AA / Kasım Süleymani ve Mehdi el-Mühendis’in bu ayki ABD saldırısında hayatını kaybetmesiyle birlikte, İran da Irak siyaseti ve Orta Doğu genelinde en büyük manevra güçlerini kaybetmişti. Bu bakımdan İran’ın Lübnan ve Irak’ta yeni çabalarla siyasi derinlik kazanma çabaları Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın bölge siyasetinde daha fazla inisiyatif alması ve Mukteda es-Sadr ile ABD’ye karşıya girilen ittifak neticesinde şekillenmişti. Mukteda es-Sadr ise, cuma günü ülkedeki ABD askerlerin çekilmesi için yapılan protesto yürüyüşünün düzenlenmesi sürecinde Ayetullah Sistani ile birlikte Irak siyasetindeki en kilit siyasi figür olduğunu özellikle İran’a göstermek istedi.
Sadr’ın İran destekli milis gruplarla girdiği ve geçici olduğu iddia edilen bu ittifak ise öncelikle Sadr yanlıları arasında yankılandı. Başka bir deyişle, tarihsel olarak bir din adamı tarafından yönetilen halk tabanlı bir hareket olan Sadr Hareketi’nin yaklaşık 30 yıl içerisinde öne çıkarttığı halkçılık, siyasi elitlere mesafeli durma, İslamcılık ve ABD karşıtlığı gibi misyonları üzerinde yeni tartışmalar yükselmeye başladı. Sadr’a karşı en ciddi muhalefeti yaklaşık üç aydır protesto gösterilerine katılan ve onun halkçılığını sorgulayan göstericilerden ve hareket içerisindeki yöneticilerden geldi. Peki Sadr ve İran ile İran destekli Iraklı gruplar arasında oluşan yeni ittifakın nedenleri ve anlamı neydi? Sadr’ın kitlesi neden İran için cazip bir fırsat oluşturmuştu ve bu ittifakın Sadr için kazanımları ve götürüleri neler olabilirdi? Devamı:https://www.aa.com.tr/tr/analiz/irakta-sadrin-riskli-siyasi-manevralari/1715511