2025 Irak Parlamento Seçimleri: Sonuçlar ve Gelecek Beklentileri
Ali BAYATLI – BAĞDAT/ 2025 Irak Parlamento seçimleri, 11 Kasım’da gerçekleşmiş olup, 21 milyonu aşkın kayıtlı seçmenden yaklaşık %56,11 oranında geniş bir katılım sağlanmıştır. Seçimlerde 12 milyonu aşkın vatandaş, görece sakin bir ortamda ve sıkı güvenlik önlemleri eşliğinde oy kullanmıştır. Sonuçlar, Muhammed Şia Sudanî liderliğindeki İmar ve Kalkınma İttifakı’nın yaklaşık 1.317.000 oyla birinci sırada yer aldığını göstermiştir. Bunu Muhammed Halbusi liderliğindeki Tekaddüm İttifakı ve ardından Nuri Maliki liderliğindeki Hukuk Devleti Koalisyonu izlemiştir. Hadi Amrî liderliğindeki Badr Örgütü ve Ammar Hakim liderliğindeki Hikmet Hareketi gibi diğer bloklar da ön sıralarda yer almış, Müthenne Samerraî ve Sâbit el-Abbâsî liderliğindeki yeni güçler bazı illerde dikkat çekici bir varlık göstermiştir.
Bu kayda değer ilerlemeye rağmen, hiçbir ittifak tek başına hükümet kurmaya yetecek mutlak çoğunluğu elde edememiştir; bu durum, en büyük bloğu oluşturmak ve gelecek hükümetin kimliğini belirlemek için yeni müzakereler ve ittifaklar döneminin başlamasına yol açmıştır. Arap ve uluslararası tepkiler, seçimlerin Irak’ta demokratik uygulamayı pekiştirme açısından önemli bir adım olduğunu kabul ederken, Ortadoğu’da ABD-İran gerilimi, Filistin-İsrail krizi ve Arap-Avrupa ülkelerinin bu krizlere ilişkin farklı pozisyonları nedeniyle Irak siyasetinde bölgesel ve uluslararası etkilerin devam etmesinden endişe duymuştur.
2025 Irak Parlamento seçim sonuçları, güç haritasında belirgin değişimleri göstermekte; Muhammed Şia Sudanî liderliğindeki “İmar ve Kalkınma” ittifakı 46, Muhammed Halbusi liderliğindeki “Tekaddüm” partisi 29, Nuri Maliki liderliğindeki “Hukuk Devleti” koalisyonu 29, Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (PDK) 28, Kais el-Hüzelî liderliğindeki “Sadıklar Hareketi” 27, “Ulusal Devlet Güçleri” 19, Hadi Amrî liderliğindeki Badr Örgütü 18, Pavel Talabani liderliğindeki Yekti 16, Müthenne Samerraî liderliğindeki “Azim İttifakı” 15 sandalye kazanmıştır. Diğer çok sayıda liste ve yerel gruplar da dağılmış sandalyelere sahiptir. Bu dağılım, hükümetin şeklini ve önceliklerini belirleyecek müzakerelerin başlangıcını oluşturmaktadır.
İmar ve Kalkınma İttifakı, Muhammed Şia Sudanî liderliğinde, yönetimsel arka planı ve yürütücü güç olarak kendini tanıtmaktadır. Sudanî, hükümet başkanlığından önce birçok bakanlık görevinde bulunmuş, seçim kampanyasında altyapı yatırımları, kamu sektörü istihdamı ve temel hizmetlerin iyileştirilmesine yönelik acil programlar vaat etmiştir. Yurtiçinde ittifakının amacı, devletin etkin bir karar alıcı rolünü güçlendirmek ve idari kaosu azaltmak; yurtdışında ise pragmatik bir diplomasi ile ABD, İran ve komşu ülkelerle dengeli ilişkiler sürdürmek suretiyle yatırım ve yeniden inşayı güvence altına almaktır. Ancak uygulama kapasitesi, devlet kurumları üzerindeki kontrolünü ne ölçüde sağlayacağına ve etkili aktörleri entegre edebilmesine bağlıdır.
Tekaddüm Partisi lideri Muhammed Halbusi, geçmişte Anbar valiliği ve önceki dönemlerde parlamento başkanlığı yapmış bir lider olarak, 29 sandalye kazanmıştır. Partisinin programı, Sünni temsilin karar alma mekanizmalarında yeniden güçlenmesini, yerel güvenlik ve altyapı yatırımlarını, hizmetlerin iyileştirilmesini ve iç reformları önceliklendirmektedir. Halbusi’nin etkisi, yurtiçinde Sünni tabanı çekme ve diğer güçlerle uzlaşma sağlama kapasitesinde, yurtdışında ise özellikle yeniden inşaat ve ticari ilişkilerde Irak’ın komşularıyla bağlarını güçlendirmesinde görülmektedir.
Hukuk Devleti koalisyonu lideri Nuri Maliki (29 sandalye), hükümet deneyimi ve uzun siyasi geçmişi ile merkezi bir oyuncu olmaya devam etmektedir. Seçim programı, devlet ve güvenlik kurumlarının güçlendirilmesi ile devlet içindeki siyasi nüfuzun korunmasına odaklanmaktadır. Yurtiçinde Maliki’nin varlığı, daha ılımlı yönelimler ile bölgesel baskı grupları arasında bir denge unsuru; yurtdışında ise koalisyon, 2003 sonrası geleneksel ilişki modelinin devamını temsil etmektedir.
PDK lideri Mesud Barzani (28 sandalye), Kürt temsilini güçlü biçimde sürdürmekte; bütçe payı, petrol, özerklik ve yetki alanları konularında pazarlık gücünü kullanmaktadır. Yurtiçinde bölgenin kazanımlarını korumak ve yerel kalkınmayı güçlendirmek, yurtdışında ise merkezi hükümetle müzakerelerde avantaj sağlamak öncelikleridir.
Sadıklar Hareketi lideri Kais el-Hüzelî (27 sandalye), Şii milis geçmişine sahip siyasi bir güç olarak öne çıkmaktadır. Programı, egemenlik, yabancı müdahalelere karşı duruş ve yerel güvenlikte güçlü bir rol üstlenmeyi içermektedir. Yurtiçinde savaşçıların ve yerel güçlerin haklarını savunma, yurtdışında ise bölgesel bağlantılar aracılığıyla Irak’ın belirli konulardaki duruşunu güçlendirme stratejisi izlemektedir.
Ulusal Devlet Güçleri (19 sandalye) ve Hadi Amrî liderliğindeki Badr Örgütü (18 sandalye), Şii siyasi akımının kurumsal ve müzakereci bileşenlerini temsil etmektedir. Amrî, geçmişte direniş liderliği yapmış, sonrasında siyasete geçmiş ve önemli bir politik figür olarak etki alanı yaratmıştır. Yurtiçinde gücü güney ve orta bölgelerde hissedilir, yurtdışında ise bölgesel eksenlerle ilişkileri karar alma süreçlerinde önem taşımaktadır.
Diğer Kürt blokları (PUK – Pavel Talabani, 16 sandalye) ve Sünni ittifaklar (Azim İttifakı – Müthenne Samerraî, 15 sandalye) ile çok sayıda yerel liste, siyasi ve bölgesel parçalanmayı göstermektedir. Her grup, seçim sonrası müzakerelerde somut kazanımlar (bakanlıklar, iller, kaynaklar) elde etmeye çalışmaktadır. Örneğin Talabani, kaynak tahsisi ve anayasa müzakerelerinde kendi vilayetlerinin sesini duyurmaya çalışırken, Sünni listeler güvenlik, yeniden inşa ve istihdam konularına odaklanmaktadır.
Diğer listeler – Siyada, Esas, Işraka Kanûn ve yerel gruplar (Anbar Hewitna, Nineveh For Its People, Diyala First) – yerel çıkarları ve toplumsal konuları temsil etmektedir. Bazıları hizmet ve yeniden inşaya, bazıları ulusal kimlik ve değerlere, diğerleri ise yerel güvenlik ve istihdam konularına odaklanmaktadır. Bu grupların etkisi, parlamento seviyesinde yasaların ve bütçelerin geçirilmesinde güçlü bir müzakere gücü yaratmaktadır.
Genel olarak, ittifaklar güvenlik, hizmetlerin iyileştirilmesi, yolsuzlukla mücadele ve ekonomik durumu iyileştirme konularında program vaatleri sunmaktadır. Farklılıklar, bazı listelerin ulusal ve egemen bir söylem benimsemesi, bazılarının ise bölgesel veya mezhepsel gündemleri önceliklendirmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu durum, istikrarlı bir hükümetin kurulmasını, bakanlık dağılımları ve yeniden inşa politikalarında uzlaşma gerektirmektedir.
Gelecek döneme ilişkin beklentiler:
2025 seçim sonuçları, Muhammed Şia Sudanî, Muhammed Halbusi, Nuri Maliki, Hadi Amrî, Sâbit el-Abbâsî, Ammar Hakim ve Müthenne Samerraî gibi önde gelen liderlerin kazandığı sandalyeler, Irak’ın iç ve dış siyasette hassas bir döneme girdiğini göstermektedir. Mevcut siyasi yapı, devlet güçleri ve dış destekli gruplar arasında karmaşık dengeleri ortaya koymakta; bu nedenle gelecek dönem, zorunlu uzlaşmalar ve yapısal zorluklar üzerine inşa edilecektir.
Yeni hükümetin, uluslararası ilişkilerde pragmatik bir denge kurması beklenmektedir. ABD, İran, Türkiye ve Körfez ülkeleriyle dengeli ilişkiler sürdürülmeli, tek taraflı bir yaklaşımla ekonomik ve güvenlik çıkarları riske atılmamalıdır. Bölgesel krizler, Filistin-İsrail çatışması, ABD-İran gerilimi ve Avrupa-Arap farklı tutumları, Irak’ı karmaşık bir baskı alanına sokarken, coğrafi ve politik konumu doğru kullanılırsa denge siyaseti fırsatı doğacaktır.
Yurtiçinde, geniş bir koalisyon hükümeti istikrarı sağlayabilir ancak karar alma süreçlerini yavaşlatabilir ve paylaşımlı yönetim biçimini yeniden üretebilir. Yolsuzlukla mücadele, hizmet reformları ve devlet dışı silahlı grupların kontrol altına alınması, yeni yönetimin test alanları olacaktır. Silahlı grupların yasal bir çerçeveye dahil edilmemesi, güvenlik dengesini zayıflatırken; entegrasyon veya devlet denetimi, istikrarlı güvenlik kurumları kurulmasına imkan tanıyacaktır.
Ekonomik açıdan, Irak hâlen büyük ölçüde petrole bağımlıdır; fiyat dalgalanmaları bütçeyi tehdit etmektedir. Ekonomiyi çeşitlendirmek, vergi sistemini reforme etmek ve yabancı yatırımı teşvik etmek öncelikler arasındadır. Körfez ülkeleri, Türkiye ve Avrupa, güvenli bir yasal ortam ve istikrarlı hükümet sağlanması durumunda yeniden inşaya katılmaya hazırdır. Politik çatışmalar ve yolsuzluk artarsa, bu fırsatlar kaybolacaktır.
Güvenlik açısından, şiddet oranları önceki yıllara göre düşmüş olsa da tehditler devam etmektedir: IŞİD kalıntıları, mezhepsel gerginlikler veya dış müdahaleler, Irak topraklarının bölgesel hesaplaşmalar için kullanılması ihtimali mevcuttur. Filistin-İsrail çatışmasının yoğunlaşması da bazı taraflarca gerilimi artırmak için kullanılabilir.
Yeni Irak hükümeti, dengeli bir politika izlemeli ve pozitif tarafsızlık uygulamalıdır. Irak, Tahran-Washington ve İran-Arap dünyası arasında arabuluculuk rolünü sürdürecektir. Türkiye ile ilişkiler su güvenliği, enerji ve ticaret konularında hayati önem taşımaktadır. Irak, Körfez ve Avrupa ile ekonomik ortaklıklarını güçlendirmeyi hedeflemelidir. ABD, Irak’taki milisleri kontrol etme ve petrol ile askeri çıkarları güvence altına alma perspektifiyle süreci takip edecek; her türlü iş birliği, hukukun üstünlüğünü sağlama ve milis etkisini azaltma kapasitesine bağlı olacaktır.
Muhammed Şia Sudanî’nin yönetim deneyimi, hükümete rasyonel bir idari yaklaşım kazandırabilir. Maliki ve Amrî’nin varlığı, devlet ve gruplar arasında siyasi denge sağlayacaktır. Halbusi, Abbâsî ve Samerraî, pragmatik ittifaklarla Sünni temsilini güçlendirecek; Ammar Hakim ise iç ve dış eksenler arasında arabuluculuk rolü üstlenecektir. Bu lider karışımı, çöküşü önleyebilecek, ancak karar alma süreçlerini yavaşlatacak bir sistem yaratabilir.
Gelecek dönem kolay olmayacaktır; Irak ve Ortadoğu, güvenlik, ekonomi ve enerji meselelerinin kesiştiği hassas yıllara girmektedir. Gerçek reform ve güçlü kurumlar olmadan Irak, dış dengelerin esiri olmaya devam edecektir. Yeni liderlik, siyasi etkisini ulusal bir devlet projesine dönüştürebilirse, Irak’ın bölgesel bir güç olarak yeniden inşası için tarihi bir fırsat doğacaktır. Bu, aynı zamanda en büyük zorluk ve en büyük umut kaynağıdır.
