Türkmenler Yok Sayılmasın!
Fevzi Türker
Yüzyıldır kış uykusuna yatan Türkmenleri, Kerkük’ün elden giden Türklüğünü “Kerkük bir Türk şehridir”, “Bir gece ansızın gelebilirim”, 14 Mayıs seçimleri öncesi “Kerkük’e selam “ şeklindeki kulağa hoş gelen, işe yaramayan söylemlerin geri getiremeyeceği gibi, bu uykuyu bir yüzyıl daha sürdürmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Bu söylemlerin yıllardır havada kalması ve inandırıcılığının olmaması sebebiyle Türkmenlere sadece zararı olmuştur.
Türkmenlerin bugünkü vahim durumlarının birçok nedenini, Türkiye’de değil Türkmenlerin kendilerinde aramak gerekir. Türkiye bağımsız büyük bir devlettir; dış politikasını çıkarlarına ve stratejilerine göre belirler. Türkmenler olarak mücadeleci, fedakar ve elimizi taşın altına koyabilirsek, belki Türkiye’yi yardım elini uzatmaya zorlayabiliriz. Ama farkında olmadığımız diğer önemli bir husus ise; ulu Atatürk’ten sonra, Türkiye’nin dış politikasında dış Türklere yer verilmeyişinde -Türklerin kurucu unsuru olmalarına rağmen- ülkenin dış politikasında etkisiz olmalarının yeri vardır.
Son 20-21 yıldır anadiline, üzerinde yaşadığı toprağa ve şanlı tarihine saygı duymayan, kişisel çıkarını milli değerlerden üstün gören, mezhebini Türklüğüne tercih eden bir topluluk haline gelmiştir Türkmenler. Zira anadilini hor gören, şanlı tarihinden habersiz olan, mücadele etmesini bilmeyen ve kurtuluşu başkasından bekleyen bir halka kimse ne yardım elini uzatır, ne de saygı duyar.
Türkmen halkı teşkilatsız, lidersiz, güçsüz, gerçek manda dış desteğe sahip olmadığı için; Irak’ta Şii-Sünni Arapların resmen yok saydığı ve adam yerine koymadığı bir azınlık durumuna düşmüştür. Farkında olmadığımız bu korkunç ve vahim durum böyle giderse; 10-15 yıl sonra Türkmenlerin, ABD’de yaşayan Kızılderililerin folklorik durumuna düşmesi kaçınılmaz olabilir.
Örneğin son dönemlerde, Türk pasaportu taşıdığı bilinen Kerkük’ün Arap Valisi Rakan El-Cuburi, Irak Kara Harp Okuluna Kerkük’teki 82 Arap öğrenciyi aldığı biliniyor. Öte yandan El-Sudani hükümetinin kararıyla Kerkük İl Eğitim Müdürlüğü ile Kerkük İl Sağlık Başkanlığı Türkmenlerden alınmıştır. Dolayısıyla bu, aleni yok sayma politikasına karşı, cılız tepkilerden ziyade Türkmenlerin başkaldırmaları gerekir.
1957 nüfus sayımında, Irak’ın genel nüfusu 6 milyon, Türkmenlerin ise 567 bindi. Bugün Irak’ın genel nüfusu 40 milyon olduğuna göre Türkmenlerinki en az 2.5 milyon olmalıdır. Ancak Türkmenler, çeşitli yollarla (Araplaşarak, Sunnici-Şiici olarak) kendilerini yok ederek parlamentoda yalnız 1 milletvekiliyle temsil ediliyorlar. Bu nedenle formaliteden 3 milyon lafını bırakmalıyız. Keşke sadece 250 bin olup başkaları gibi azimli, cesur, mücadeleci, toprağına bağlı, şanlı geçmişine saygılı ve anadilini seven bir toplum olabilseydik.
Beceriksizliğimiz yüzünden, ne 4 bin yıllık vatanımız olan Irak’ta söz sahibi olabildik, ne de anavatan Türkiye’de. Irak’ta yok sayıldığımız gibi, Türkiye’de de aynısını yaşıyoruz. Nedeni ise, bencillik, vurdum duymazlık, bilinçsizlik ve en kötüsü de dağınık olmamızdır. Anavatan Türkiye’de 20 yıldır 27 etnik gruptan (Türkler de etnik grup sayılıyor) söz ediliyor ve hepsinin de mecliste temsilcileri vardır. Türkmenleri ise ne soran var ne de arayan var.
Her alanda mücadeleci, teşkilatlı toplum olmalıyız. Toplumca ağlayıp yakarmakla, yüzyıldır çıkmaz sokakta yürümeye devam etmekle bir yere varmamız mümkün değil. Ölüm kalım mücadelemizi, kendi yağımızda kavrularak bir an önce başlatmalıyız ki, Türkmenler yok sayılmasın.
ANKARA, 23.05.2023