Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Meclis’in yeni yasama dönemini açış konuşmasında Avrupa Birliği’ni ve ABD’yi doğrudan hedef alarak sert göndermelerde bulundu. Erdoğan, ‘vize serbestisi’ üzerinden yüklendiği AB’ye, “Artık bu oyunun sonuna geldik. Açıkça ifade ediyorum, kendileri bilirler. Lafı döndürüp dolaştırmanın, diplomatik cambazlıklarla üste çıkmaya çalışmanın gereği yoktur” dedi. Erdoğan, özetle şu mesajları verdi:
MECLİS İKİNCİ DEFA GAZİ
15 Temmuz’da Meclisimiz, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra, ikinci defa gazilik şerefine nail oldu. Esasen o gece sokakları, meydanları, darbecilerin hedef aldığı tüm kurumları, darbecilere destek vermesi muhtemel tüm mekanları kuşatan milletimizin tamamı gazilik sıfatını hak ediyor. Maalesef, o gece ve daha sonrasında, bu hissiyatı anlamayan, anlamak istemeyenler oldu. Hatta 15 Temmuz’da yaşananları ‘senaryo’ diyerek, ‘oyun’ diyerek, ‘tiyatro’ diyerek, ‘film’ diyerek, ‘böyle darbe mi olur?’ diyerek küçümsemeye çalışanlar oldu. Buradan açıkça ifade ediyorum. Her kim ki 15 Temmuz’a amasız, fakatsız, lakinsiz ‘darbe’ diyemiyor ve lanetleyemiyorsa o da darbe girişiminin bir parçasıdır, en azından gönüllü destekçisidir. Böyle bir yanlışın içine düşenler, önce şehitlerimizin aziz hatırasına ve gazilerimize, onlarla birlikte o gece sokaklara dökülen milyonlara, daha ötesi milletimizin tamamına hesap vermekten kurtulamayacaktır.
15 TEMMUZ MİLADA DÖNMELİ
Türkiye’nin ve Türk milletinin vatanı, özgürlüğü ve geleceği söz konusu olduğunda nasıl tek yürek, tek sek, tek nefes olabildiğinin ispatı olan Yenikapı ruhunu titizlikle korumak hepimizin sorumluluğudur. Yaklaşım, inanç, düşünce, tarz farklılıklarımız mutlaka olacaktır. Bizden beklenen, milletimizin ve ülkemizin bekasını ilgilendiren temel konularda birlik ve beraberliğimizi güçlü tutmamızdır. Eğer biz PKK terörü, FETÖ, DEAŞ, sınırlarımızın güvenliği, vatanımızın bütünlüğü, devletimizin tekliği, bayrağımızın yüceliği konusunda ortak bir zemine buluşamıyorsak, işte o zamanortada ciddi bir sorun var demektir. Yenikapı’da sergilediğimiz ortak duruşu bu sebeple önemli görüyor ve devamını temenni ediyorum. Türkiye için 15 Temmuz’u her anlamda bir milat haline dönüştürmeliyiz.
MASANIN DIŞINDA KALAMAYIZ
Fırat Kalkanı Harekâtı, Suriye’deki terör örgütlerinin hepsine karşı, bölge halkıyla birlikte başlattığımız meşru bir operasyondur. Operasyonun başarıyla sürmesi, Suriye’de DEAŞ’la mücadelenin gerekli desteğin verilmesi halinde bu ülkenin kendi evlatlarıyla da pekala yürütülebileceğini gösterdi. DEAŞ’ın karşısına ısrarla bir başka terör örgütü olan PYD – YPG’yi çıkarmaya çalışanların tezleri Fırat Kalkanı Operasyonu’yla geçerliliğini yitirmiştir. Benzer bir oyun Musul’da da sahnelenmeye çalışılıyor. Türkiye olarak bölgenin asli unsuru olan kesimlerle işbirliği içinde, özellikle Arap ve Türkmen güçlerinin gereken şekilde desteklenmesi suretiyle Musul’un DEAŞ’tan kurtarılabileceğine inanıyoruz. Türkiye olarak masanın dışında kalamayız, masada olmaya mecburuz. 911 kilometre Suriye’de, yaklaşık 350 kilometre Irak’ta sınırı olan ülke, Türkiye. Diğerlerinin böyle bir sınırı burada yok. Ama onlar sonuç belirlemek istiyor. Biz artık seyirci kalamayız. Aksi takdirde hem sınır güvenliğimiz hem terörle mücadele çabalarımız tehdit altında olacaktır.
SÖZÜNÜ TUTMAK İSTEMİYOR
AB’nin ülkemize söz verdiği vize serbestisi uygulamasının bu ay yürürlüğe girmesi gerekiyor. Birlik tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, terörle mücadele gibi Türkiye için hayati bir konunun sürecin ön şartı haline dönüştürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Açık söylüyorum, bu tavır AB’nin Türkiye’ye verdiği sözü tutmak istemediğinin ilanıdır. Ve yine açıkça ifade ediyorum, kendileri bilirler. Lafı döndürüp dolaştırmanın, diplomatik cambazlıklarla üste çıkmaya çalışmanın gereği yoktur. Lütfen Avrupalılar, kafalarındaki farklı niyetlerin günahını bizim üzerimize yıkmaya çalışmaktan vazgeçsinler. AB şayet objektif bir değerlendirmeyle Türkiye’yi tam üye yapacaksa bunun önünde hiçbir engel bulunmuyor. Biz buna hazırız. Fakat böyle bir niyet olmadığı halde akıl mantık dışı dayatmalarla bizi oyalamaya devam edeceklerini düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Artık bu oyunun sonuna geldik. Türkiye’yle ve Türkiye’siz yoluna devam etme seçimi AB’ye aittir, kurnazlık yapıp sorumluluğu bizim üzerimize yıkmaya çalışmasınlar.
ABD‘DE ÇOK BAŞLILIĞA TANIK OLUYORUZ
ABD ile ilişkilerimizi geleneksel ittifak ilişkilerimizin ruhuna uygun şekilde sürdürmenin gayreti içindeyiz. Ancak, bilhassa son dönemde ABD’nin bölgemize yönelik politikalarında ciddi bir tutarsızlık ve çok başlılık işaretlerine tanık oluyoruz. Amerikan yönetiminin bir kısmı ısrarla Suriye’de ve Irak’ta PKK/PYD-YPG terör örgütüyle ortak çalışma yürütürken, bır kısmı da bizim hassasiyetimize daha yakın politikalar izlemeye çalışıyor. Amerika’daki başkanlık seçimlerinden kaynaklandığı anlaşılan bu sorunun, ülkemizin hayati çıkarlarına kalıcı zararlar vermeden çözümü için gayret göstermeyi sürdüreceğiz. Bu süreçte, ABD Kongresi’nin, Suudi Arabistan’a 11 Eylül saldırıları sebebiyle dava açılmasına imkan veren bir yasayı onaylaması da büyük bir talihsizliktir. Her şeyden önce bu yasa, hukukun evrensel bir kabusu olan ‘suçların şahsiliği’ ilkesine alenen aykırıdır. Devletlerin egemenlik hakları konusunda tehlikeli bir tartışma başlatma potansiyeli olan bu yanlış adımdan bir an önce dönülmesini bekliyoruz.
UYUM İÇİNDE ÇALIŞTIM
Bugüne kadar yasama, yürütme, yargı organlarıyla ve milletiyle uyum içinde bir Cumhurbaşkanlığı vazifesi icra ettiğime inanıyorum. Cumhurbaşkanlığı makamını ve mekanını yıpratmaya yönelik çabaları üzüntüyle karşılıyorum. Burada hedef alınan şahsım değil, milletimizin hür iradesiyle yaptığı tercihtir. Hiç kimsenin, özellikle de kendileri de seçimle gelen TBMM üyelerinin böyle bir hakkı yoktur. İnşallah, bugünden sonra bu anlamsız tartışmayı da geride bırakmış olacağımızı ümit ediyorum. Huriyet