Türkiye-Suriye sınırının Hatay bölgesinde son günlerde heyecanı giderek artan bir gerilim filmi izler gibiyiz. Hatay’ın güneyinde Yayladağı sınır kapısından sonra bölgenin güneyi ve doğusunu kapsayan Türkmendağı’na günlerdir Rus uçaklarıyla destekli Esad rejiminin kuvvetlerinin taarruzlar tertiplediği biliniyor. Bölgede 23 Kasım 2015 itibariyle bombardıman sonucu ölenlerin sayısının 100’ü geçtiği söyleniyor. Yaşlı, kadın ve çocuklardan oluşan 2.000 civarında Suriyeli Türkmen, Yayladağı’nda kamplara alındılar. Yurdunu terk eden Türkmenlere AFAD, Hatay’ın MHP ilçe teşkilatları ve Ülkü Ocakları yardım etti.
Türkmendağı’nda çatışma sürerken, 24 Kasım sabahı ajanslar “Türk F-16’ları bir uçak düşürdü!” diye bildirince, hele de gene Türkmendağı-Yayladağı bölgesinde olunca, Türkmendağı birdenbire dünya gündemine oturdu. Çünkü düşürülen bir Rus savaş uçağıydı. İşin içinde Rusya olunca, Türkmendağı hemen incelenmeye başlandı.
Ama Türkiye’nin hemen böğründeki Türkmenler fakru zaruret içerisindeydiler. Daha 21 Kasım’da telefon röportajında Suriyeli Türkmen Kanaat Önderi Hamis Türk El Muhammed durumlarını şöyle açıklamıştı:
“…Türkmenlere 4 yıldır yardım yaptığını iddia eden Türkiye Cumhuriyeti devleti, iktidar veya seçimlerde Türkmenlere yardım ediyoruz diye iddia edenler 2013 yılı Şubat-Nisan ayında Hama Humus’ta etnik temizlik yapılırken neredeydi? Türkiye cumhuriyeti devleti halkına neden duyurulmadı? Aynısı Halep İŞİD’e teslim edilirken 2014 mayıs ayında, aynısı PKK’ya teslim olurken, Tel Abyad teslim olurken, aynısı Golan Türkmenleri Hacaresvet’te.. 2.5-3 yıldır abluka altında pislikleri yiyorlar. Artık pislikte kalmamış yiyecek, ölüyorlar. Benim Türkmen dağında ateş yanıyor. Tam bir soykırım. Ben bütün Arap sayfalarını taradım. Suriye’nin bir parçası olan Türkmenler bir Arap beyinin bir kılı kadar yer almamış…”
Türkmenler bu durumda ve “pislik” yemek mecburiyetinde bırakılmışken, Başbakan Davutoğlu da, Cumhurbaşkanı Erdoğan da “MİT tırlarına operasyon yapanlar şimdi durumdan memnun mu?” diye, sözde “Paralel” yapılanmayı suçluyor. Böyle acemilik, böyle pişkinlik olabilir mi? Devletin istihbarat ve içgüvenlik birimleri elinde. Aralarında işbirliği sağlayamıyorsan, kabahat kimin? Ülkeyi yönettiğini zanneden AKP iktidarının değil mi?
ABD, daha geçenlerde binlerce km öteden getirdiği silahları Suriye’deki PYD-PKK’lılara uçaktan attı. Kendi sınırımızın ötesine bu karışıklıkta silah geçiremiyor muyuz? Sonra da kendi savcı ve jandarmanın el koyduğu tırlar sebebiyle ağlıyoruz. Bu nasıl devlet yönetimi?
Gelelim Rus uçağının düşürülmesine. Genelkurmay’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle: “24 Kasım 2015 tarihinde saat 09.20 civarında Hatay Yayladağı bölgesinde Türk Hava Sahasını ihlal eden milliyeti bilinmeyen bir uçak defalarca (beş dakika içerisinde 10 kez) ikaz edilmesine rağmen Türk Hava Sahasını ihlal etmiştir. Söz konusu uçağa angajman kuralları çerçevesinde 24 Kasım 2015 saat 09.24’te bölgede hava devriye görevinde bulunan iki adet F-16 uçağımız tarafından müdahalede bulunulmuştur.” Bu bilgiler doğruysa, pilotların taksiratı yoktur!
Daha sonra bölge Türkmenleri uçağı kendilerinin vurduklarını söylediler. Rusya’da hemen Soçi’de Putin ve 25 Kasım’da Türkiye gezisi planlı Dışişleri Bakanı Lavrov görüşmesi oldu. Duruma çok kızan Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye’nin IŞİD’e ait petrolü aldığını ve bu olayda da “Rus uçağının Türkiye’ye tehdit teşkil etmediğini!” ifadeyle, “Sırtımızdan bıçaklandık!” dedi. İyi de, bu uçak o bölgede Esad rejimine göre “terörist” olan, ama bizim için bölgenin sahibi Türkmenlere erzak dağıtırken mi düşürüldü?
Son Söz: Neyse ki uçağın iki pilotu sağmış. Pilotlar mutlaka sağ olarak Rusya’ya teslim edilmeli ve gerilim düşürülmelidir. Burada MİT’e önemli görev düşmektedir.
Türkiye, BM ve NATO kartını bırakmamalı, hatta AB’yi de yanına almalıdır. Rusya, uçağın hava sahası ihlali yapmadığını, gerekirse bunu ispatlayabileceğini söylüyor. Türkiye ise tersini. Durumun Kıbrıs’taki İngiliz hava üslerinden ve Fransız uçak gemisinin hava takip sistemlerinden bir an önce teyit edilmesi önemlidir. (Devamı gelecek…)