Can İnsan Gitti
Murat Gedik
Henüz 46 yaşında imiş, konuştuğunda bir araya gelsen zannedersin yaşça çok daha büyüktü. Hem bilgi konumundan, hem de konuşma adabından.
Samimiydi, dürüsttü, bilgiliydi ve en önemlisi özüne bağlı idi.
Soyadı gibiydi, yani CAN’dı, adı da Mehmet’ti; yani Mehmet Can.
Hayatta tek bir davası vardı, o da mensubu olduğu NOGAY Türklüğünü yaşatabilmekti, daha doğrusu tanıtmaktı. TÜRK’tü, hem de tavizsiz.
Yaptığımız nice sohbetlerde Türk’ün tarihine dalar giderdi, her sohbetimizde mutlaka bir bilgi katkısı olurdu. Konuşmak için değil, bilgi aktarmak için konuşurdu.
Samimiyetten olacak ki toplumunun sıkıntılarını hep aktarırdı. O güleç yüzüyle “Murat başkanım şunlar yok mu hep sıkıntı içimizde diye!” başlardı derdini aktarmaya. Bir avuçtular ama herkes bir yerden çekiyordu.
Son iki senedir buluşamadık, hastalığı bir türlü el vermiyordu. Çok çekmişti hastalık denen düşmandan. Her fırsatta telefonlaşır ve hasbihal ederdik. Abi nasıl oldun, nasılsın der demez başlardık sohbete. Hep konu Türk’tü, daha doğrusu TURAN’dı. Son nefesine kadar işte o TURAN aşkı ile yaşadı.
***
Çıkar için taviz verenlerden olmadı.
Yapmacık olarak ben de sizdenim diyenlerden olmadı.
İçi ve dışı hep aynı oldu.
Gel görelim ki tez aramızdan ayrıldı. Şimdi yüz yüze gelsek o güleç yüzüyle, biraz da son halinde olduğu gibi terleyerek, “Hak’tan geldik ve Hakka gideceğiz başkanım” diyeceğinden eminim; sağlam inançlıydı.
***
Evet Mehmet abi gittin bu diyardan, mekanın Cennet olsun. Ne diyeceğiz geride kalanlara, başın sağolsun değil mi? Gerçi geride kalanlar kim ki ailen mi, dostların mı, NOGAY Türklüğü mü? Vallaha sana haksızlık etmiş olurum. Senin için ancak “Başın sağolsun TURAN”denir be abi.
Biz geride kalanlardanız, sen ise vuslata erenlerden. Gün olur biz de geleceğiz. Kutlu Otağ’da buluşmak üzere…………