Sinan Sait’le Nasıl Tanıştım
Aydın Kerkük
Bendeniz daha genç yaşta iken bizim edebiyatımızın bir parçası olan Azerbaycan şiirini, şairlerini sever ve dinlediğimde hayran kalırdım. Buna ilaveten o zaman bu şairler hakkında Kardeşlik dergisinde yazı yazıp şiirlerinden örnekler vermeyi de çok arzu ediyordum. Günler geçti Azerbaycanlı şairleri Kardeşlik dergisi yoluyla okurlara ve tüm Türkmen edebiyatçılarına tanıtmak isteğim büyüdü ve ilk uğraşılarım Azerbaycan’ın Başkenti Bakü Radyosunun idaresine mektup yazıp kendilerinden edebi kitaplar istedim. Aradan az bir müddet geçti Radyoevi bana bir paket Arapça olmak üzere kitapçıklar gönderdi, çok sevindim. Kitapçıkların içinde birde baktım rahmetli Sinan Sait’in Arapçaya tercüme ettiği iki kitap vardı. Hatırlıyorum bu iki kitabın birisinin adı (Uğniyat Azerbaycaniye ila- Bilad-il-Arab) ikinci kitap ise adını hatırlayamadığım yine Azerbaycan Türkçesinden Arapçaya tercüme edilmiş bir hikâye kitabı idi. Kitapçıklar elime geçtiğinde hemen Türkçe tercümesine başladım ve Kardeşlik Derginde yayınlandığında çok mutlu olmuştum…
Aslında bu fikrin sahibi sayın kardeşim Dr. Şemsettin Küzeci Beye aittir. Çünkü o bizi Ankara’dan arayıp konuyu hatırlattı ve bu konu hakkında yazı yazmamı rica etti. Sağolsun Şemsettin Bey, demek ki o zaman Kardeşlik dergisinde Azerbaycan şairlerini Irak Türkmenlerine ilk olarak Tanıtmak şerefi bize nail olmuştur. Hatırlıyorum o şairler Resul Rıza, Bahtiyar Vahabzade, Cafer Cabbarlı idiler. İşin tesadüf tarafı ise bendeniz adı geçen bu şairleri 1970’lı yıllarda Irak’a gerçekleştirdikleri ziyaretlerinde Kerkük’te Rahmetli Kütüphaneci Mehmet Emin Asri’nin Kütüphanesinde gördüm ve tanıştım hasret giderdim.
Günlerden bir gün bu hatırayı Bakü ziyaretimde Azerbaycan Yazıcılar Başkanı Sayın Anar Beye anlattım ve babasını görme fırsatım olduğunu söyledim. Anar Bey çok sevindi ve duygulandı. O görüşme ’de Irak Türkmenlerinin sevgili dostu ve medar-ı iftiharımız Prof. Dr. Gazenfer Paşayev Beyler de mevcut idi. O esnada Anar Bey heyetin kararı ile Azerbaycan Yazıcılar Birliğinin Fahri üyelik kimliği ile beni ödüllendirdiler ve şeref verdiler.
Rahmetli Sinan Sait Terzbaşı Tahsil yılları bittikten Irak’a döndükten sonra bendeniz Hicri Dede adlı kitabımı hazırlamıştım ve Basın izini almam için Kültür Bakanlığı Bağdat’a gittim. Bir tesadüf eseriydi Bakanlığa karşımda Sinan Sait Hocamı gördüm. Gülümsedim selam verdim hemen tanıdı kollarını açtı ve sıcak sıcak bağrına bastı. Bendeniz meseleyi kendisine anlatınca elimde bulunan kitabın el yazmasını elimden aldı ve beni Bakanlığın yukarı katta bir odaya götürdü. Odada oturan zat meğer kitap sansür uzmanların baş sorumlularıymış. Yine de bir tesadüf eseri Hicri Dede kitabıma uzman olarak kendisine teklif ettiler. Kabul etti ondan sonra kitap hakkına bana önerilerinin teker teker anlattı ve düzeltmemi istedi. Bakanlıkta işimiz bittikten sonra dışarıya çıkarken kendisine bir ricada bulundum.
Bundan önce Türkmence Radyosu için iki piyes ve Fethulla Altınses için bir şarkı sözü yazmıştım. Bunların mükâfatını almak için bana Radyodan haber gönderdiler. Tamam dedi, beni arabasına bırakıp Radyoevine götürüp ücretimi muhasipten aldı, bana teslim etti. Beni çok memnun etti, çok sevindim bu davranışlarına. Orada işimiz bitti ama o yine beni bırakmadı olmaz dedi bu defa beni öğle yemeği için evine götürdü yolda bana yolu tanıtıyordu bak dedi bizim olduğumuz semtin adı “Şurta etteniye” İkinci Polis semtidir. Eve ulaştık evdekiler beni sıcak bir şekilde karşıladılar. Memnun oldum daha sonra önle yemeğini yedik bana “Doktora Tezini” gösterdi ve Azerbaycan’daki çalışmalılarından bahsetti, sonra beni Bağdat otobüs Garajına götürdü.
O zamanlar yüzümde ve içimde büyük bir hüzün vardı. Elimde olmadan onu büyüğümüz bilerek ona bir şeyler anlatmak istedim. Oda rejim tarafından Kerkük’te Türkmenlere karşı baskılar bütün hızıyla başlamıştır. Kendisine tüm olup bitenleri konuştum, çok üzüldü ve çok tuhafına geldi ve şu kelimeleri dile getirdi. Maalesef niçin öyle yapıyorlar?…
Allah Sinan Sait’i gani gani rahmetiyle cennet mekân eylesin.