İlk sorumuz şu: Filistin Arap toprağı değil mi?
İsrail kurulalı beri Filistin resmen işgal altında! Şu sıralar İsrail Batı Şeria’yı ilhaka hazırlanıyor! Hadi, gayretkeş Arap yöneticileri: İsrail’e karşı sesinizi yükseltin! Hiç olmasa bağırın çağırın! Hamamın namusunu bari kurtarın!
Arap “lider”leri şunu söyleselerdi, alınlarından öperdik: “Bütün emperyalist güçler İslâm topraklarından terk etsin! Müslüman topraklarında yabancı işgali sona ersin!”
O kadar öteye gitmeye gerek yok. ABD Irak’ı baştan başa işgal etti. Tık yok! Demek ki ABD’nin Arap topraklarındaki varlığı meşru sayılıyor. Sömürgeciler Arap topraklarını işgal edebilir! ABD Irak’tan hâlâ tam olarak çekilmedi, Suriye’de ABD varlığı dünyanın malûmu. Suriye’nin merkezi Rus kontrolü altında. Neredesiniz arapçılar?
Daha yakına gelelim: Tramp birkaç ay önce ne dedi, ufak bir kımıldanış gördüğü Suud “king”ine? “Seni koltuğunda ben tutuyorum, askerimi ülkenden çekerim ha!”
Hali hazırda Arap ülkelerinde hüküm süren liderlerden ABD’nin veya başka bir sömürgeci devletin kontrolü altında olmayan var mı?
Bu liderlerin kıbleleri Vaşington, Londra, Paris veya Moskova değil mi?
Şu sıralar İsrail’le sarmaş dolaş olmayan Arap lideri var mı?
“Arap” dış siyasetinde en çok adı geçen BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed kimdir? İsrail basını açıklıyor: BAE Veliaht Prensi gizli müttefikimiz. Bin Zayed 25 yıldır İsrail ile çalışıyor. İsrailli yazarlar “Zayed’in Netanyahu’ya ihtiyacı var” demeyi de ihmal etmemişler.
(İsrail’in bu gizli ittifakı neden şu sıralar fâş ettiği ayrı mesele!)
Gelelim meselenin esasına: Meselenin esasını Kudüs günü dolayısıyla açıklama yapan İran dinî lideri (Velayet-i fakih) Hameney net olarak ortaya koydu: Filistin’de uzun yıllardır yaşanan trajedinin asıl suçlusu 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin Asya’daki topraklarını aralarında paylaşan İngiltere’nin başını çektiği Batılı devletlerdir!
Hameney, hedefi tam on ikiden vuruyor! Doğru söze ne denir!
1940’larda “Orta Doğu” adı verilen bölgede asıl mesele bu!
Soruyu şöyle soralım: Türkiye’nin harekât yaptığı bölge “Arap toprağı” mıdır? Türkiye Devleti son yıllarda gerçek Misak-ı Millî sınırları üzerinde varlığını hissettirmek zorunda kalıyor. Çünkü bu bölge 1920’de konulan kriterlere göre “Arap toprağı” değil.
Türkler ve Kürtlerin çoğunluk teşkil ettiği yerler Misak-ı Milliye dâhildir, Musul ve Kerkük kesinlikle böyledir ve harekât bu bölgeye yöneliktir!
Misak-ı Milli’de temel prensip şudur: Arapların çoğunlukta olduğu Osmanlı toprakları için halkın seçimi esas alınacak, halk oylamasına gidilecek. TBMM uzun süre bu prensibi savundu. Lozan’da vazgeçmek zorunda kaldı. Müstemlekeciler Orta Doğu’da önce manda yönetimleri kurdu, daha sonra da mutemet adamlarına bu ülkeleri bıraktı.
Neden böyle yaptılar? Bu bölgede Osmanlının/Türkiye’nin varlığı federasyon veya konfederasyon şeklinde bile olsa tehlikeli idi. Bu Müslüman dünyanın güçlü bir blok oluşturması anlamına gelirdi, ayrıca büyük enerji kaynakları Türkiye’nin kontrolünde olurdu!
Eğer Osmanlı Devleti’ni biz tasfiye etse idik, bu rıza üzerine bir tasfiye olacaktı. Filistin, Lübnan, Suriye ve Irak Türkiye’nin etki alanında özerk veya müstakil ülkeler olacaktı. Bu ülkelerde tıpkı Anadolu’da olduğu gibi Kuva-yı Milliye teşkilatları vardı…Bu coğrafyada Türkiye’ye temayül yüksekti.
Bugün Orta Doğu denilen bölgede tarihî meşruiyet meselesi her an kendini bir şekilde gösteriyor. Libya’da gösteriyor, Mısır’da gösteriyor, Filistin’de gösteriyor, Irak’da, Suriye’de gösteriyor…
Tarihle hesaplaşmadan, Osmanlı’nın/Türkiye’nin hakkını teslim etmeden bu topraklarda gerçek bir çözüm asla sözkonusu olamaz!
Hameney’in söylediğini ondan başka bilen yok mu? Cümle âlem biliyor. En iyi de “Arap liderleri” biliyor. Bildikleri için bu toprakların asıl sahibin dönüşünden ölümden korkar gibi korkuyorlar.
22.06.2020-Karar