Irak Parlamento Seçimlerinin Türkmenlere Yansımaları
Dr. Hicran Kazancı
10 Ekim 2021 tarihinde yapılan Irak Parlamento seçiminin resmi sonuçları açıklandığında, Irak’taki Türkmenlerin Türkmeneli Bölgesi bağlamında yaşadığının “büyük yenilgi” olduğu anlaşılmaya başlanmıştır. Söz konusu seçim, Kerkük başta olmak üzere diğer “tartışmalı bölgeler” diye bilenen coğrafya üzerinde Birleşmiş Milletler gözetiminde Kürt, Türkmen ve Araplar tarafından mutabakatın sağlanması ve sağlanan mutabakatın Irak Parlamentosunda onaylanması, seçim sonuçlarının BM başta olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından resmi bir belge olarak kabullenilmesi anlamına gelmektedir. Dahası, seçim sonuçlarının Irak’taki Türkmenlerin “gerçek” nüfus oranı olarak, başta Irak olmak üzere uluslararası platformlarda delil olarak kabullenmesi demektir.
1992 yılında Kurtarılmış Bölge diye belirlenen Irak’ın kuzey bölgesinde, Türkmenler siyasi faaliyetlerine başladı. Tarih boyunca Iraklı Türkmenlerin yerleşim birimleri olarak bilinen Telafer’den Mendeliye uzanan coğrafi hattı, Türkmeneli Bölgesi olarak tanımlanmıştır. Bahse konu olan bölgenin Türkmenlere ait olduğu, Iraklı Türkmen siyasetçileri tarafından Irak ve uluslararası mahfilerde gür sesle dinlendirilmeye ve anlatılmaya başlandı. Bu durum, birçok merkezi ürküttü. 1959 Kerkük Katliamını ve 1980 Türkmen liderlerinin idamını gerçekleştirenler, yeniden sahneye çıktılar. Türkmen toplumunu, liderlerden arındırılmış, kendi ayakları üzerinde duramayan, spekülasyonlara açık, savunmasız, kendi içinde gruplara ayrılmış ve başkaları tarafından kolayca yönetilen bir toplum haline getirmeyi hedeflemişlerdir. Aralarında derin anlaşmazlıkların olmasına rağmen Türkmenlerin hedef alınması söz konusu olunca işbirliği yapmaları kolaylaşmıştır. Erbil’de Türkmen siyasetini yürüten 36 Türkmen siyasetçisi, Saddam ordusunun baskını ile tutuklanarak idam edilmiştir. 1959 ve 1980 katliamlarını gerçekleştiren ve onunla işbirliği yapanlar, hedeflerine ulaşmıştır.
Türkmen Siyasi Hareketinin Kırılma Noktası: 2018
Bütün bu acımasız saldırılar ve katliamlara rağmen, Türkmen toplumunu sindiremediler, bölük-pürçük, zayıf bir toplum olarak gösteremediler. Yani, bütün girişimlerine rağmen kaleyi yıkamadılar. Dışarıdan yıkamadıkları kaleyi içten yıkmayı denediler ve nihayetinde başardılar. İşte, 2021 seçim yasasının çıkarılmasında, şahsi ve münferit menfaattarını her şeyden önde gören ve bazı merkezler tarafından desteklenen Türkmen siyasetçiler sayesinde, istedikleri hedefe ulaştılar. Son Irak Parlamento seçiminin, vilayetler bazında sandalye dağılımına baktığımızda, Irak’taki Türkmenlerin uğratıldığı “büyük yenilgi” tanımının daha net görüldüğü anlaşılacaktır.
Irak Parlamentosunun toplam sandalye sayısı 329 sandalyedir.
Telafer’ın bağlı olduğu Musul’da 31 sandalye+3 azınlıklara verilen kotadır.
Erbil 15+1 sandalye.
Diyala 14 sandalye.
Süleymaniye 18 sandalye.
Kerkük 12+1 sandalye.
Tuz Hurmatu’nun bağlı olduğu Salahattin 12 sandalye.
Bağdat 69+2 sandalye
Türkmeneli olarak bilinen bölgede yer alan vilayetlere göre toplam sandalye sayısına baktığımızda (Bağdat hariç) 102 sandalyedir. 102 sandalyeden sadece, Kerkük’te 1’i ITC’den olmak üzere 2 sandalye, Musul’da 1’i ITC olmak üzere 3 sandalye, Erbil 0, Salahattin’de 1 Türkmen, ITC 0 ve Diyala 0 olmak üzere toplam 6 Türkmen milletvekilliği kazanıldı. Başka bir ifadeyle, 1000 yıldır Türkmenlerin ana yurdu olan Türkmeneli bölgesine ayrılan 102 sandalyenin sadece 6’sının -ITC ise sadece 2’si- kazanıldığı bir tabloda Türkmenlerin varlığı noktasında ne kadar korkunç olduğu görülüyor.
Türkmenlerin Çıkış Yolu
1975 Cezayir Anlaşması ile büyük yenilgiye uğrayan Irak siyasal Kürt hareketi, Washington ve Batılı ülkelerde sivil siyaset temelinde örgütlenmeleriyle büyük yenilgiyi Irak’ta kendi açılarından büyük başarıya dönüştürdüler. 1995 yılından itibaren söylediğimi tekrarlıyorum, Kürt hareketi için Washington ne kadar önemliyse, Iraklı Türkmen siyasi hareketi için de Ankara o kadar önemlidir. Iraklı Kürt siyaseti, Irak’ta elde ettiği kazanımları, uzun yıllardır Washington’da kurdukları temsilciliklere borçludur. Ne Cumhuriyetçilerin ne de Demokratçıların uzantısı olmadan Kürtçülük hareketinin genel menfaati doğrultusunda hareket etmeleri belirleyici olmuştur.
Dolayısıyla, Ankara temsilciliği başta olmak üzere, ITC’de üst düzey görevlilerin belli özelliklere sahip olmaları gerekmektedir. Uluslararası ve bölgesel gelişmeleri iyi okumak, öngörüye sahip olmak, Irak’ta yaşayan toplumda kabul görülmek, Araplarla ve yabancılarla kolayca diyalog kurmak gibi “stratejik beyin” özelliklerine haiz olmalıdır. Ayrıca Türkiye’de de hiçbir siyasi partinin uzantısı olmaksızın Irak’taki Türkmen mevcudiyetini koruma ve kollayabilme becerisine sahip olmalıdırlar. Türkmenler ve Türkmenelinin bu tip siyasetçilere ihtiyacı vardır. Aksi takdirde, Irak’taki Türkmen varlığı açık bir hedef haline gelecektir.