Kerkük Katliamı
(14-17 Temmuz 1959)
Dr. Şemsettin KÜZECİ
Irak’ta Türkmenlerin varlık mücadelesinde geniş yer alan, 14-17 Temmuz 1959 katliamı, eski kuşaklarda olduğu kadar, yeni nesillerde de tüyler ürperten etkisini sürdürmektedir. O günlerin akıllardan silinmeyen anıları, Türkmen Toplumuna karşı beslenen düşmanlık duyguları,1918’den beri, tarzı, sistemi değişse de, değişmeyen, Türk’e karşı soykırım, yani yok etme politikaları olmuştur. Türkmenleri yok etmeğe yönelik saldırılar,14 Temmuz 1959’da, kraliyetin devrilmesi ile daha derinleştirildi. Pek çok olay ve sinir harbinin neticesinde,14 Temmuz katliamı yaşatıldı. Ters giden atlara bağlanan insanların vahşi Roma geleneğinde “insan parçalatılarak eğlenme” adetleri bize uygulandı. Dünyada şu kadar kuruluş varken. Türkiye’nin doğru dürüst haber almadığı olayları, radyolarda, “gelişen hadiselerde İngiliz askerlerine her hangi bir şey olmamıştır”. diye verilmişse, buna konacak bir ad bulmak gerçekten zordur.
14 Temmuz 1959’da başlayan ve üç gün süren bu katliamı anlatan, 18 Temmuz 1959 tarihli, dönemin başbakanı Abdülkerim Kasım’a verilen notayı, halkımıza ve dünyaya sunmakta yarar görmekteyiz. O günlerin acı dolu olaylarını ayrıntısı ile yaşayan değerli iki hocamız, 19 Temmuz 1959 ‘da dönemin başbakanı Abdülkerim Kasım’a olayın gerçeklerini bütün çıplaklığı ile sergileyen bir nota vermişler. Tarihsel öneminden dolayı, bu belgeyi yeryüzündeki tüm Türklüğe, devlet adamları ve gençliğine bir ibret vesikası olarak sunmak istiyoruz.
Katliamın Ayrıntıları
Türkmenler, şehrin her yerinde geçit törenleri düzenlediler. Kerkük‘ün her sokağına, her köşesine Irak Bayrağı ile süslenmiş taklar kurdular. Irak’taki Krallık sistemine son verip Cumhuriyeti ilan eden 14 Temmuz 1958 devrimin yıl dönümü münasebetiyle Kerküklü Türkmenler, çeşitli süs ve renkli yaygılarla bezemişlerdir.14 Temmuz 1959 doğuşunda başlayan tören ve gösteriler, akşam saat 19.00’a yaklaşırken 14 Temmuz gazinosu önünden geçildiğinde ilk ateş sesi duyuldu. Gazinosunu, Cumhuriyet coşkusuna katılmak amacıyla bir güzel süslemiş olan Osman, ilk kurban olmuştur. Tek suçuysa vatanını sevmek ve Türkmen oluşuydu.
14 Temmuz akşamı saat 19.30’da Türkmenlerin düzenlediği büyük geçit töreni esnasında, tertip peşinde, araya karışan Ulusal Cepheciler, önceden hazırladıkları taş ve sopalarla halka saldırdılar. Paniğe kapılan halk evlere sığındı. Türkmenlerin sevincine tahammül edemeyen saldırganlar, halk birliğinin yaptığı tek tak hariç, Irak Bayrağı ile süslenmiş ne kadar tak veya benzeri süs varsa hepsini yakıp yıktılar. Türkmenlere ait, “14 Temmuz” ve “Bayat Çayhaneleri” ile “Âlemin Sineması”na saldırarak, sahiplerini öldürdüler, cesetlerini şehrin caddelerinde sürükledikten sonra ağaçlara astılar.
Akşam saat 21.00 ‘da 2’nci Kolordu Komutanlığı bir bildiri yayınlayarak, şehirde sokağa çıkma yasağı ilan etmesi üzerine; sokaklar boşaldı. Ancak Ulusal Cephe ve Halk direnişinin silahlı mensupları caddelerde toplandılar. Halk Direnişi mensupları İmam Kasım Polis Karakoluna saldırarak, karakoldaki silahları ele geçirdiler. Askeri asayiş‘ten bir grup yedek subay, emri ile silahsız halk direnişi mensuplarını silahla donattılar. Öte yandan gecenin geç saatlerinde aşırı süratle yürüyen bir araba şehit Ata Hayrullah’ın evi önünde durdu.
Araba içinden inen caniler şehidimizin kapısını çaldılar. Kapı açılır açılmaz şehidimizi komutanlarına götüreceklerini açıkladılar. Daha sonra kapıya çıkan şehidimizin kuşkularını yatıştırmak için birileri geçenlerde onunla çalıştığını ona yaptığı iyiliklerini asla unutmadığını söyler. Şehidimiz Ata Hayrullah’ı taşıyan araba yürümeye başlar başlamaz caniler onu dövmeye başlarlar. Elebaşlarına yetiştiklerinde aldığı dayaklar sonucu, temiz kanı yaralarından şırıl şırıl akıyordu arabadan indirilen şehidimizi gören bazı tanıyanlar hemen Ambulansa bindirilmesini isterler.
Fakat caniler onu arabadan çekerek arkasından bıçaklamışlar. Sonradan onu mermiyle vurduktan sonra başını arabanın kapısı arasında tutarak cesedini yürümeye başlayan arabadan sallaya sallaya sürüklemişler. Buna yetmeyerek kanlara boğulan cesedini son nefeslere kadar sokaklarda sürükledikten sonra onu sokakta bulunan bir ağaca bağlayıp etrafında dönerek bağırmışlar: “Alın Türkmen etinden kilosu” …
Bu kişiler şehrin güvenliğini bozarak, Türkmenlere ait mağaza ve dükkânlara saldırıp, bütün malları yağmaladılar. Taşınmayan malları yaktılar. Yağmalama ve yakma eylemleri sabahın 3’üne kadar devam etti. Ertesi günün sabahı, eşkıyalar önceden belirlenen evlere saldırıp, ev sakinlerini dışarı çıkartarak öldürüp, caddelerde sürükledikten sonra ağaçlara astılar. Hunharca işlenen bu cinayetler 3 gün boyunca sürdü ve Bağdat‘tan gönderilen askeri birliklerin şehre hâkim olmasına kadar devam etti.
Katliamın Birinci Günü
Kutlama yürüyüşü 14 Temmuz 1959 günü akşam saat 18.00’de petrol Şirketi’ne giden yol üzerinde başlamıştı. 200 binden fazla insan sokakları doldurmuş ve çoğunlunu da Türkmenler oluşturuyordu. Ortalığı kana bulayacaklar ise, kutlama törenlerini boykot ederek şenliklere katılmamışlardı. Çünkü onlar bir başka hazırlık içinde idiler! Kanlı bir hazırlık! Nitekim aynı günün akşamı saat 19.30 sıralarında ilk silah sesleri duyuldu. İlk olarak Atlas Caddesi üzerinde kahve sahibi olan Osman Hıdır, çok feci bir şekilde şehit edildikten sonra, yetmemiş, ayaklarından iplerle bağlanarak sokaklarda sürüklenmeye başlandı. Aynı saatlerde Türkmenlerin bulunduğu ’’14 Temmuz’’ ve ’’Bayat’’ kahvelerine de saldırı düzenlenmiş, bir yandan da kutlama Takları parçalıyorlardı…
Sokağa Çıkma Yasağı
2’nci Ordu komutanlığı mensuplarının da iştirak ettiği Türklere yönelik saldırıların ardından Kerkük’te sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Halk gerideki ölüsüne yaralısına bakamadan evlere girmeğe zorlandı. Bu dışarı çıkma yasağının yalnızca Türkler için ilan edildiği daha sonra anlaşılacaktı. Bu suretle istedikleri Türk’ü evinden alıp, tüfek dipçikleriyle vurarak 2’nci Ordu Karargâhı’na götüren eylemi planlayan resmi kişiler ve kullandıkları kişiler korkunç işkencelere başvuruyor, Türkleri diri diri elektrik direklerin asıyorlardı.
İkinci ve Üçüncü Gün
Katliamın ertesi günü ve devamında, 4’üncü Askeri Birliklere bağlı katiller,tüm şımarıklıklarını,acımasızlıklarını sergileyerek vahşetin boyutlarını büyütüyor,daha sistemli bir şekilde, sürülere dalan çakallar örneği Türkmenlere ait “Atlas” ve “Alemin” sinemaları ile kale içindeki bazı Türkmen evlerini top ateşine tutuyor, Alemin sineması sahipleri Muhammet Avcı ve Salahattin Avcı kardeşleri evlerinden alarak hunharca katlediyor. Kimleri yok edeceklerini önceden belirtmediği için, özellikle aydınlar sırayla evlerinden alınıyor, sokak sokak sürükledikten sonra dipçiklerle döve döve öldürülüyorlardı. Vahşetin bu kadarına dünya az şahit olmuştur: Türkleri diri diri toprağa gömüyorlardı. İkinci üçüncü günler Türkmenlerin kayıpları daha çoğalmış; Kasım Neftçi, Cihat Fahrettin ile Emel ve Nihat kardeşler olmak üzere masum 32 soydaşımız katliam kurbanları arasında yer alarak şahadet şerbetini içmişlerdir. Kerkük şehir merkezindeki katliamı öğrenen, yakın köy ve kasabalarda yaşayan soydaşlarımız silahlarına sarılarak, kardeşlerinin yardımına koşmaya başlamışlarsa da Kerkük’e akın eden bu insanları- asker, her türlü silah ve “insan kasabını” elinde tutan güçler tarafından etkisiz hale getirilmişlerdir. Tuzhurmatu kuşatılmış, tüm çevre yollar tutulmuştur.
Durumun Kontrolü Altına Alma Tedbirleri
Olaylar devam ederken Irak ordusunda üstün hizmetlerde bulunan ve aynı zamanda Arap alfabesiyle Irak Türkmenlerinin tarih, kültür ve folkloruna ait araştırmalarıyla bilinen Şakir Sabir Zabit ve arkadaşı Tahsin Rafat’in imzasını taşıyan asayişin sağlanmasına yönelik bir mektup verilmişlerdir. Elbette iyimser ve iyi niyet sahibi olma saflığının kimseye bir yararı olmayacaktır. Verilen “muhtırada” dile getirilen husus ve çareler şu şekilde belirtilmiştir: Bu üzücü olay, halkta büyük bir tepki yaratmış Türkmen vatandaşları göçe zorlanmakta aşağıda belirtilen önlemler alınmadığı takdirde gönüllerde güven ve emniyetini tesisi zor olur. Mağdur Türkmenlerin haklarını iade etmek için bu acil olarak önlemlerin alınması zaruridir.
Sadık bir ordu subayının ikinci ordu komutanlığına, kararlı bir idarecinin de valiliğe atanması. Sadık ve tarafsız üyelerden kurulu bir tahkik komisyonunun kurulması, bu komisyona Türkmenlerin aday gösterecekleri birinin de alınması. Bu katliama sebebiyet verenlerin en ağır cezalara diğer canilere de ibret olsun çarptırılmaları, Kerkük’te mülki idare, ordu ve polisin, hükümet politikasına karşı olanlardan arındırılması. Davut El-Canabi’nin uzaklaştırdığı bütün vatandaşlar, memurlar ve eğitim mensuplarının görevlerine iade edilmesi. Kerkük’te halkın direniş gücü ve diğer örgütlerin feshedilmesi, zararların tazminatı konusunda Davut El-Canabi zamanında ikinci ordu komutanlığınca kesilen telefonların sahiplerine iadesi.
Kerkük vilayetinin Kürdistan maarif müdürlüğüne bağlanmaması, Bölücülerin iddia ettiği gibi bu vilayet hiçbir zaman Kuzey’in bir parçası olmamıştır. Kürtlerden bazı ayrılıkçı gruplar, geçici ana yasada Arap ve Kürtlerin bu vatanda ortak olduklarını içeren metin, Türkmenlerin bu haktan mahrum edildiğine dair yorumlar getirmişlerdir. Ancak bu ana yasanın tatbikatı, Türkmen vatandaşların emellerine uygun görülmemiştir. Ancak bu metnin, özel mahiyette değil de genel olarak bütün Iraklıları kapsayacak şekilde değiştirilmesi uygun olacaktır.
Bugün Kerkük Katliamının yıldönümüdür, Yine Irak Türkmenleri çok büyük sinsi oyunlarla karşı karşıyadır. Irak hükümeti kendi derdine düşmüş, bir yandan IŞİD bir yandan İktidar kavgası bir yandan mezhep çatışmalar vs. Türkmenler ise, Kerkük üzerindeki planları tartışıyor ve bir çıkış yolu arıyorlar. Ama yine çözüm meçhul, belirsiz, anlaşmazlıklar devam ediyor ve daha nice veler… Kerkük Katliamı ile ilgili Şair Arif Nihat Asya diyor ki,
Aydil’in bana, Kerkük’e
Getirince hoyratları
Duydum yine, perde perde
Ordan gelen feryatları…
Dedim “Silinsin, bir çöple
Çizilmiş sınır hatları!”
“Türk” ken Kerkük’lülerin
Hem adları, hem sıfatları
Yazıklar olsun ki? Bugün
Hayat değil hayatları!
Şehitlerine yurt olmuş
Göğün en yüce katları;
Ruhlarını selamlasın
Yasin’imin Kanatları…
Kalanlarına verilsin
Hürriyettin beratları;
Silinsin, kurşunkalemle
Çizilmiş sınır hatları!