AA / Irak Türkmen Cephesi (ITC) Türkiye Temsilcisi Mehmet Tütüncü, AA muhabirine, Türkmenlerin Irak’ta kurulan yeni hükümetten beklentilerine, Kerkük’ün güvenliği ve yönetimine dair değerlendirmelerde bulundu.
Irak’taki yolsuzlukların sonlandırılması, silahın sadece devletin elinde bulunması ve Irak’ın bağımsız bir hükümetinin olması gerektiğini ifade eden Tütüncü, “Biz Türkmenlerin taleplerinden biri de temsiliyet meselesi. Irak’ta maalesef her şeyde mezhepsel ayrım yapılıyor. Biz bu ayrımdan yana değiliz. Hükümet kurulurken ve atamalar yapılırken, Türkmenlerin göz ardı edilmemesi gerekiyor. 22 tane bakanlığın 12 tanesini Şiiler alıyor, 6 tanesini Sünniler alıyor, 3 tanesi Kürtlere veriliyor, 1 tanesi de azınlıklar için. Ancak Türkmenleri kimse zikretmiyor.” diye konuştu.
Türkmenlerin mezhep ayrımı üzerine kurulmuş bir toplum olmadığını ve böyle bir şeyi de kabul etmediklerini dile getiren Tütüncü, en son parlamentoda Başbakan’ın yeni bir bakanlık açılması ve bunun da Türkmenlere verilmesi için yetkilendirildiğini hatırlattı.
Tütüncü, “Ama onu da vermemek için farklı yöntemler deniyorlar. Türkmenlerin kabinede olması çok önemli. Bağdat’ta bunun için mücadelemiz hala devam ediyor. Bu konuda bazı Şii partilerin baskısı var. Türkmen bakan, bizim milletvekillerimizin ortaklaşa Başbakan’a sunduğu listeden seçilmeli. Bu liste dışından kabul etmiyoruz. Şiiler, Sünniler ve Kürtler için nasıl onların istedikleri kişiler getirildiyse Türkmenlerinki de bu şekilde olur.” ifadelerini kullandı.
Kerkük’ü uzun yıllardır Arapların yönettiğini ve 2003’ten sonra kentin yönetimine Kürtlerin geldiğini anımsatan Tütüncü, “2003-2017 arası, 14 sene boyunca hizmet ve güvenlik açısından Türkmenlere, Araplara ve hatta bazı Kürtlere çok zor durumlar yaşattılar.” dedi.
Tütüncü, 2017’de Bağdat’ın Kerkük’e müdahalesinden sonra eski valinin Arap yardımcısının vekaleten görevi yürüttüğünü aktararak, “Biz diyoruz ki seçimlere kadar bir Türkmen vali atansın. Seçimden sonra da Kerkük’te bir anlaşma olsun, dönüşümlü valilik olsun. Türkmen, Arap ve Kürtler arasında. Her devlet biriminde yüzde 32 Araplara, yüzde 32 Türkmenlere, yüzde 32 Kürtlere verilsin. Geri kalan yüzde 4 de Hristiyanlar için olsun. En azından kısa ve orta vadede böyle bir düzenlemeye gidilebilir.” şeklinde konuştu.
Kerkük’ün güvenliği ve yönetimine dair değerlendirmelerde bulunan Tütüncü, şunları kaydetti:
“Kerkük’teki sıkıntılar çözülünceye kadar kentin güvenliğini sağlayacak Kerkük Savunma Gücü oluşturulsun. Bunda da etnik gruplar ortak olsun. Diğer bütün resmi daireler de aynı şekilde müdürü ve yardımcısı ona göre atansın. Valilik seçim sonrası da dönüşümlü olsun. Biz hizmet ettiğimiz zaman bütün halka hizmet ederiz. İnsanlar kimin ayrımcılık yapmadan çalıştığını görsün.”
Terör örgütü DEAŞ’a karşı Irak’ın terörle mücadele biriminin ciddi bir şekilde mücadele etmesi gerektiğini belirten Tütüncü, DEAŞ’ın bir an önce Irak topraklarından sökülüp atılması gerektiğini vurguladı.
Tütüncü, “Ancak Kerkük özelinde konuşursak, bu bölgelerde bizim Peşmerge ile sıkıntımız da var. 2003’ten 2017’ye kadar Peşmerge orayı adeta işgal etti. Peşmerge, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin olduğu 3 ilde olması gereken bir güçtür ama petrolünden dolayı Kerkük’ü o bölgeye katmak istiyorlar. Türkmenler ve Araplar da buna karşı.” ifadelerini kullandı.
Kerkük’ün Bağdat’a bağlı kalmasını talep ettiklerini dile getiren Tütüncü, Kerkük Savunma Gücünün sadece Kerküklülerden oluşması ve bu güce başka yerden kimsenin getirilmemesi gerektiğini kaydetti.
Tütüncü, “Bunlar kısa vadede yapabileceğimiz en iyi çözüm. Aksi takdirde Peşmergenin tekrar Kerkük’e dönmesi halinde kentte ciddi sıkıntılar yaşarız.” dedi.
“Türkiye’den başka Türkmenlere yardım eden yok. Türkiye olmasa, orada halimiz çok perişan olur. Türkiye’ye minnettarız.” ifadesini kullanan Tütüncü, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının varmış olduğu boyut ve özellikle Türkmen bölgelerindeki sağlık sisteminin yetersiz olmasından dolayı çok sıkıntılar yaşandığını ve Türkiye’den yardımların devamını beklediklerini iletti.
Tütüncü, DEAŞ’tan kurtarılan Türkmen kadın ve çocukların durumuna ilişkin ise şunları söyledi:
“DEAŞ’tan kurtarılan Türkmen kadınlar ve çocukları konusunda çok ciddi bir mağduriyet var. Bu konu birinci derecede devletin sorumluluğudur. İnsanlara sahip çıkılması, rehabilite edilmesi ve sorunların giderilmesi gerekiyor. Maalesef bu alandaki düzenlemeler çok yavaş ilerliyor.”