Iğdır’lı Azerbaycan Türkü İstanbul 3 cü, Bölgeden Bağımsız Aday

İstanbul 3 cü, Bölgeden Bağımısız Millet vekili adayı olan Dr. Derya Akdemir özel demeç verdi.

– Sayın millet vekili adayımız Dr.Derya Akdemir diaspora.com.tr’nin konuğu. Öncelikle, hoş geldiniz sayın hocam. Türkiye’de yaşayan Azerbaycan Türkleri arasında yeterince tanınıyorsunuz. Yıllarca Anka Türk Birliği genel başkanı olarak görev yaptınız. Kültür, sanat, edebiyat alanlarında, aynı zamanda Türk dünyası için ciddi çalışmalar yaptınız. Peki, neden milletvekili olmak gereği hissettiniz?!
– Öncelikle bana bu imkanı sunduğunuz diaspora.com.tr’ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Evet, söylediğiniz gibi yıllarca Anka Türk Birliği genel başkanı olarak Türkiye ve Azerbaycan arasında gönül bağının pekiştirilmesi alanında çeşitli çalışmalarımız oldu ve bu çalışmalarımız eminim Allah’ın izni ile seçildikten sonra da tüm hızıyla devam edecektir. Azerbaycan ve Türkiye iki kardeş ülke ve biz ataları o bölgelerden gelen, bu gün Türkiye sınırları içinde yaşayan Azerbaycan Türkleri olarak her zaman yüreğimizin bir yarısı Azerbaycan, öbür yarısı ise Türkiye diye çarptı. Türklük bilincini biz dedelerimizin, ninelerimizin dizlerinin dibinde şu an Ermenistan’in başkenti olan İrevan’dan, Zengezur’dan göç edenlerin acılarını, yaşadıklarını dinlerken öğrendik. Kanımıza, canımıza işledi bu bilinç. Bizi biz yaptı. Yıllarca Azerbaycanla, Türkiye ile ilgili çalışmalar yaparken sizin de söylediğiniz gibi bir duruma tanık oldum: bu gün eğer bir Ermeni asıllı milletvekili hadsizce kalkıp Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımı yapmakta suçluyorsa, bunu Türkiye’nin meclisinden dile getiriyorsa, buna eğer bir, ya da taş çatlasın iki milletvekili ses çıkarıyorsa, o çıkardıkları ses te pek fazla insana ulaşmıyorsa, o zaman demek ki, yanlış giden bir şeyler var ve o andan itibaren içimden bir sesin “eğer sen bu iddiaları seslendirme gücüne sahipsen çık er meydanına” dediğini duydum ve içimden gelen sesi dinleyerek, halkımın sorunlarını, dertlerini, ortak noktadan seslenerek, vatandaşımızın kaybolan umudunu tekrar eski haline getirip ona Atatürk’ün de bu ülkeyi zorluklar ve yokluklar içinde kurduğunu hatırlatarak geleceğimizi beraber kurmak adına yola koyuldum.
-Peki, zorluklarla karşılaşa bileceğinizi hiç düşünmediniz mi?;
-Zorluklar mı? Bu Vatan mücadelesinde canını seve seve feda eden, bir mezarı bile olmayan Adsız kahramanlardan benim ne üstünlüğüm var, Allah aşkına?! Onların karşılaştığı zorlukları düşündüğümde kendi adıma öyle büyük rahat rahat göğüsleyip yoluma devam edebileceğim diye düşündüm ve her gittiğim yerde de insanlar bana sarıldıklarında içim kıpır kıpır oluyor. Sanki dedem sarılıyor bana, ninem sarılıyor, amcam, dayım, teyzem, halam, kardeşim, ablam… Öyle görüyorum insanları ve öyle gördüğüm zaman da asla bir zorluk yaşamıyorsun. Tam tersi insanlar da senin onlardan biri olduğunu görüyor. Tandır ekmeği pişiriyorsun örneğin bir pidecide, ya da açma açıyorsun, ya da bir Azerbaycan türküsü söylendiğinde sen de o insanlara katılıp aynı türküyü severek söylüyorsun. Niye?! Çünkü sen o türkülerle büyüdün, tandır ekmeğinin arasına peynir koyup dürmek yaparak açlığını geçiştirdin. Lavaş açtın köydeki akrabalarla beraber. Benim onlardan bir farkım yok ki. Yarın seçilirsem yine de bir farkım olmayacak. Ya da seçilmesem bile yine ben o kültürden kopamam ki…
Zorluklar olursa da, onun üstesinden gelmek için beraber mücadele etmeyi tercih edeceğim. Halkım yanımda olduktan sonra aşamayacağım hiç bir engel yok.
– Gittiğiniz yerlerde nasıl bir tepki alıyorsunuz insanlardan?
– Hiç şahsıma ait olumsuz tepki almadım şimdiye kadar. Ve aslında alacağımı da düşünmüyorum. Siyasetin girmiş olduğu darboğaz, daha doğrusu siyasilerin ülkenin gidişatını darboğaza sokmaları, bir az da özeleştiri yapmak zorundayız, insanların tabii ki, genel olarak tepkisine neden oluyor. Aslında burda suç, hatta en büyük suç yıllardır bölge insanına seçim sırasında söz verip seçildikten sonra halkın yüzüne bakmayan, dertlerini dinlemeyen, kahvesine gelip bir bardak çayını içmeyen, halini hatırını sormayan siyasilerindir. Sen milletinin, seçmeninin yanında olmadıktan sonra, tabii onda sana karşı, hatta genel olarak siyasilere karşı bir güvensizlik oluşacaktır. Ama ben karşısına çıktığım her vatandaşın, her seçmenin öncelikle şunu bilmesini istiyorum: beni seçerseniz makam odamın kapısını sökeceğim ve kimse bana “biz sana ulaşamadık” diye dert yanamayacak. Niye çünkü ben sürekli içlerinde olacağım. Toplantılar dışında günümü o bölgede geçireceğim. Çocuk, çoluk, genç, ihtiyar, kadın, erkek demeden herkes yanıbaşında görecek. İyi gününde, kötü gününde, düğününde, cenazesinde hiç fark etmez, şunu görecekler Derya Akdemir hep yanlarında olacak. Aslında İstanbul üçüncü bölgede oturan Iğdırlı, Karslı, Ardahanlı hemşerilerimize bu biraz hayal gibi gelebilir, çünkü kimse şimdiye kadar böyle davranmadı, evet, doğru, ama biz ezber bozacağız, “işte farkımız bu diyeceğiz”.