Ankara’da Azerbaycan’a destek Konvoyu düzenlendi

Merkezi Ankara’da bulunan Azaflı Sosyal Yardım ve Kültür  derneği  Azerbaycan’a destek konvoyu düzenledi. Azerbaycan Büyükelçiliği önünde toplanan yüz civarında araçlı konvo, Azerbaycan bayrakları ile suslanan araçlar gölbaşı ilçesine doğru yola çıkarak, Azerbaycanın bağımsızlık günü ile Ermenistan’a karşı haklı savaşına destek verdiler. Azerbaycan Büyükelçiliği önünde toplanan yüzlerce Azerbaycanlı ve Türk vatandaşı, Azerbaycan türküleri ile Karabağa Bizimdir, Karabağ Azerbaycandır sloganlarını atarak, Azaflı Sosyal Yardım ve Kültür derneği temsilcisi Ankara Üniversitesi doktora öğrencisi Nermin Mirzayeva  tarafından bir basın bildirisi okunduktan sonra Konvoy Gölbaşına doğru hareket etti. Basın açıklamasını aşağıya alıyoruz:

 

Azaflı Sosyal  Yardım ve Kültür Derneği’nin

Karabağ Sorunu İle ilgili Kamuoyuna Duyurusu

Biz Azaflı Sosyal  Yardım ve Kültür Derneği olarak bilim ahlakı çerçevesinde evrensel insani değerlere saygılı, yüksek adalet duygusuna sahip insanlar olarak Dünya kamu oyuna duyuruyoruz ki büyük Ermenistan hayali ile bölgede yayılmacı bir politika izleyen bunu pervasızca, açıkça ilan eden Ermenistan, uluslararası hukuka göre Azerbaycan’ın bir parçası olan Dağlık Karabağ’ı 1991 yılından itibaren işgale başlamış ve 26 Şubat 1992 yılında da tarihe kara bir leke olarak geçen “Hocalı katliamını” yapmıştır.

Şurası dünya kamuoyu tarafından iyi bilinmelidir ki, bugünkü Ermenistan, Kaçar Hanedanı’na bağlı Revan Hanlığı’ndan ibaretti. Osmanlı Devleti ile yazışmaları ve işbirliği faaliyetleri hakkında Osmanlı Devlet Arşivindeki bütün belgeler yayınlanmıştır. Revan, 1827’de Paskeviç komutasındaki Rus ordusu tarafından ele geçirilmiştir.  Oğuzların 24 boyundan biri olan Avşar Boyu’na mensup olan Kaçar Hanedanı’ndan Revan Han’ı Feth Ali Bey 22 Şubat, 1828 de Türkmençay Antlaşması’nın 4. Maddesi ile hanlık üzerindeki egemenliğini Rusya lehine terk etmek zorunda kalmıştır.

21 Mart, 1828’de dönemin Rus yönetimi tarafından yeniden düzenlenen idari birime Ermeni Oblastı (Армянская область / Armyanskaya Oblast) adı verilmiştir. Oblastın o tarihte %18 dolayında olan Ermeni nüfusu, Rus yönetimi tarafından davet edilen İran Ermenilerinin göçü sonucunda 20. yüzyıl başında %48 düzeyini bulmuştur. İlan edilen Ermeni bölgesine Ahalkelek, Lori, Gazakh ve Dağlık Karabağ gibi doğu yaylaları dahil değildir. 1840 Yılında Çar Nicholas Ermeni Bölgesini (Oblastı) kaldırmış, 10 Nisan, 1840 “Transkafkasya Bölgesinin Yönetim Kurumu” yasasını çıkarak bölgeye Kuzey Rusya’dan toplulukları getirerek yerleştirmeyi planlamıştır.

1917 Bolşevik İhtilali sonrası  “Toplumların Kültürel Kimliklerinin Korunması” yolundaki Lenin prensipleri çerçevesinde 1922 yılında  SSCB ye bağlı Federal Ermenistan Cumhuriyeti kurulmuştur. Kurulan cumhuriyetin Dağlık Karabağ ve 7 rayonla hiç bir siyasi kültürel ve sosyal ilişkisi olmadığı halde yayılmacı politikaları çerçevesinde işgal etmiştir. Otuz yıldır bütün uluslararası anlaşmalara ve Birleşmiş milletler Güvenlik konseyi kararlarına rağmen  işgal ettiği Karabağ ve Dağlık Karabağ hiç bir şekilde Ermenistan toprağı olmamıştır.

Bugün saldırgan bir devlet olarak Güney kafkasyada yaptığı işgal, soy kırım ve etknik temizlik uluslararası platformların tamamında tescil edilmiş olan Ermenistan köksüz ve varlığı tartışılabilir devlet olarak saldırgan tutumlarını sürdürmektedir.

Sovyetler Birliği’nde Glasnost ve Prestroyka çerçevesinde meydana gelen gelişmelerde Dağlık Karabağ, Azerbaycan Cumhuriyetine bağlı bir bölge olarak kabul edilmiş. Ermenistan’da bugünkü sınırları çerçevesinde bir devlet haline dönüşmüştür.

Azerbaycan Cumhuriyetinin yeni bir Kafkas Cumhuriyeti olarak yapılanma çalışmaları sırasında durumdan istifade eden Ermenistan, Dağlık Karabağ Bölgesini 1991 yılında şiddetli çatışmalar sonrasında işgal etmiş, insanlık aleminin gözü önünde etnik temizlik yapmıştır. 1 milyon Azerbaycan Türk’ünü bölgeyi terk etmeye zorlamış, direnen sivil halk üzerinde ise insanlık dışı bir katliam uygulamıştır. Bu katliam tarihe “Hocalı Katliamı” olarak geçmiştir. Bütün bu gerçekler Birleşmiş Milletler ve Minsk üçlüsü kabul edilen  Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı tarafından (AGİT) tarafından kayda alınmıştır.

Taraflar arasında kalıcı barış sağlanamamış ve geçen otuz yıl içinde hadiseler uluslar arası hukuk çerçevesinde “Tarafların Ateşkes İlanı” olarak kalmıştır. 1994 yılında kurulan Minsk grubu ve  Fransa, Rusya ve ABD’nin oluşturduğu Minsk Üçlüsü, soruna bir çözüm bulamadığı gibi Ermenistan’ın  saldırılarına seyirci kalmıştır. Ermenistan 1994 yılından bu yana 120 kere ateşkesi ihlal ederek, Azerbaycan topraklarına saldırmıştır.

Dağlık Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgal edildiği ve bu topraklardan geri çekilmesi gerektiği yolunda Birleşmiş Milletler tarafından alınmış 822, 853, 874, ve 884 numaralı kararlara rağmen işgal ettiği topraklardan çekilmemiş ve sistematik olarak bölgenin demografik yapısını değiştirmeye devam etmiştir. Lübnan, Suriye ve bazı Orda doğu ülkelerindeki Ermenilere vatandaşlık hakkı ve kolaylıklar sağlayarak Dağlık Karabağ’a yerleşmeleri konusunda çağrılar yapmış, yasal düzenlemelerde bulunmuştur. Erivan bölgesinden Ermeni nüfusunu Dağlık Karabağ’a kaydırmıştır. Bunların bilgi ve belgeleri vicdanı olan hiç kimseden gizlenemeyecek kadar açıktır. Üstelik bütün bu gelişmeler Minsk Gurubunun gözleri önünde cereyan etmiştir. Çok açık ve inkar edilemez bir şekilde  Ermenistan bölgede yayılmacı bir politika izlemektedir.

2016 yılının Nisan ayında Ermenistan tarafından yapılan saldırı sonucu başlayan dört günlük savaş ateşkesten sonrası en büyük gerginlik olarak görülmektedir.

12 Temmuz 2020’de Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’dan 200 km daha batıda olan Tovuz bölgesine hiçbir gerekçe olmadan yapılan ve çok sayıda sivil masumun hayatına mal olan saldırı Ermenistan’ın saldırgan tutumu sabrımızı taşıran son alçakça saldırı olmuştur. Bu saldırı sadece Azerbaycan’ın güvenliğine değil, bütün Kafkasya coğrafyasının huzur ve istikrarına yöneltilmiş insanlık dışı  bir harekettir.

Bu saldırısına anında ve  aynı şiddette cevap veren Azerbaycan Cumhuriyeti, Ermenistan tarafından yapılacak olan top yekün savaşa hazır olmaya ve meşru haklarını korumaya karar vermesine sebep olmuştur.

Uluslararası kuruluşların ve çevrelerin çağrılarını dikkate almayan ve işgal ettiği bölgelerden çekilmeyen, saldırgan tutumunu devam ettiren Ermenistan, 27 Eylül, 2020 günü sabah saatlerinde yataklarında uyuyan masum sivilleri hedef alarak maalesef yine Azerbaycan’a saldırmıştır.

Azerbaycan devleti bu gelişmeler üzerine, saldırılardan korunmak ve yıllardır işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesindeki topraklarını uluslar arası hukuk ve anlaşmalar çerçevesinde kurtarmak amacıyla meşru  müdafaa hakkını kullanmaya başlamıştır. Azerbaycan Silahlı kuvvetlerinin hareket alana kendi topraklarıdır. Şu anda Ermenistan toprakları ile ilgili bir işgal düşüncesi bulunmamaktadır. Bu yüzden askeri harekatı tamamen meşru, uluslararası hukuka uygun ve Cenevre sözleşmeleri çerçevesine uygun yürümektedir.

Uluslararası hukukta meşru müdafaa hakkı, Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın 51. maddesi gereğince yapılmıştır. Meşru müdafaanın ilk şartı  “silahlı saldırı” nın gerçekleşmesi, ikinci şartı ise “gereklilik” (necessity) ve “orantısallık” (proportionality) dır. 30 yıldır sivil ölümlerine sebep olan ve çözümü bulunamayan bu süreç bir mecburiyet haline dönüşmüştür.

Azerbaycan Ordusunun başarılı harekatı ve işgal edilen toprakları kurtarmaya başlaması üzerine Ermenistan Ordusu, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’la hiç ilgisi olmayan başta Gence olmak üzere Azerbaycan Cumhuriyetinin şehir ve sivil yerleşim yerlerine  füze saldırıları düzenlediğini ve masum sivilleri katlettiğini görüyoruz. Dağlık Karabağ’da kendisini Dağlımk Karabağ bölgesi başkanı ilan eden şahıs, Gence’yi orta menzilli füzelerle vuracaklarını, Genç Ermeniler Birliğinde yaptığı toplantıda 13 Ağustos 2020 tarihinde açıkça belirtmiştir.

Bu bir insanlık suçudur. Bu suçu sözde Dağlık Karabağ bölgesi Cumhurbaşkanının basın sözcüsü Norah Petrosyan, efendisinin ağzından 1 Ekim, 2020 saat 16.02 de internet kanalıyla yayınladığı “Azerbaycan’ın Yerli Halkına” başlıklı deklarasyonda kabul etmektedir.

16 /17 Ekim 2020 tarihlerinde birbiri peşi sıra Terter’de bir mezarlığa ve gece yarısı Gence’ye yaptıkları insanlık dışı saldırı hafızalarımıza ateşten bir çivi gibi saplanmış ve yüreğimizde derin acı yaratmıştır.. Eğer uluslar arası hukuk var ve bunun uygulayıcıları hala insan olmanın vicdani sorumluluklarına sahiplerse bu yapılanları uluslar arası Lahey Adalet Divanında sonuna kadar takip edeceğiz.

Azaflı Sosyal Yardım ve Kültür Derneği olarak bütün dünyanın gözü önünde gelişen olaylara kayıtsız kalmanın da bir insanlık suçu olduğu haykırıyoruz.

Azaflı Sosyal  Yardım ve Kültür Derneği olarak bizler iğrenç ve ilkel bir savaş propaganda yöntemi ile gerçekleri çarpıtarak dünya kamu oyunu yanıltmaya çalışan Ermenistan’ın yöntem ve tekniklerinin artık çağımızda  taraftar bulmayacağına inanıyoruz.

Azaflı Sosyal Yardım ve Kültür Derneği olarak bütün insanlığı adaletin, gerçeklerin ve uluslararası hukukun yanında olmaya davet ediyoruz. Bir takım yanıltmalara ve duygusal hassasiyete yapılan yönlendirmelere kulak asmadan doğrudan vicdanlarının sesini dinlemeye çağırıyoruz.

Azerbaycan Cumhuriyetinin egemenlik ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kendi öz gücüyle koruyabilecekte güçte olduğunu bütün dünyaya bir kere daha duyurmak istiyoruz. Gerektiğinde bizler de bu gücün yılmaz ve ayrılmaz bir parçası olarak canımız pahasına savaşacağımızın dost ve düşmanlarımız tarafından bilinmesini istiyoruz.

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

Azaflı Sosyal Yardım ve Kültür Derneği Adına

                                                                                   Av. Arzuman Azaflı