
KORKAKLIK YAKAR
Ekber GOŞALI
24 Nisan’da Erivan’da Azerbaycan ve Türkiye bayrakları bir kez daha yakıldı. Evet, “bir kez daha yakıldı” diyoruz. Bu şu anlama geliyor: Resmî Erivan ve (genel olarak Ermenistan da dâhil) Erivan’ın sosyo-politik ortamı, sivil toplumu hâlâ böyle yasa dışı, insanlık dışı, ahlak dışı bir eylemden çekinmiyor. Bu Petrosyan döneminde de böyleydi, Koçaryan’da da, Sarkisyan’da da… Şimdi Paşinyan döneminde de aynı. İsimler, rejimler, zamanlar değişiyor ama Ermeni zihniyeti hiç değişmiyor! Elbette denebilir ki, Paşinyan başbakan olarak Azerbaycan ve Türkiye bayraklarının yakılmasını kınadı. Peki bu yeterli mi? Hayır! Çünkü bizim atalarımız, halkımız her zaman başka halkların değerlerine saygıyla yaklaşmıştır, şimdi de böyledir, gelecekte de böyle olacak. Biz böyle gördük, böyle duyduk, böyle öğrendik. Eğer bir millet kendi bayrağını göndere çekmişse, bir devlete sahip olmuşsa, başka devletlerin, halkların ve bayrakların simgelerine karşı da saygılı olmak zorundadır. Yoksa senin göndere çektiğin bayrak bayrak değil, kurduğun devlet devlet değil ki, başka devletin bayrağına böyle alçak, korkakça bir tavır sergiliyorsun.
Herhangi bir ülkenin bayrağını yakmak (üstelik tüm anlamlarıyla haksız yere yakmak), korkaklığın, rezilliğin, geri kalmışlığın ve kıskançlığın göstergesidir.
Peki iyi de,
yarın öbür gün Barış Anlaşması imzalandıktan sonra da bayrak mı yakacaklar? –
Ellerinden gelirse- Adam,
doyasıya yaşadığı yerde – ev
bile yakan ermdniler; elleri her yerden çekilince – bayrak yakmaya kalkar…
Evet,
Ermenistan’da Azerbaycan ve Türkiye bayraklarının yakılması uzun yıllardır tekrar eden bir olay. Ermenistan’ın farklı siyasi dönemlerinde (az azalmayla ama geniş bilinirlilikle) gözlemlenmiştir. Bu tür olaylar, özellikle 24 Nisan (1915) olaylarının – uydurma “Ermeni soykırımı”nın yıl dönümü yürüyüşleri ve etkinlikleri sırasında gerçekleşiyor.
Bayrak yakma olaylarına tarihsel kronoloji ve siyasi dönemler açısından bakalım:
•Petrosyan dönemi (1991–1998): Bayrak yakma olaylarıyla ilgili somut belge ve görüntülere ulaşım zor olsa da, “yakılmamıştır” demek doğru olmaz.
•Koçaryan dönemi (1998–2008): Örneğin 2008’de Erivan’daki yürüyüşte Azerbaycan ve Türkiye bayrakları yakıldı. Bu olay Türkiye medyasında geniş yer buldu, devlet düzeyinde Ermenistan’a tepkiler verildi.
•Sarkisyan dönemi (2008–2018): Örneğin 2014 ve 2016’da Erivan’daki etkinliklerde Türkiye bayrakları yakıldı. 2016’daki yürüyüşte hem Türkiye hem Azerbaycan bayrakları yakıldı ve bu olay uluslararası basında da yer aldı.
•Paşinyan dönemi (2018–günümüze): 2023 Nisan’ında Erivan’da düzenlenen “meşale yürüyüşü” sırasında Azerbaycan ve Türkiye bayrakları yakıldı. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı bu olayı kınadı ve Ermenistan hükümetini bu nefret suçlarını durdurmaya çağırdı.
Şimdi eğilimlere ve “kurallara” bakalım:
Bayrak yakma olayları genelde
•tarihî bağlam,
•siyasî “motivasyon” ve
•resmî tutum
özellikleriyle gözlemlenir.
Yani bu tür olaylar daha çok uydurma “Ermeni soykırımı” anma etkinliklerinde, sahte “anlam yüklemeleriyle” gerçekleşiyor. Bayrak yakmak, Ermenistan’daki bazı sosyo-politik odakların Türkiye ve Azerbaycan’a yönelik “rahatsızlık”larını ifade şekli. Ama neden, niçin ve ne zamana kadar?!
Ermenistan hükümeti bu olaylara karşı ya sessiz kalıyor ya da çok zayıf, etkisiz tepkiler veriyor. Örneğin 2023’teki olaya Türkiye ve Azerbaycan güçlü tepki göstermiş olmasına rağmen, Ermenistan hükümetinin tepkisi yetersiz kaldı.
Gelin bir de
Barış Anlaşması sonrasını hayal edelim:
Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir Barış Anlaşması’nın imzalanması, bu tür olayların önüne geçmek için bir fırsat olabilir. Ancak sadece diplomatik anlaşmalar böyle nefret dolu eylemleri durdurmaya yeterli olur mu? Görünen o ki, toplumsal bilinçlendirme, eğitim ve karşılıklı saygının teşviki gibi adımlar da şart. – Peki, bu gerekli adımları kim, nasıl, ne zaman atacak?
Yani,
bayrak yakmak gibi eylemler yalnız karşı tarafa değil, aynı zamanda bu eylemi gerçekleştiren toplumun kendisine de zarar verir. Bu, uluslararası arenada Ermenistan’ın imajına olumsuz yansır – hatta yansımasa bile, bölgede barış, huzur ve istikrarın tesisine engel oluşturur. Bu nedenle, bu tür eylemleri engellemek adına hem devlet düzeyinde hem de sivil toplum kuruluşları düzeyinde ciddi adımlar atılmalıdır, atılmalıdır, atılmalıdır. – Bırakın, bu üçlü tekrar Ermenistan’ın üç renkli ama hiç dalgalanamamış “bayrağı”nın her rengine doğrudan bir mesaj olsun.
Yaklaşan Anayasa veya hangi yasa olursa olsun – o belgeye “Türk düşmanlığına son!” hükmünü de dahil etsinler! Olmazsa, ilgili yasaya, o da olmazsa normatif hukuk metinlerine geçirsinler! Yoksa yarın çoook geç olabilir…