESİ
Fevzi Türker
Irak-Şam İslam Devleti(İŞİD) terör örgütüne bağlı bir grup silahlı militan,21 Ekim 2016’da Kerkük’e yaklaşık 24 saat süren kanlı bir saldırı düzenlemişlerdir. On’a yakın Türkmen’in hayatını kaybettiği saldırı genelde Türkmen semtlerinde cereyan etmiştir ve bu saldırının hedefi yine Türkmenler olmuştur. Her tehlikeli ve üzücü olayda olduğu gibi bu olayda da gafil avlanacaktık. Çünkü büyük çoğunluğun, ailesini savunabilecek silahları yokmuş maalesef. Ancak bunun yanında her ailede birkaç pahalı cep telefonu ve en az bir araba vardır.
Türkmenler olarak başımıza ne geliyorsa uzağı görmemizden, milli kimliğimize sahip çıkmamızdan ve tedbirsizliğimizden gelmektedir. Tedbirsizliğimizin en bariz örneği 1959 Kerkük katliamında olduğu gibi, son saldırıda da silahsız ve savunmasız yakalanmamızdır. Kerkük’e yapılan son İŞİD saldırısında, insanların silah edinmeyi, saldırı günü düşünmeleri ve Türkmen Cephesi başkanından silah talebinde bulunmaları düşündürücü olduğu kadar üzücüdür.
İŞİD terör örgütünün KERKÜK’E saldırdığı gün, KERKÜK’E bağlı TÜRKMEN ilçelerinden DAKUK’UN İlhanlı mahallesinde, hanımların MUHARREM ayı münasebetiyle düzenledikleri taziye meclisi, önceleri kimliği belirlenmeyen ancak daha sonra Irak hava kuvvetlerine ait olduğu kanıtlanan bir savaş uçağının fırlattığı füze saldırısına maruz kalmıştır. Acımasızca ve düşmanca yapılan bu saldırıda yaklaşık 28 masum kadın ve onlarca masum Türkmen çocuk şehit edilmişlerdir.
Irak Türkmen cephesi, Türkmen siyasi partileri, Türkmen İnsan Hakları Dernekleri ve Türkmen DİYASPORASI, daha önceki katliamlardan, örneğin ALTUNKÖPRÜ, TUZHURMATI, BEŞİR,TAZEHURMATI ve TELAFER katliamlarından birer Türkmen HALEPÇE’Sİ yaratabilirlerdi. Yaratamadılar. DAKUK ilçesine yapılan bu acımasız füze saldırısının umarız takipçisi olurlar.
KERKÜK, İŞİD örgütü militanlarının silahlı saldırısına, DAKUK ilçesi ise korkunç Irak savaş uçağı saldırısına maruz kalıyor,ama Türkmenlerin sesini, feryadını ne Türkmenler kendileri duyuyor,duyurabiliyor ,tepki gösteriyor, ne insan hakları dernekleri nede bölge ülkelerinden başta Türkiye olmak üzere cılız demeçler dışında ciddi tepki geliyor.
KERKÜK’E yapılan İŞİD saldırısı ile DAKUK’A yapılan hava saldırılarının aynı güne denk gelmesi tesadüfi değildir. Bu saldırılar,2003’en bu yana fiilen uygulanmaya konan programlı mezhep fitnesinden , habersiz olan ve kendi kendini bitirmekte ısrar eden Türkmenleri yıldırarak yok etme planlarının birer parçası olarak devam edecektir.
TÜRKMENLERİ, mezhepleri yüzünden kimse yok etmek istememektedir. Güney Azerbaycan’da, Şii AZERİ Türklerini, Şİİ olduğunu iddia eden İRAN rejimi, Azerileri Türk oldukları için asimile ederek yok etmeye çalışmaktadır. Irakta da Türkmenler, mezhepleri yüzünden değil , mezhep yolu ile asimle edilerek yok edilmek istenmektedirler.
Türkmenler,Kürtler gibi düşünmeli ve yapmalıdırlar. Kürdistan, KÜRD’ÜN dini,imanı,mezhebi, ve Kabe’sidir. KÜRD’ÜN zengini fakiri,okumuşu okumamışı,solcusu ve İslamcısı istisnasız Kürtçüdür. TÜRKMENELİ’DE neden bizim de her şeyimiz olmasın?
Milli birliğimizi ve milli kimliğimizi tehdit eden en büyük unsurların başında,İngiliz casusu HEMFER’İN(HEMPHER) icat etmiş olduğu VAHHABİLİK ve yine bir İngiliz yapımı olan Müslüman Kardeşler Örgütünün fikirleri, Sünni Türkmenler arsında kabul görmektedir. Bu bölücü fikirleri savunan Türkmenler arasında İŞİD örgütüne katılanlar olduğu,ve bunların bir kısmının Türkmen kardeşlerine karşı cinayetlere katıldıkları bilinmektedir.FARS Şiiliği ise, Şİİ Türkmenlerden geniş ilgi görmektedir .Bu demektir ki, MÜSLÜMAN kardeşler örgütü, VAHHABİLİK, Selefilik ve Fars Şialığı fikirleri, Türkmen milli birliği ve kimliği açısından en büyük bölücü fikirlerdir.
Türkmenler özelliklede Şii Türkmenler, Hz. Hüseyin için ağlayacaklarına meçhul olan gelecekleri ve kara bahtlarına ağlamalıdırlar. Hz. Hüseyin’in,kimsenin ağlamasına veya dövünmesine ihtiyacı yoktur. Hz. Hüseyin ve ağabeyi Hz.Hasan zaten cennet gençliğinin efendisidirler. Üstelik Hz. Hüseyin’i ve yakınlarını şehit edenler bugünkü KUFE’LİLER yani Irak’ı yönetmekte olan Şii Araplardır.
Hz. Hüseyin zulme, adaletsizliğe ,haksızlığa ve EMEVİ ırkçılığına karşı başkaldırmış , devrim başlatmış ve bu uğurda şehit düşmüş büyük ve gerçek bir müslümandır. Türkmenler de yıllardır zulme, adaletsizliğe ,haksızlığa ve ırkçılığa maruz kalmışlar ve kalmaktadırlar. Hz. Hüseyin’i gerçekten seven ve felsefesine inananlar, onun felsefesini ve sevgisini, Türkmenlerin maruz kaldıkları zulüm,adaletsizlik,haksızlık,karanlık gelecek ve ırkçılıktan kurtarılmalarına adamaları gerekmektedir. Hz.Hüseyin’i sevmek onun gibi olmaktır. Hz.Hüseyn’i sevmek haksızdan yana olmak değil,haklıdan yana olmaktır.
10 Muharrem de beş yaşındaki çocuğun eline kendini döverek acıtmak için zincir tutuşturmak ,o çocuğu robot olarak büyütmek demektir. Dövünmek, ağlamak kültürüyle büyüyen bir Türkmen çocuğu, milletinden ve milli kültürden kopuk olarak yaşamına devam edecek ve milli şuurdan yoksun ve uzak kalacağı gibi, Hz. Hüseyin’in KERBELA çöllerinde şehadetini bile zincirle dövünmek olarak algılayacaktır.
Af edilmez siyasi hatalar sonucunda TÜRKMENELİ topraklarının tamamı TELAFER hariç 2003’ten sonra Kürtlerin işgali altına girmiştir. TELAFER ise 2014 de İŞİD tarafından işgal edilmiştir. Uzmanlara göre İŞİD, MUSUL operasyonunda MUSUL’DAN çekilmeye zorlanırsa, RAKKA’YA giden yolu kapatmak amacıyla, TELAFER’DE ikinci bir savunma hattı oluşturabilir. Ancak TELAFER şehri, büyük bir ihtimalle HAŞİD ŞAABİ ordusunun eline geçebilir bu da TELAFER’İN ve halkının sonu olur.
TELAFER’DE, Türkmenler arasında acilen barışın sağlanması öncelik arz eder.TELAFER Türkmenleri arasında barış sağlanmadan,İRAN’IN IRAKTAKİ ARAPÇA KONUŞAN ORDUSU (HAŞİD ŞAABİ), TELAFER’İ ele geçirirse, ilçeye Sünni Türkmenlerin dönüşü imkansız olacaktır. Hal böyle olunca TELAFER’E yoğun Şii Arap göçü başlayabilir. Arap göçü gerçekleşirse, TELAFER’İN bir Türkmen şehri olma özelliği sonuna kadar kaybedebilir.