Edebiyat – Türk Dünyasının Ortak Nefesi
Ortak Türk Edebiyatı, Ortak Hafızamızı Şekillendirerek Bizi Ortak Bir Geleceğe Taşır
Cavid Şahverdiyev
Azerbaycan Cumhuriyeti Sivil Toplum Kuruluşlarına Devlet Desteği Ajansının 2025 yılı orta hibe yarışmasının kazananı olan “Orta Asya ve Güney Kafkasya İfade Özgürlüğü Ağı” Kamu Birliği (CASCFEN), “Türk Dünyası: Ortak Miraslardan Ortak Geleceğe” adlı projenin uygulanmasına devam etmektedir.Bu proje, çağdaş dönemde Türk dünyasında entegrasyonun daha da derinleşmesine katkı sağlamak amacı taşımaktadır. Ortak değerlerimizi ve ortak mirasımızı bilmeden sağlam bir ortak gelecek kuramayız. Proje kapsamında birçok faaliyetin gerçekleştirilmesi ve konuya ilişkin olarak Türkiye, Azerbaycan ve diğer Türk devletlerinden uzmanların görüşleri doğrultusunda 12 makalenin hazırlanması öngörülmektedir.
Aşağıda size sunulan makale de bu dizinin bir parçasıdır. Söz konusu olan, Türk dünyasının ortak edebiyatıdır. Bu bağlamda söyleşi konuklarımız – Uluslararası “Alaş” Edebiyat Ödülü sahibi, Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği’nin onursal başkanı Ekber Koşalı ve Özbekistan’ın tanınmış yazarı, çevirmeni, çok sayıda senaryonun yazarı, “Şöhrat” Madalyası sahibi Hasiyet Rustem’dir.
Türk Dünyasında Söze ve Edebiyata Ayrı Bir Değer Verilir
Görüşlerine geçmeden önce belirtmek gerekir ki, ortak Türk edebiyatı – tüm Türk halklarının ortak kültürel mirasını yansıtan zengin ve çok yönlü bir edebî olgudur. Bu edebiyat, Türk halklarının tarih boyunca yarattığı yazılı ve sözlü örnekleri kapsar ve onların ortak değerlerini, dünya görüşünü ve kültürünü ortaya koyar.
Tarihî kaynaklardan bilindiğine göre, ortak Türk edebiyatı VI–IX yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Bu döneme ait en önemli eserlerden biri “Dede Korkut Kitabı” destanıdır. Bu eser, Oğuz Türklerinin edebî düşüncesinin oluşumunda önemli bir rol oynamıştır. 12 bölümden oluşan destan, cesaret, aile sevgisi, yiğitlik, birlik ve manevi değerleri övgüyle anlatır. Söz konusu destan, 2018 yılında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilmiştir.
Ayrıca Göktürkler dönemine ait Orhun–Yenisey yazıtları ve Aprınçor Tegin’in şiirleri de eski ortak Türk edebiyatının önemli örnekleri arasındadır. Genel olarak Türk destanları – Türk halklarının Orta Asya’dan diğer bölgelere yayılışını ve tarihî sınavlara karşı mücadelesini yansıtır.
IX–XIII yüzyıllarda Türk–İslam medeniyetinin gelişmesiyle birlikte ortak Türk edebiyatı da zenginleşmiştir. Bayatlar, masallar, atasözleri – bunlar halkın sözlü edebiyatının parlak örnekleridir. Örneğin, Azerbaycan halkının “Aslı ile Kerem” destanı buna örnek gösterilebilir.
Bu döneme ait daha birçok önemli eser mevcuttur: Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” adlı eseri – devlet yönetimi ve ahlak üzerine didaktik bir mesnevi; Mahmud Kaşgarlı’nın “Divânü Lügâti’t-Türk” adlı eseri – dilbilim ve kültür üzerine zengin bilgiler içerir; Ahmed Yesevî’nin “Divan-ı Hikmet” adlı eseri ise tasavvuf edebiyatının önemli bir örneği olarak kabul edilir.
XIII–XV yüzyıllarda ortak Türk edebiyatı daha da gelişmiş, Yunus Emre, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Ali Şîr Nevaî, İmadeddin Nesimî gibi şahsiyetler bu dönemin yıldızlarına dönüşmüştür.
XIX–XX yüzyıllara gelindiğinde ise edebiyat, yeni konular ve türlerle zenginleşmiştir.
Ekber Koşalı: “Edebiyat – bir halkın ruhu, tarihi ve geleceğinin yol göstericisidir”
Ekber Koşalı’nın sözlerine göre, eğer Türk dünyasını bir vücut olarak düşünürsek, onun kalbi – bu ortak Türk edebiyatıdır: “Bu edebiyat, coğrafi sınırların, siyasi rejimlerin ve zamanın ayırıcı kaderinden daha güçlüdür. O, ilk Türk insanının yeryüzüne adım attığı günden başlar, Dede Korkut’un ruhuyla yücelir, Nizami, Nesimî, Fuzulî’nin düşüncesiyle edebî olgunluğa ulaşır, Ali Şîr Nevaî’nin bilge şiiriyetiyle devam eder, XX. yüzyılda ise Hüseyin Cavid, Çolpan, Halil Said Hocaev, Abdullah Kadiriy, Maksud Şeyhzade gibi şahsiyetlerin kaleminde ideolojik bir direniş aracına dönüşür.”
Koşalı’nin vurguladığına göre, bugün bu edebî birlik sadece tarihî bağlarla değil, aynı zamanda kültürel stratejiler, devlet politikaları ve teknolojik imkânlarla da güçlenmektedir. Azerbaycan ve Özbekistan (genel olarak Türkistan ülkeleri), çağdaş edebiyat politikalarıyla ortak köklere ve modern meydan okumalara cevap vermektedir.
Ona göre, son yıllarda Azerbaycan edebiyatındaki temel eğilimler şunlardır:
- Millî–manevî uyanış – Karabağ zaferinden sonra edebiyat yeni bir aşamaya geçti. Yazarlar ve şairler, zaferi yüceltmekle birlikte, millî kimliği felsefî ve simgesel bir dille ifade etmeye başladılar;
- Yeni edebî kuşak – yeni şairler ve nesir yazarları gelenekle modern estetik arasında bir köprü rolü üstleniyor;
- Edebî dijitalleşme – elektronik edebiyat, interaktif şiirler, sanal edebiyat dergileri aracılığıyla millî edebiyat küresel medya alanlarında yerini genişletmektedir.
Ekber Koşalı’ya göre, Nizami, Nesimî ve Fuzulî mirasının ortak Türk ölçeğinde tanıtımı için uluslararası sempozyumlar, çeviri projeleri ve ortak ders kitapları yoluyla birleşik bir edebî sistemin temelleri oluşturulmaktadır.
Xasiyat Rustam: Özbek edebiyatı – sadece bir halkın söz hazinesi değil, tüm Türk kültürel kodunun önemli bir taşıyıcısıdır
Bu görüşlere Özbekistan’dan yaklaşım açısından, diğer bir konuşmacımız Xasiyat Rustam şu hususların altını çizdi: “Özbek edebiyatı hem klasik Doğu edebiyatının hem de Türkî şiirsel düşüncenin temel sütunlarından biridir. Ali Şîr Nevaî’nin ‘Hamse’si bu açıdan sadece edebî bir fenomen değil, aynı zamanda ortak dil ve düşüncenin şiirsel anayasasıdır. 20. yüzyılda Cedîdler – Behbudî, Kadirî, Fıtrat – millî uyanışın edebî manifestolarını yaratmıştır.”
Xasiyat Hanım’a göre günümüz Özbek edebiyatında göze çarpan başlıca özellikler şunlardır: “Millî Rönesans. Burada Cedîd mirası yeniden yorumlanmaktadır. Günümüz yazarları – Jamol Kamol, Hamid Ismail, Muhiddin Halikov gibi isimler – Sovyet sonrası travmaları ve küreselleşen toplumun sorunlarını edebî dile dönüştürmektedir. Bir diğer yön – edebiyatın devlet stratejisi haline gelmesidir. Bu noktada özellikle vurgulamak gerekir ki, Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in girişimiyle edebiyat yeniden kültürel öncelikler arasına alınmıştır. Nevaî adına yeni enstitülerin kurulması, uluslararası edebiyat günlerinin düzenlenmesi ve yazarlara devlet ödüllerinin verilmesi bu siyasetin açık örnekleridir. Tüm bunlar Özbek edebiyatını yalnızca içsel bir konsolidasyon değil, aynı zamanda tüm Türk edebî sistemine aktif bir entegrasyon açısından da tanımlar.”
X.Rustam’ın sözlerine göre, Özbek edebiyatı yalnızca bir halkın söz hazinesi değil, aynı zamanda Türkistan’ın, Türk dünyası kültürel kodunun önemli bir taşıyıcısıdır: “Ali Şîr Nevaî’nin kurduğu şiir ekolü, bu halkın sadece edebî kimliğini değil, aynı zamanda Türkî medeniyetin kültürel sınırlarını da belirlemiştir. Bugünkü Özbekistan edebiyatı, özellikle bağımsızlıktan sonraki dönemde, millî ruhun yeniden uyanışı, Cedîd mirasının modern dille yeniden yazıldığı edebî bir aşamayı yaşamaktadır.”
Vurgulandığına göre, bağımsızlıktan sonra Özbekistan’da edebiyat ideolojik denetimden kurtulmuş ve yeni bir soluk kazanmıştır: “Sadece resmî yayın organlarında değil, bağımsız platformlarda – internet portalları, sosyal medyada da edebî üretimin hızlı biçimde genişlediği gözlenmektedir. Yeni kuşağın ifade olanakları genişlemiş, şiir ve nesirde kişisel deneyime dayalı, seküler ve evrensel temaları kapsayan eserlerin sayısı artmıştır. Ayrıca edebiyatın kurumsallaşması da güçlenmiştir; Nevaî adını taşıyan Devlet Üniversitesi, Özbekistan Yazarlar Birliği’nde oluşturulan elverişli çalışma ortamı ve Cumhurbaşkanı’nın girişimiyle kurulan edebî ödüller, ayrıca ‘Türk Edebiyatının İncileri’ 100 ciltlik projesi yazar ve şairler için maddî ve manevî bir dayanak olmuştur.”
Bunun yanı sıra, Özbekistan’da edebiyat festivalleri ve uluslararası etkinlikler düzenli biçimde gerçekleştirilmektedir. Örneğin, ‘Nevaî – Türk Dünyasının Dehası’ başlıklı sempozyumlar ve diğer Türkî devletlerle edebî iş birlikleri, ortak kültüre entegrasyonu sağlamaktadır.
X.Rustam’a göre, Özbek edebiyatının geleceği artık yalnızca içsel gelişimle değil, aynı zamanda Türk dünyası kültürüne katkı sağlama niyetiyle ölçülmektedir: “Bu niyete uygun olarak aşağıdaki yönelimler giderek daha da önem kazanmaktadır: Ortak şiir platformları ortaya çıkmaktadır. Yani Türk edebiyatı yazarlarının katılımıyla ortak edebiyat dergileri, yazı yarışmaları, müşterek antolojiler hazırlanmakta; Edebî sınırların ortadan kalkması sürecinde şair ve yazarlar arasında dil engeli giderek azalmaktadır. Bu çok önemli bir gelişmedir. Çünkü çeviri, dil öğretim kursları, ortak yazı projeleri bu sürecin temel araçlarıdır. Son olarak, edebî-kültürel diplomasi açısından bakıldığında, edebiyat yalnızca estetik bir olgu değil, aynı zamanda devletlerarası kültürel ilişkilerin dayanaklarından biridir. Özbekistan’ın kültürel politikasında edebiyat bu yönüyle stratejik bir araç hâline gelmektedir.”
Kazak edebiyatı – uçsuz bucaksız bozkırların, bozkır epikasının ve atlı felsefenin taşıyıcısıdır
Diğer Türk halklarının edebiyatlarına gelince, X. Rustam şunları söyledi: “Örneğin Kazak edebiyatı, uçsuz bucaksız bozkırların, bozkır epikasının ve atlı felsefenin taşıyıcısıdır. Abay mirasıyla şekillenen millî poetika, 20. yüzyılda Mağcan Cumabay, Muhtar Avezov, Sabit Mukanov, Tölegen Aybergenov, Mukagali Makatayev, Olcas Süleymenov gibi üstatlar sayesinde modernleşmiştir.”
Ona göre, günümüz Kazak edebiyatının temel yönelimleri şunlardır: “Birincisi, efsaneden realizme geçiş: Kazak yazarları, özellikle yeni kuşak, etnografik betimlemeler ve mitolojik imgeler temelinde oluşturulan realizm aracılığıyla modern insanın arayışlarını şiirsel alana taşımaktadır; İkincisi, TÜRKSOY’un karşılıklı etkileşim ortamının oluşturulması: Kazakistan’da Türkî devletlerin edebiyat temsilcilerinin katıldığı ‘Edebiyat Günleri’, ‘Abay Akademisi’ gibi platformlar, DGTYB (Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği) girişimiyle gerçekleştirilen projeler, Türk dünyası edebî ilişkilerinin önemli merkezlerine dönüşmüştür.”
Manas ruhu – modern aşamada devam ediyor
Kırgız edebiyatına gelince, bu edebiyat Manas Destanı’ndan kök almış, halkın ruhu ve epik soluğu modern düşünceyle harmanlamıştır: “Çingiz Aytmatov bu ruhun çağdaş sesi, 21. yüzyıl Türk edebiyatının vicdanıdır. Temel eğilimler şunlardır: Birincisi, Aytmatov sonrası dönem: Aytmatov’dan sonraki edebiyat yeni sorularla karşı karşıyadır: geçmişle yüzleşme, yeni kimlik arayışı ve şiirsel dili koruma sorunu; İkincisi, edebî feminizmin yükselişi: Bazı genç kadın yazarlar, yeni temalarda, yeni bir dille yazarak edebiyatta toplumsal cinsiyet perspektifini güçlendirmektedir. Genel olarak, Kırgız edebiyatı için şiirsel hafıza hâlâ temel değerdir. Bu hafızayı korumak için Türkî devletlerle ortak çeviri ve yayın projeleri büyük önem taşımaktadır.”
Azadi ve Mahtumkulu Fıragî’den ilham alan Türkmen edebiyatı
X.Rustam’a göre, Türkmen edebiyatının klasik dönemi özellikle 18. yüzyılda Devletmuhammed Azadi ve oğlu Mahtumkulu Fıragî gibi büyük şairlerin eserleriyle zenginleşmiştir: “Azadi, ‘Vazi-Azad’ adlı didaktik-felsefî mesnevisiyle tanınır. Bu eserde toplumsal ahlâkî ve dinî değerleri savunmuş, kamil insan idealini öne sürmüştür. Mahtumkulu ise Türkmen şiirinin en parlak temsilcisi kabul edilir. Şiirlerinde halkın yaşamı, duyguları ve gündelik hayatı yansıtılmış, Türkmen halkının ansiklopedisi olarak tanınmıştır. Mahtumkulu, klasik ve halk şiiri geleneklerini birleştirerek Türkmen edebiyatında realizm akımını başlatmıştır.”
X.Rustam’a göre, 20. yüzyıl sonu ve 21. yüzyıl başlarında Türkmen edebiyatında yeni yönelimler ortaya çıkmıştır: “Bu dönemde yazarlar, özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren sosyalist realizmin katı kalıplarından çıkarak tarihî ve toplumsal temalara yönelmişlerdir. Bu eserlerde Türkmen halkının birliği, özgürlük arzuları ve millî kimlik meseleleri gündeme getirilmiştir. Modern Türkmen edebiyatında ayrıca klasik mirasa dönüş ve onu yeni yorumla yansıtma da dikkate değerdir. Yazarlar ve şairler, Azadi ve Mahtumkulu gibi klasiklerden ilham alarak, çağdaş sorunları ve meydan okumaları edebiyat aracılığıyla ifade etmektedir.”
Yazını geleceğe taşımak – güvenli bir gelecek teminatıdır
Son sözü yine Ekber Koşalı’ya bırakalım. Onun vurguladığı gibi, Türk dünyası edebiyatını tahayyül etmek – bugünü anlamak, yarını inşa etmek demektir: “Edebî birlik – sadece şiirsel bir nostalji değil, aynı zamanda kültürel bir strateji, kimlik politikası, küresel dünyada görünürlük arzusudur.”
Peki, bu bağlamda genç kuşağa ne tavsiye ediliyor? sorusuna Ekber Koşalı şu cevabı verdi: “Birincisi, ortak edebiyat ders kitapları meselesi dikkate alınmalıdır. Yani, Türk dünyasının ortak şiir haritasını sunan ders kitapları ve tek bir öğretim programı hazırlanmalıdır; İkincisi, Edebî Çeviri Enstitüleri – her bir Türk cumhuriyetinde faaliyet gösterecek ve diğer Türk dillerine çeviri işlerini sistemleştirecek kurumlar kurulmalıdır; Üçüncüsü, ‘Türk Dünyası Edebiyat Antolojisi’ – tarihî ve çağdaş yazarları kapsayan çok dilli yayınlar serisi hazırlanmalıdır; Son olarak, edebiyat festivalleri ve sergileri – ‘Türk Edebiyatı Haftası’ gibi ortak projeler düzenli olarak organize edilmelidir. Eminim ki bu yolda yazarların, kültür araştırmacılarının, çevirmenlerin ve okurların ortak ruhsal çabası – Türk edebiyatını yeni bir aşamaya taşıyacaktır.”
***
