BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Elver, “Gıda krizinin en somut yaşandığı 55 ülke veya bölgede 5 yaş altı 16 milyon çocuğun durumu çok kritik. 16 milyon çocuk öldü ölecek. Dünya genelinde 150 milyon çocuk ise beslenme yetersizliğinden muzdarip.” dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Hakkı Özel Raportörü Prof. Dr. Hilal Elver, küresel iklim değişikliği, ekonomik buhranlar, siyasi istikrarsızlık, salgın hastalıklar ve çatışmaların dünya çapında beklenen gıda krizini erkene aldığını belirterek şu anda 821 milyon kişinin gıdaya ulaşmakta güçlük çektiğini, 35 milyon kişinin de açlıktan öldüğü veya ölmek üzere olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Elver, AA muhabirine, dünya genelinde alarm veren gıda krizi, açlık ölümleri, kitlesel göçler, Batılı ülkelerin Afrika’nın verimli tarım arazilerini satın alması, kıtlığa karşı geliştirilmesi gereken acil eylem planları, yeni tarımsal üretim politikaları ve Türkiye’yi bekleyen riskler hakkında konuştu.
Elver, bin yıllardır görülen orman yangınları ve sellerin son 10 yıldır yaşanan iklim değişikliğiyle daha yıkıcı olmaya başladığını belirterek bunun da gelecek yıllarda gıda krizini tetikleyecek en önemli faktörlerin başında yer alacağını vurguladı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi kurumlar tarafından yayımlanan raporlarda dikkat çekilen gıda krizinin artık alarm verdiğini kaydeden Elver, bu durumdan hangi ülkelerin ve dünya genelinde ne kadar insanın etkileneceği ve olası senaryoların tartışılmaya başlandığını ifade etti.
Elver, dünyada gıdaya ulaşamayan ya da gıda güvencesi olmayan insan sayısı tahminlerinin 700 milyondan 821 milyona çıktığını vurgulayarak “Çok ciddi önlemler alınmasına rağmen bu rakamlar düşmedi, tam tersine son 5 yılda giderek arttı. İşte bu dünya için bir alarm niteliği taşıyor. Dünyadaki açlık sorunu maalesef durdurulamıyor ve sorun giderek büyüyor.” dedi.
İklim krizi, çatışmalar, savaşlar, artan eksilen ekonomik durumlar, para piyasalarındaki fiyat dalgalanmaları gibi durumların gıda krizini tetikleyen en önemli nedenler olduğunu ifade eden Elver, 2019 yılı sonunda başlayan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının da önemli bir faktör olarak bu etkenler arasına yerleştiğini kaydetti.
Elver, gelecek yıllarda bu tür küresel salgınların devam edeceğine dikkati çekerek şöyle konuştu:
“Daha önce gıda krizini bir veya iki nedenle açıklayabiliyorken bugün hepsini bir arada yaşayabiliyoruz. Amerika’nın salgın krizinin en yoğun yaşandığı güney eyaleti Mississippi ve Indiana’da şu anda çok ciddi fırtınalar oluyor. Türkiye’de de benzer bir durum yaşadık. Muğla ve Antalya’da orman yangınları yaşanırken bir anda Karadeniz’de ciddi sel baskınları yaşandı. Yani tüm dünyayı bir anda birçok felaketle uğraşacak bir dönem bekliyor.”
“Akut gıda sorunu yaşayan 98 milyon insan Afrika’da yaşıyor”
Prof. Dr. Elver, iklim ve gıda krizinin global bir sorun olduğunu dolayısıyla bunun da global politikalarla çözülebileceğinin altını çizdi.
2020 yılında 55 ülke/bölgede en az 155 milyon kişinin gıda kriz ile karşı karşıya kalırken, salgınla bu sayının 265 milyona çıktığını ifade eden Elver, “Dünya genelinde 35 milyon insan açlıktan ölüyor veya ölmek üzere.” ifadesini kullandı.
Rakamları “felaket” olarak değerlendiren Elver, şu bilgileri paylaştı:
“Akut gıda sorunu yaşayan 98 milyon insan Afrika’da yaşıyor. Bunun haricinde geçen yılın en kötü 10 gıda krizi yaşayan ülkesi arasında Güney Sudan, Yemen, Somali, Afganistan, Suriye, Demokratik Kongo ve Haiti yer alıyor. Bu ülkelerin durumu acil. Gıda krizinin en somut yaşandığı 55 ülke veya bölgede 5 yaş altı 16 milyon çocuğun durumu çok kritik. 16 milyon çocuk öldü ölecek. Dünya genelinde 150 milyon çocuk ise beslenme yetersizliğinden muzdarip.”
Elver, gelecek yıllarda gıda sorunu veya kronik açlığın en somut yaşanacağı ülkelerden birinin de Afganistan olacağını söyleyerek yaklaşık 1 milyon Afgan çocuğun akut gıda yetersizliğinden dolayı ölebileceği uyarısında bulundu.
Küresel insani yardım örgütleri, Dünya Bankası gibi kurumların yardımlarını kesmesi durumunda Afganistan’da milyonlarca çocuğun ölebileceğini söyleyen Elver, “Böyle bir olasılık durumunda bu kurumlar milyonlarca çocuğun ölümüne göz yummuş ve müthiş bir insanlık suçu işlemiş olacaklar.” ifadesini kullandı.
“Zengin şirketler ve devletler Afrika’da büyük topraklar aldı”
Elver, muhtemel gıda krizinde Afrika kıtasını büyük sorunların beklediğini, Sahra Altı Afrika’ya nazaran daha iyi durumda olan Kuzey Afrika’daki verimli tarım arazilerin ise zengin ülkeler tarafından yerel halkın elinden alındığını söyledi.
Avrupa’yı, Kuzey Afrika’nın beslediğini söyleyen Elver şöyle devam etti:
“Kuzey Afrika’daki bütün tarım Avrupa’ya gidiyor. Salgın döneminde bu ülkeler çok zor durumda kaldı çünkü Avrupa’ya ihracat yapamadılar. 2007- 2008 yıllarında yaşanan ekonomik kriz, gıda krizine dönüşmüştü ve doğal kaynakları yetersiz olan ülkeler bu Afrika ülkelerinde tarıma elverişli ve hiç el değmemiş çok büyük topraklar satın aldılar. Afrika, Asya veya Güney Amerika’daki yerli halkın toprakları zengin şirketlerin ve zengin ülkelerin toprağı haline geldi. İnsanlar Alman şirketlerin satın aldığı kendi topraklarında işçi olarak çalışıyor. Bu ciddi bir insanlık sorunu. Afrika’da olası en kötü senaryo buydu ve bu da oldu.”
“80 milyon insan yollarda”
Prof. Dr. Elver, iklim krizi ve ona paralel ortaya çıkacak olası bir gıda krizinin tüm dünyada yeni bir göç dalgasını derinden tetikleyeceğini belirterek dünya genelinde 80 milyon insanın yollarda olduğuna dikkati çekti.
Elver, “Afrika ülkelerinden beklenen bir göç dalgası riski vardı. Şu anda Afganistan’dan hareket halinde bir göç dalgası var. Savaş ve çatışmalardan kaçanları uluslararası hukuk koruyor ve sığınmacı olarak alıyor. Ama iklim değişikliği nedeniyle topraklarından edilmiş insanları hiçbir ülke almıyor. Bunları koruyan bir hukuk sistemi henüz yok.” dedi.
“Türkiye doğru üretim teknikleriyle iklim krizine yanıt verebilir”
Elver, Türkiye’nin biyolojik ve iklim çeşitliliği açısından oldukça şanslı olduğunu ama bir Akdeniz ülkesi olarak da ciddi risk ve tehdit altında kaldığını belirtti.
Türkiye’nin birçok ülkenin tersine temel gıda maddelerinde hala kendine yetebildiğini aktaran Elver, “Buğday veya temel gıda maddelerinde eğer uygun üretim tekniklerine geçersek olası bir iklim krizine uzun süre ve daha rahat cevap verebiliriz. Aşırı üretim ve aşırı tüketim iklim değişikliğini tetikliyor. Dolayısıyla öyle bir üretim tekniği geliştirmeliyiz ki hem üretim yapalım hem de iklim değişikliğini tetiklemeyelim.” değerlendirmesinde bulundu.
“Paramız olsa bile çay, kahve balık gibi ürünleri alamayacağız”
Elver, gıda krizinin yakın zamanda baş göstereceği, parayla bile yiyeceklere ulaşmanın imkansız olacağına dair teorilerle ilgili olarak, “Ekmek bulamayacağımız kadar korkunç bir dönemin geleceğini düşünmüyorum. Ama belli iklim şartları gerektiren kahve, çay, pirinç ve balık gibi ürünlere paramız olsa dahi ulaşamayabiliriz. Çünkü üretimi sınırlı ve çok pahalı ürünler olacak.” diye konuştu.