
Amerika – İsrail – İran
Müzakerelerin Çöküşünde Olası Senaryolar
Ali BAYATLI – Bağdat / Son zamanlarda Orta Doğu bölgesinde İran ile ABD ve İsrail arasında belirgin bir gerilim artışı yaşanıyor. Bu gerilimin temel nedeni İran’ın nükleer programı ve Suriye ile Yemen’de karşılıklı gerçekleştirilen saldırılardır. Bu devam eden tırmanış, özellikle bölgesel ve uluslararası karmaşık durum göz önüne alındığında, taraflar arasında kapsamlı bir askeri çatışmanın çıkma ihtimalini sorgulatıyor.
Son birkaç ayda, İsrail ve İran arasında dolaylı çatışmaların arttığını gördük. Bu çatışmalar özellikle Suriye ve Yemen’deki çatışma bölgelerinde İran ve İsrail’in nüfuzunu artırma çabaları şeklinde ortaya çıkıyor. Aynı zamanda, İran ve ABD arasında Umman’da dolaylı beş müzakere turu yapıldı. Bu görüşmelerin amacı, İran’ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan nükleer anlaşmayı canlandırmak. Ancak diplomatik çabalara rağmen müzakerelerde yaşanan tıkanma ve İran’ın ABD’nin bazı taleplerini reddetmesi, askeri gerilimin artması ihtimalini güçlendiriyor.
İran ile ABD arasındaki nükleer müzakereler başarısız olursa ve siyasi gerilim artarsa, İran’daki hassas hedeflere yönelik askeri saldırı olasılığı ciddi şekilde gündeme gelecektir. Reuters, Associated Press, AFP ve BBC gibi uluslararası haber ajanslarının yanı sıra Savaş Araştırmaları Enstitüsü (ISW) ve Chatham House gibi askeri araştırma merkezlerinin verilerine göre, müzakerelerin başarısızlığı sonrası ilk altı ay içinde askeri saldırı olasılığı %55 ile %70 arasında değişmektedir.
Olası saldırı hedefleri arasında Natanz ve Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesisleri, Kirmanşah ve Kerce’deki İran Devrim Muhafızları’nın balistik füze üsleri, Huzistan bölgesindeki insansız hava aracı üsleri yer almaktadır. Ayrıca Ahvaz ve Khorramshahr’deki petrol sahalarındaki bakım ve depolama tesisleri de hedef alınabilir.
Saldırıların gece geç saatlerde veya sabah erken saatlerde yapılması bekleniyor. Bu, sürpriz unsurunu artırmak ve sivil kayıpları azaltmak amacıyla önceki İsrail ve ABD operasyonlarındaki taktiklere benziyor.
Kullanılacak silahlar ve uçaklar açısından, İsrail’in F-35I Adir tipi uçakları, AGM-158 JASSM gibi hassas güdümlü seyir füzeleri ve uydu güdümlü akıllı bombalar kullanması bekleniyor. ABD ise B-52 ve B-2 bombardıman uçaklarıyla Tomahawk ve AGM-86 seyir füzeleri ile hassas hava saldırıları yapabilecek kapasitededir.
Kullanılan silahlar özellikle nükleer ve füze tesislerini hassas şekilde vurmayı amaçlasa da, radar karşıtı ve uçaklara yönelik balistik füze kullanımı, saldıran güçlerde kayıpların artmasına neden olabilir.
Maddi zarar açısından, odaklanmış nükleer ve füze tesislerine saldırının maliyeti 1 ile 3 milyar dolar arasında tahmin edilmektedir. Bu, tesislerin yeniden inşası ve askeri operasyon maliyetlerini kapsamaktadır. İnsan kaybı ise 200 ila 500 arasında, çoğunlukla İranlı askerlerden oluşacağı, sivil kayıpların ise hassas silahlar nedeniyle sınırlı olacağı düşünülmektedir.
Ancak, bu rakamlar tahmini olup, İran’ın misilleme saldırıları nedeniyle bölgedeki kayıplar ve riskler artabilir. İran, ABD ve İsrail’in bölgedeki üslerine roket saldırıları düzenleyerek tepkisini gösterebilir.
Resmi açıklamalar ve haber raporlarına dayanan analizler, askeri saldırıların kesin bir seçenek olmadığını ancak risklerin arttığını göstermektedir. ABD Savunma Bakanlığı ve İranlı yetkililerin açıklamaları da her ihtimale karşı hazırlıklı olunduğunu belirtmektedir.
Ekonomik Etkilerin Olası Senaryoları
İran, özellikle stratejik konumu nedeniyle dünya ekonomisi için kritik öneme sahiptir. Hürmüz Boğazı’ndan geçen petrol, dünya ham petrolünün yaklaşık %30’unu oluşturur. İran, petrol ve gaz piyasalarında önemli bir oyuncudur. Bu nedenle, İran’a yapılacak herhangi bir askeri saldırı, petrol fiyatları, küresel ticaret ve deniz ile hava taşımacılığını büyük ölçüde etkiler.
Petrol altyapısına yönelik yoğun saldırılar sonucu İran’ın petrol ihracatının bir ila üç ay arasında büyük ölçüde durması beklenir. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre Hürmüz Boğazı’ndaki her günlük kesinti, dünya piyasalarında 18-20 milyon varil petrol eksikliğine yol açabilir; bu da küresel üretimin %20’sinden fazlasına denk gelir.
Petrol fiyatları hızla artacak ve Bloomberg analistlerine göre ham petrolün varil fiyatı 70-90 dolar aralığından 140-160 dolara yükselebilir. Bu fiyatlar çatışmanın ilk haftalarında yükselebilir ve kesinti devam ederse altı ay boyunca yüksek kalabilir.
Finansal piyasalarda üç aylık dönemde 100 ila 250 milyar dolar arasında doğrudan zarar beklenmektedir. Bu, enerji sektöründeki kayıplar, borsa dalgalanmaları ve yatırım azalışlarını içerir. Sigorta şirketleri ise Hürmüz Boğazı ve çevresinde artan riskler nedeniyle sigorta maliyetlerinde %300’e varan artış yaşayabilir.
Deniz taşımacılığı da ciddi baskı altında kalacaktır. Hürmüz ve Bab el-Mendep boğazlarındaki ticari gemi trafiği engellenirse, rotalar uzayacak ve navlun maliyetleri 15-20 milyar dolar artabilir.
Hava taşımacılığı ise gergin bölgeler üzerinden geçen uçuşlarda sık kesintilere maruz kalacak; uçuş rotaları değişecek, uçuş süresi artacak, yakıt tüketimi ve işletme maliyetleri %10-15 artacaktır.
Körfez bölgesi ülkelerinin ekonomileri de çatışmanın doğrudan etkilerine maruz kalacaktır. Bazı ülkelerin GSYİH’si %1.5-3 arasında azalabilir. Küresel büyüme oranları ise çatışma nedeniyle %0.3-0.5 düşebilir. Bu senaryolar çatışmanın devam edeceği varsayımına dayanır. Barışın sağlanması durumunda, zararlar 3-6 ay içinde azalabilir.
Rusya ve Çin’in Beklenen Tutumu
İsrail ve ABD ile İran arasında bir askeri çatışma çıkarsa, Rusya ve Çin stratejik ve ekonomik çıkarlarına göre hareket edecektir.
Rusya, İran’ı ABD’nin etkisine karşı önemli bir bölgesel ortak olarak görüyor. İran’a siyasi ve sınırlı askeri destek verecek, ancak doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınacaktır. Moskova, bu çatışmayı Ukrayna savaşı ve ekonomik yaptırımlar konularında Batı’ya karşı bir pazarlık kartı olarak kullanabilir. Diplomatik kanallarla bölgesel istikrarın korunmasını savunurken, Suriye’de askeri varlığını artırabilir.
Çin ise daha temkinli davranacak, enerji piyasalarının istikrarını korumaya odaklanacaktır. BM aracılığıyla siyasi çözüm çağrısı yapacak, İran ile ekonomik ilişkilerini sürdürecektir. Çin, BM Güvenlik Konseyi’nde İran aleyhine askeri müdahaleyi önleyici veto hakkını kullanabilir.
Her iki ülke de çatışmanın genişlemesini önlemek ve diplomatik diyalogları desteklemek ister. Askeri müdahale yapmasa da İran’a teknoloji ve ekonomik alanlarda destek verebilirler.
Özetle, Rusya ve Çin, ABD’nin bölgedeki etkisini dengelemeye çalışırken İran’a sınırlı diplomatik destek verip, bölgesel istikrarı korumaya önem vereceklerdir.
İran’ın Olası Misilleme ve İç-Dış Yansımaları
İran, ABD veya İsrail saldırılarına karşı kapsamlı ve planlı bir karşılık verecektir. İran, balistik füzeler, insansız hava araçları ve vekil gruplar aracılığıyla ABD ve İsrail çıkarlarını hedef alacaktır.
ABD’ye yönelik hedefler arasında Katar’daki El-Udeyd Üssü, Irak’taki Aynü’l-Esad Üssü, Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki El-Züfra Üssü ve Basra Körfezi’ndeki savaş gemileri bulunur. Ayrıca Irak ve Suriye’deki havaalanları ve askeri lojistik noktalar da hedef alınabilir.
İsrail ise Lübnan’daki Hizbullah, Gazze’deki İslami Cihad ve Suriye ile Irak’taki silahlı gruplar aracılığıyla roket saldırılarına maruz kalabilir. İsrail’in sınır kentleri ile önemli merkezler de hedef alınacaktır.
İran’ın kullanacağı silahlar arasında Fatih-110, Dezful balistik füzeleri, orta menzilli seyir füzeleri ve Şehab-136 saldırı dronları yer alır. Ayrıca iletişim ve savunma sistemlerine yönelik siber saldırılar da olacaktır.
Olası kayıplar 100-300 arasında tahmin edilir; çoğunlukla ABD ve İsrail askerleri olmakla birlikte, sivil kayıplar da olabilir. Maddi zararlar yüz milyonlarca dolardan 1 milyar dolara kadar çıkabilir.
ABD ve İsrail’in savunma şirketleri ile petrol ve gaz firmaları da İran’ın siber ve fiziksel saldırılarından zarar görebilir.
Irak’ın Karşılaşacağı Durum
ABD veya İsrail ile İran arasında doğrudan çatışma çıkarsa, Irak en çok etkilenecek ülkelerden biri olacaktır. Uzun İran sınırı ve İran destekli silahlı gruplar nedeniyle Irak, doğrudan çatışmanın ortasında kalacaktır. Irak toprakları, İran’ın doğrudan veya vekil gruplar aracılığıyla misilleme yapacağı bir saha haline gelir. Aynü’l-Esad ve Erbil’deki askeri üsler öncelikli hedeflerdendir. Bu saldırılar sonucunda onlarca asker ve sivil zarar görebilir.
Ekonomik zararlar da büyüktür. Petrol ihracatı ve altyapıya zarar gelmesi aylık 1-2 milyar dolar kayıp anlamına gelir. Hava sahasının kapanması havayolu şirketlerine milyonlarca dolara mal olur. Ticaret ve sınır geçişleri aksar, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları yükselir. Liman ve deniz taşımacılığı da sekteye uğrar.
Siyasi açıdan, Irak hükümeti taraf tutmakta zorlanacak ve ülke içinde çatışmalar artabilir. ABD yanlısı duruş milis isyanlarını tetiklerken, milisleri görmezden gelmek ABD ile ilişkileri zedeleyebilir. En kötü senaryo, Irak’ın vekalet savaşına dönüşmesidir. Böyle bir durumda Irak, ağır askeri, ekonomik ve güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalacaktır. Bu yüzden Irak’ın tüm tarafları yatıştırıcı bir rol üstlenmesi ve tırmanmayı önlemek için diplomatik çaba göstermesi gerekmektedir.