
Sevazlı Pir Sultan Abdelem
Casim Babaoğlu
Pir Sultan Abdal kimdir ?
Banazlı Âşık Pir Sultan, MS 16. yüzyılda Anadolu coğrafyasında yaşamıştır. Alevi ve Bektaşi olup Orta Asya Türkmenlerinden olduğu söylenmektedir .
Rivayetlere göre Pir Sultan Abdal tam olarak nerede yaşadığını belirtmemiş olsa da, onun adına nakledilen şiir ve beyitlerden anlaşıldığına göre Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşadığını doğrulayan dört rivayet ve kaynak bulunmaktadır. Pir Sultan Abdal’ın “birincil sözlü kültür” çağında ortaya çıkan bir kültür türü olduğu gösterildi. O, tarihi bir figür değil, edebi bir kahramandır .
Öte yandan Pir Sultan aynı zamanda tarihi bir şahsiyet olarak da kabul edilmekte ve yapılan araştırmalarda pek çok âşığın Pir Sultan ismini lakap olarak kullandığı görülmektedir .
Pir Sultan Abdal, Aleviler arasında Yedi Büyükler olarak bilinen yedi büyük şairden biridir. Genellikle Osmanlı bürokrasisine karşı duruşuyla tanınır. Sözleri kadim Türk kültürünü ve Alevi inancını yansıtmaktadır .
Pir Sultan mahlasını kullanan altı şair vardır (Murad döneminde Sivas valisi tarafından idam edilen Banaz köyünden Pir Sultan, Merzifon ve Çorum yöresinden, Haydar adında bir şahıs, ayrıca Artova’nın Daduk köyünden aruz vezniyle yazan bir şair olan Pir Sultan diyen, bir de Pir Sultan diyen, Pir Sultan Banaz’dan sonra yaşayan ve onun idamı hakkında bir şeyler söyleyen, asıl adının Halil İbrahim olduğunu söyleyen bir başkası )
Dediğimiz gibi 17. yüzyılın sonlarında yıldızlar şehri ve Banaz köyü dünyaya geldi. Soyunun İran’ın Hoy köyünden olduğu sanılmakta, kendisine isnat edilen rivayete göre ise aslen Horasanlı olduğu söylenmektedir .
Kanuni Sultan Süleyman ve İran Şahı I. Tahmasb dönemlerinde yaşamıştır. Sivas’ta Hıdır Paşa tarafından idam edildi.
Pir Sultan Abdallam’ın aslen Yemenli olduğu ve İmam Zeynelabidin’in (a.s) soyundan geldiği de belirtilmiştir. Ailesiyle birlikte Yemen’in Cebel-i Necme yakınlarındaki Banaz köyünde yaşıyordu. Asıl adı Haydar’dır ,Yedi yaşına gelince babası ona , Şu koyunları al , onları çölde otlat , dedi. Çocukluğunda babasının emrine itaatsizlik etmemiş, koyunları yıldız dağının yakınlarındaki bir yere götürmüştür. Koyunları otlatmaya bıraktı, kendisi de çok yürümekten yorulmuştu,
bu yüzden bir taşın üzerine oturup koyunları izlemeye başladı. Kısa bir süre sonra uzanıp başını bir taşa koydu ve aşırı yorgunluktan uykuya daldı. Rüyasında karşısında beyaz sakallı yaşlı bir adamın durduğunu, bir elinde su bardağı, diğer elinde elma tuttuğunu görmüştü. Bunun üzerine ihtiyar, elindeki kadehi Haydar’a uzattı ve ona : Al oğlum, bunu iç, dedi. Haydar, su bardağını adamın elinden alıp içti. Suyu içtikten sonra sanki içinde bir ateş yandığını hissetti. Sonra diğer elindeki elmayı Haydar’a uzattı. Haydar elmayı almak için elini uzattı ama adamın avucunda yeşil bir ben gördü. Babasından duymuştu ; bir kimsenin elindeki bu izi gören kimse O kimsenin ( HÜNKAR HACI BEKTAŞ-I VELİ ) olduğunu anlardı. Haydar hemen adamın elini tutup öptü .
Hünkar dedi ki: Oğlum , senin adın bundan sonra Pir Sultan Abdal olacak ve Allah’tan senin adının dünya çapında meşhur olmasını diliyorum. (Sazinin Üstüne Saz, Suzunon Üstüne Süz Gelmesin) Elmayı al ve ye. İsmini sana ben verdim, ama yaşını Allah Teala tayin etmiştir ve onu da O verir. Daha sonra adam gözden kayboldu .
Haydar uyumaya devam etti ve ertesi sabaha kadar eve dönmedi. Ailesi ve köydeki herkes onu aramaya devam etti ve arama sırasında bir araya geldiler ve sonunda Haider’i buldular. Onu yıldız dağının yakınında yeşil bir yerde uyurken gördüler. Haydar uykudan uyanıp babasına ve gruba rüyasını anlattı. Bunun üzerine Haydar “Sazı bana ver ” dedi. Sazı eline alıp çalmaya ve şu beyitleri okumaya başladı :-
pirim bana ismimi bağışladı
Deftere yazıldı bir don içinde
On iki kapılı şehre uğradım
Yedi Derya geçtim Bir don içinde
***
Bir saatte yedi aklım dolandım
Saat geçti karar kıldım uyandım
Hükümettir görünce yanı bulandım
Bir az çalkalandım Cihan içinde
***
Alnıma yazıldı ak ela Kara
Al defterin kendin defterin ara
Kudret Hisı hükümetini gösterse
Bugün mhman düştük bir Can içinde
***
Pir Sultanım Ay dur menzil Iraktır
Gülüp oynamanın sonu fraktır
Şimdi geldık ama gitsek gerektir
Şimdi geziniyor canan içinde
***
Bu beyitleri tamamladıktan sonra şu beyitleri okumaya başladı :-
Okurken üstüme gelen Erenler
Gafil aç gözünü uyan dediler
Serseri kalma bu Cihan içinde
Yeri Bir mürşide Aycan dediler
***
Uyandım gavltdan açtım gözümü
Erenler yirına sürdüm yüzümü
Hak buyurdu ben söyledim sözümü
Gizlice sırlara boyan dediler
***
Pir sultanım haydar kir yol hoş ol
Erenler yoluna doş olma duş ol
Giç dünya malından sen de dervis ol
Dünyada dervişe Sultan dediler
***
Daha sonra Pir Sultan Abdal dünyaca ünlendi ve bir tekiye açtı. Dergâhına kendi köyünden ve çevre köylerden insanlar gelirdi. Ayrıca Pir Sultan Abdal şiirlerinde sık sık Allah sevgisini, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’i, Hz. Ali’yi, On İki İmam’ı ve Ehl-i Beyt’i konu edinmiştir. Toplumsal meselelere de yer vermiş ve bunları toplumsal uyarılar olarak ele almıştır. Şiirlerinin çoğunu nefes tarzında yazmıştır .
Halki Azan köyünde Hâdir adında bir genç vardı. Bu haberi duyan Banaz köyüne gelip iş istedi. tekiyeda çalışır, ziyaretçilere ve misafirlere hizmet ederdi. Daha sonra ilim tahsiline girerek Pir Sultan Abdal’la yakınlaştı .
Bir gün Hıdır, Pir Sultan’a şöyle dedi: “Efendim, bana yüksek bir makam ve mevkide olmam için dua et ki, sana hizmet edebileyim.” Pir Sultan, “ Ey Hıdır, sana dua ediyorum , ama sen devlette bakanlık derecesine kadar bir göreve gel, sonra da beni idam eden bir ferman çıkardirsen dedi .
Nitekim bir süre sonra Hıdır ismi devletin hizmetine girmiş, bunun üzerine Hıdır İstanbul’a giderek orduya katılmıştır. Pir Sultan’ın enerji ve duasıyla yüksek bir rütbeye yükseldi ve (Hızır Paşa) adıyla Sivas vilayetinin valiliğine atandı.
Yüksek bir makama eriştikten sonra haram şeyler yemeye ve insanların namusuna karşı gelmeye başladı .
Hızır Paşa’nın iki eşi vardı, birinin adı Kara Kadin, diğerinin adı Sarı Kadin’di
Halk Hızır Paşa’yı Pir Sultan’a şikâyet etmeye geldi, o da “O zaman yap” dedi. Ve bir gün , Pir Sultan’ın iki köpeği vardı , birincisine Kara Kadin, ikincisine ise Sarı Kadin adını vermişti. “Gel (Kara Kadin) ! Git (Sari Kadin)!” diye bağıran herkes Bunu duyan kadılar, halk ve muhbirler, Pir Sultan’ın iki köpeği olduğunu ve bunlara hanımlarının adını verdiğini Hızır Paşa’ya bildirdiler .
Pir Sultan’a bir ferman göndererek onu Sivas iline getirdiler. Hakimin karşısına çıktı ve hakim ona sordu: İki köpeğiniz var ve onlara valinin eşlerinin adını mı verdiniz ?
Evet, dedi, köpeklerime Hızır Paşa’nın hanımlarının ismini verdim. Şöyle devam etti: Ama fark şu ki, benim köpeklerim haram yemez, ama haram yiyen siz hakimlersiniz
Hakim: “Bizim hakkımızda böyle konuşacak cesareti nereden buldun? ” dedi . ! Haram yediğimizi nereden biliyorsun ?
Pir Sultan dedi ki : Eğer bunu sana ispat etmemi istiyorsan ispat ederim .
Dedi ki : Hakimlerin ve mollaların haberi olmadan, bir yarışma düzenleyelim ve ortaya iki tabak yiyeceklerden biri helal ve biri haram tabak koyalım .
Hatta bazı büyükler adına, helal ve haram yiyecekleri hâkimlerin ve müftülerin önüne koyup, onlara hangisinin helal, hangisinin haram olduğunu söylediler. Fakat hâkimler hemen haram yemeğin bulunduğu tabağın önüne oturdular ve aynı anda aynı şeyi Pir Sultan’ın köpeklerinin önüne koydular, böylece onlar da koklaşmaya başladılar ve sonra helal yemeğin bulunduğu tabağa geldiler .
Ya da Diddler’in zamanı (İyi bir köpek kötü kaziden daha iyidir )
Bunun üzerine Pir Sultan sazı eline alıp şu beyitleri okumaya başladı :-
***
Koca başlı koca kadı
Sen de hiç din iman var mı ?
Haramı helali yedin
Sen de hiç din iman var mı ?
***
Fetva verr yalan yulan
Domuz kimi dağı dolan
Sırtına virile palan
Sen de hiç din iman var mı ?
***
İman eder amel etmez
Hakkın buyruğuna gitmez
Gaziler baş yere yatmaz
Sen de hiç din iman var mı ?
***
Pir Sultanım zatlarımız
Gercektir şöhretlerimiz
Haram yemez itlerimiz
Sen de hiç din iman var mı ?
***
Bir gün Hıdır Paşa, o zamanın büyük âlimlerinden olan kör müftüye emrederek: “Her kim “Şah” kelimesini ağzına alırsa dilinin kesilmesi için fetva vermeni istiyorum” dedi. Pir Sultan Abdal bu fermanı işitince şu sözleri söyledi :-
Fetva vermiş kocabaşlı kör müftü
Şah diye’nin dilin keseyim diyor
Sen yapışmış Allah’ın laneti
Ali’yi seveni keseyim diyor
***
Şar kuların hürkunu uzatmış
Müminlerin baharını güz etmiş
On ikiler bir arada söz etmiş a
Aşıkların yanın yaseyim diyor
***
Hakkı seven aşık geçmez mi Candan
Korkarım Allah’tan korkum yok senden
Ferman almış Hızır paşa Sultanden
Pir Sultan abdallı asayım diyor
***
Pir Sultan durmadı ve şu beyitleri de söyledi :-
Padişah Katlina Ferman dilerse
Yeni geçmem hele güzel şahımdan
Callatlar karşımda satır bılasa
Yani geçmem hele güzel şahımdan
***
On yedi yaramdan orsalar yara
Cerrahlar derdime kailmazsa çare
Kemendir ben ile çekseler dara
Yani geçmem hele güzel şahımdan
***
Karadır kaşları benzer kömüre
Münafıklar zarar verir Ömer’e
iki ellerim bağlasalar damira
Yani geçmem hele güzel şahımdan
***
Ahırı katlıma Ferman yazılsa
Çıksam tanışıra tabut düzülse
Kefenim biçilse mezar kazıksa
Yine geçmem hele güzel şahımdan
***
Pir Sultan abdal’ın deyer vallahi
Ölsem terk edemem Piri billahi
Huduri mahşerde dilerim şahı
Yana geçmem hele güzeli şahımdan
Fakat muhbirler ve casuslar, Pir Sultan’ın şöyle söylediğini Hıdır Paşa’ya ilettiler, bunun üzerine Hıdır Paşa, Pir Sultan Abdali’yi Sivas’a çağırttı. Pir Sultan gelince Hızır Paşa onu karşılamaya çıktı ve ona hizmet etmeyi ihmal etmedi, çünkü o onun eski efendisiydi ve onu bu makama getiren de kendisiydi. Pir Sultan’ın önüne çeşitli yemekler getirdiler, fakat Pir yemek için elini uzatmadı. Bunun üzerine Hızır Paşa sinirlenerek: “Efendim, neden yemiyorsunuz ? ” diye sordu .
Pir Sultan, ( Zina ettin, haram yedin, yetim hakkını yedin. Bana haram paradan olan bu yemeği nasıl yedireceksin ? Benim köpeklerim bu haram yemekten yemedi , ben ne yapacağım ? dedi . Sonra Pir Sultan, Banaz köyündeki köpeklerine seslendi, hemen geldiler. Pir Sultan, köpeklerinin önüne yemek tabaklarını koydu, onlar da küfür edip tabakların etrafında döndüler, bu yüzden yemek yemediler ve geri dönüp oturdular .
Bunu gören Hızır Paşa öfkelendi ve bunu kendisine yapılmış büyük bir hakaret olarak kabul etti; fakat Pir Sultan’a olan saygısından ve onun yanında okuyup bu makama onun sayesinde gelmiş olmasından dolayı ona hiçbir şey söylemedi. Fakat o dedi ki: Şah’ın adını anmadan bana üç mısra şiir oku, bana ettiğin bu hakaretten seni affettireyim .
Pir Sultan sazı elinde tuttu ve şöyle dedi :-
Hızır paşa bize bir dar etmeden
Açılın kapılar şaha gidelim
Siyaset günleri gelip gitmeden
Açılan kapılar şaha gidelim
***
Kapısı yok bacasından bakarım
Gözlerimden hasret yaşı dökerim
Şah’a giden bir bezirgan tutarım
Açılın kapılar Şah’a gidelim
***
Pir Sultan Abdal’ım güzel şah canım
Ağlamaktır benim demim devranım
Arşta melek yerde çeşm-i efgânım
Açılın kapılar Şah’a gidelim
***
Pir Sultan susmadı ve ikinci şiiri okumaya başladı :-
***
Kul olayim kalem tutan elline
Katip Havvalimi şaha bey’e yaz
Şakerler ezeyim şirin dilline
Katip Havvalimi şaha bey’e yaz
***
Allah’ı seversen Katip böyle yaz
Dun o gün ol şaha eyeler’ım niyaz
Umarım yıkılsın şu kanıli Sivas
Katip Havvalimi şaha bey’e yaz
***
Pir Sultan abdal’ım ay Hızır paşa
kör ki neler gelir sağ olan başa
Hasret koydu bizi kavum kardaşa
katip havvalım o şaha bey’e yaz
***
Bu durum karşısında çok öfkelenen Hıdır Paşa, maiyetine Pir Sultan’ı zindana götürmelerini emretti. Sabahleyin onu çarmıha gerdiler ve idam ettiler
Pir Sultan’ı Sivas’ta hapse attılar, Hızır Paşa da halk arasında idam yeri hazırlanmasını ve idam platformunun hazırlanmasını emretti. Pir Sultan, Hızır Paşa’nın kendisini hapse attırdığını ve idam etmeyi düşündüğünü duyunca
İdam edilen Pir Sultan Abdal’ın ölümünün ( 1547-1551 m ) ve ya ( 1587-1590 m ) yılları arasında gerçekleştiği sanılmaktadır .
Hapishanedeyken ailesine ve öğrencilerine şu beyitleri söylemiştir :-
***
Biz de Benzar pir Sultan diyerler
Bizi kim kışta bilemesinler
Paşa adamına tembih eylesin
Kulum çekip alım bağlamasınlar
***
Ala gözlüm zülfün gelip aylasın
Doksun mah yüzüne nekab eylesin
Ali Baba hak’tan Dilek dilersen
Bize dar dibinde ağlamasınlar
***
Pir Sultan abdal’ım coşkun’u akarım
Akar Akar dost yoluna bakarım
Prim aldım seyrangaha çıkarım
Daha Yıldız dağın yaylamasınlar
Hıdır Paşa, Pir Sultan’ın idamından önce kelepçelenip pazara götürülmesini ve darağacına varıncaya kadar kendisine taş atılmasını bir fermanla emretti. Valinin emrini yerine getirip elini bağlayıp halkın arasında çarşıda sürüklediler. Her iki tarafta halk duruyordu, her biri Pir Sultan’a atmak üzere birer taş getiriyordu. Pir Sultan’ın Ali Baba adında çok yakın bir dostu vardı, ona hayır diyemezdi. Halkla birlikte korkudan geldi ama yanında taş değil gül getirdi. Pir Sultan oradan geçerken, halk taş atıyordu, arkadaşı da halkın arasından ona gül fırlattı, ancak Pir Sultan arkadaşını görünce şu dizeleri söyledi :-
***
Şu kanlı zalımın ettiği işler
Garip bülbül gibi zehirler beni
Yağmur gibi yağar başıma taşları
Dostun Bir fıskası yaralarım beni
***
Dar günümde dost düşmanım bir oldu
On derdim varisa şimdi eli oldu
Acar fermanı boynuma takıldı
Gerek asa gerek verirler beni
***
Pir Sultan abdal’ın can göke ahmaz
Haktan Emir olmazsa merhamet yagmaz
Şu ellerin taşı hiç bana değmez
Hele dostun gülü yaralar beni
Pir Sultan’ın boynuna ip geçirildiğinde Hızır Paşa ve maiyeti idamın karşısındaydı. Birdenbire gündüz gece oldu ve gökyüzü siyah tozla kaplandı. Bir süre sonra fırtına dindi ve Pir Sultan’ın ilmikten kaybolduğunu, kendisinden geriye cübbesi ve pelerini dışında hiçbir şey kalmadığını gördüler. Fakat Pir Sultan’ın Hıdır Paşa tarafından idam edildiğini duyurdular.Hıdır Paşa’nın maiyeti, Pir Sultan’ın darağacından kaybolduğunu görünce, Hıdır Paşa onlara gidip onu aramalarını ve buldukları yerde öldürmelerini emretti.Pir Sultan, onların kendisini takip ettiğini ve (Kızılmak) Köprüsü’nden girdiğini biliyordu. (Akil Kupru Akil) dedi ve köprüyü geçtikten sonra: Eğil, köprü, dedi. Köprü suya battığı için geçemiyorlardı. Nitekim köprünün yıkıldığını ve suyun yükseldiğini görünce Sivas’a geri döndüler. Ama hayranları ve halkı Sivas’a geldiler ve içlerinden biri sordu: Pir Sultan Abdal nerede? Dediler ki: İdam edildi.
Oturan âşıklardan biri şöyle dedi: Bu sabah onu Kocasar yolunda gördüm. Bir diğeri de: Hayır, yanılıyorsun dedi. Malatya yolunda gördüm onu. Malatya’ya gidiyordu. Bir diğeri de: Hayır, ikiniz de yanılıyorsunuz dedi. Onu Han yolunda gördüm. Diğeri: Tavre Boğazında gördüm dedi .
Onun vefatı ve onun sözleri neticesinde kolektif bir şuur oluşmuş, adına pek çok şiir, söz ve hatırat yazılmıştır. Anadolu halk kültürünün yaşayan bir öğesi olarak kabul edilmiştir .
Rivayetlere göre daha sonra Horasan’a giderek İmam Rıza (a.s) ile görüşmüştür
Sözlerinden de anlaşılacağı üzere :-
***
Diken arasında bir gül açıldı
Bülbülem bohçanda ötmega geldim
Bezirganım yüküm Gaver satarım
Ali pazarında durmaya geldim
***
ikrar vermeyince yüküm açılmaz
Cevher’in hasına hela katılmaz
inkar türlü ele şahın tutulmaz
Bir gerçek toruna düşmeye geldim
***
Ben ben doldum su meydan’a atıldım
karar verdim ikrarıma tutuldum
ibtide tlıptan pire katıldım
Prin atakini tutmaya geldim
***
Pir Sultan abdal’ın yüreğim düğün
Imamlar rengine boyandım düğün
Rehber pişirir talıbın çirkin
Ahırı büyümüş pişmeye geldim
Kendisi Alevi bir şair olduğundan Muhammed Ali’nin hakkını örnek almıştır. Alevi geleneklerine bağlı bir derviş ortamında yetişti. Alevi dervişlik öğretisinden etkilenerek insanları bu yola çağıran bir şahsiyet olmuştur. Okul eğitimini Erdebil’de almış olmasına rağmen, diğer bazı halk şairleri gibi Divan edebiyatının etkisinde kalmamıştır. Horasan’dan sonra Erdebil’e gittiği ve orada vefat ettiği söylenmektedir ancak mezarı bilinmemektedir .
Konuyla ilgili yapılan araştırma ve çalışmala :-
1- Pir Sultan hakkında yayımlanmış en eski makale, Mehmet Fuat Köprülü’nün 1928 yılında Hayat Dergisi’nde Osmanlı alfabesiyle yayımlanan kısa yazısıdır. Ertesi yıl, Köprülü’nün öğrencisi Saadettin Nuhzet Ergun, Pir Sultan hakkında yeni Türk alfabesiyle ilk kapsamlı çalışmayı yayımlamıştır .
. ( 2-Abdul-Baqi Gülpınarlı ve Bertev Neli Boratav, Pir Sultan Abdul (1943
) . 3-Ali Balım, Pir Sultan El-Abd, Hayatı ve Şiirleri (1957
) . 4- Cevdet Kudret, Halk Şiirinde Üç Büyük Adam II: Emir Sultan El-Abd (1965
) . 5- Errol Toy, “Pir Sultan Abdül” adlı tiyatro oyunu (1969
) 6- Cahit Öztili, Pir Sultan Abdul – Bütün Şiirleri (1971
) . 7- Memet Fuad, Pir Sultan (1977
) . 8- Sabahattin Eyüboğlu, Köle Pir Sultan (1977
) . 9-Asım Bezerci, Pir Sultan – Hayatı, Kişiliği, Sanatı, Etkileri, Bütün Şiirleri (1986
) . 10- Muhammed Bayrak, Pir Sultan el-Abd (1986
11- Muzaffer Uyguner, Pir Sultan Abdal – Hayatı, Sanatı, Şiirlerinden Seçmeler (1989 ) .
) . 12- Orhan Oral, Köle Pir Sultan (1990
) . 13- Batal Pehlivan, Pir Sultan Abd (1993
) . 14- Zeki Büyüktaner, Köle Pir Sultan Destanı (1994
) . 15- Muhammed Fuad, Bir Sultan Abdul Hayat, Sanatçının Kişiliği, Eserleri (2001
) . 16- İzzet Korkmaz, Pir Sultan Abdal – Bu Hain Üçüncü Ölmez (2005
) . 17- Gürbüz Şimşek, Pir Sultan Abdal’ın İnişi ve Savunması (2012
18- Ali Haydar Avcı, Pir Sultan Abdal ve Osmanlı Devleti’nin Gizli Tarihindeki Tüm Sözleri (2006 ) .
. 19- Ali Haydar Afji, Banaz’da bize Pir Sultan diyorlar
. 20-Oner Yacı, Pir Sultan Abdülhamit – Hayatı ve Bütün Şiirleri
. 21- Haydar Kaya, Pir Sultan El-Abd – Hayatı, sanatı, eserleri
Kaynaklar :-
1- a b c d e f Bezirci, Asım (2010). Pir Sultan: yaşamı, kişiliği, sanatı, etkisi, sözlük, kaynakça ve bütün şiirleri (6. bs bas.). İstanbul: Evrensel Basım Yayın. ss. 25, 54, 58, 63-64. ISBN 9789757837411 .
2- Halman, T. S. (2009). Popular Turkish love lyrics & folk legends (Syracuse University Press bas.). Syracuse, N.Y.: Syracuse University Press. s. 29. ISBN 9780815650980. In the sixteenth century, Pir Sultan Abdal emerged as a folk hero who raised his poetic voice against oppression and injustice. Among many generations of Turkish rebel poets, he stands as a towering figure .
3- Koerbin, Paul V (July 2011). ‘I am Pir Sultan Abdal’ A Hermeneutical study of the self-naming tradition (Mahlas) in Turkish Alevi lyric song (Deyiş). University of Western Sydney – College of Arts. s. 1. Erişim tarihi: 24 Aralık 2021. …when I first encountered the songs of the Turkish Alevi poet Pir Sultan Abdal and other Turkish Alevi aşık-s .
4- a b Gülseren Özdemir. “Pîr Sultan Abdal Animizm İnançlar” (PDF). Çukurova Üniversitesi. 2 Şubat 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi:
5 Kasım 2008
5- Koerbin, Paul V (2011). “Pir Sultan Abdal: Encounters with persona in Alevi lyric song”. Oral tradition. 1 (26). ss. 191-192. Pir Sultan Abdal dominates the Turkish Alevi-Bektaşi oral lyric tradition in his influence through text and persona and is counted as one of the seven great bards, the yedi ulu ozan, of Alevi-Bektaşi ritual tradition. His deyiş, along with those of Yunus Emre and Karacaoğlan, are commonly regarded as the epitome of the genre and together form the most significant and influential canon of Turkish folk literature.