Öğrenilmiş Çaresizlik
Dr. Hicran Kazancı*
Irak’ın bağımsızlığına kavuşmasından Saddam rejiminin düşmesine dek, ülke yönetiminin başına gelen tüm Iraklı iktidarlar, Türkiye’nin Türkmenlerin kaderiyle müdahaleci bir tavırla ilgilendiği algılaması geliştirerek Irak Türkmenlerine baskı ve asimilasyon uygulamıştır. Saddam sonrası süreçte de, aynı bahane ileri sürülerek Türkmenlere yönelik baskı ve yıldırma politikası farklı yöntemlerle ve farklı aktörlerce uygulanmaya devam ediliyor. Bu durum, sürekli aksiliklerle ve başa çıkamadığı sorunlarla karşılaş-tırıl-an Türkmenlerde umutsuzluğa yol açtı ve gelişmeler bireyleri eylemsizliğe sevk etti. Yani Türkmenler, bilimsel adıyla “öğrenilmiş çaresizliği ve şartlı refleksi” benimsediler. Böylesi planlı politikalara karşı kendi stratejilerini geliştirmesi gereken Iraklı Türkmen lider ve siyasetçiler birbirleriyle uğraşmayı tercih ederek bindikleri dalı kestiler. Açık bir ifadeyle, Türkmenlerin öğrenilmiş çaresizlik ve şartlı refleks içine tutsak edilerek pasif ve itaatkâr toplum olmasında Türkmen lider ve siyasetçilerin büyük payı bulunuyor. Bireyler ve toplumlar korkutularak, sindirilerek, kandırılarak; adeta kendi korkularıyla yönlendirilerek yanlış-doğru kavramlarını dahi unutur hale getirilebilirler. Değer yargısı kaybettirilen, kavram anarşisi içine itilen toplumlar sürekli olarak değişen düşman hedefler, art arda verilen sloganlarla şaşırtılır ve sonuçta pasif, aldırmaz, tepki vermez bireylere ulaşılır. Bu bireylerden oluşan toplumlar içine itildikleri kaosta, neyin doğru neyin yanlış olduğunu algılayamayacak ve sebep-sonuç ilişkilerini irdeleyemez konumuna gelirler.
1980 yılında Türkmen lider kadrosunun idam edilmesi, o tarihten bugüne dek olan süre içerisinde, Türkmen toplumuna yönelik yıldırma politikasına karşı strateji üreten ve uygulayan bir Türkmen liderinin çıkmaması durumu daha da vahimleştirdi.
Bu durumdan kurtulmanın yolu, 1995 yılında başlatılan ideolojik temelden uzak Türkmen siyasi elit kadronun yetiştirime projesi çerçevesinde yetiştirilenlerin önünü açmaktır. Öte yandan, Kerkük merkezli Irak sorununa bölgenin en önemli ülkesi olan Türkiye Devleti’ne rağmen yani Türkiyesiz bir çözüm bulunması imkânsız görünüyor. Çözümlenmesine, Türkiye Devleti’ni, rantsız bırakacak her hangi bir çözüm olmayacaktır. Dolayısıyla Iraklı Türkmenler açısından, bu iki konuyu iyi değerlendirerek yeni süreçte, teslimiyet temelinden uzak bir Irak merkezli politika izlenmesi kaçınılmaz bir durumdur.
*ITC Yürütme Kurulu ve İdari Heyet Üyesi