Arap Parlamentolar Arası Birliği (AIPU) Konferansı’nın Bağdat’ta 18 Arap ülkesinin parlamento ve halk meclislerinin başkanlarından oluşan üst düzey heyetlerin katılımıyla düzenlenen 34. oturumu sona erdi. Geçen ay Basra’da düzenlenen Körfez Ulusları Kupası’nın resmi ve halk düzeyindeki son engelleri de kaldırması ardından Irak’ın Arap çevresine açılım çemberinin genişleyeceği umutları kaydediliyor.
Bağdat’ta en son 1983’te yapılan oturumun 40 yıl ardından düzenlenen konferansa katılan Arap heyetleri başkanları ile görüşen Iraklı liderler, Arap ülkelerinin Irak’a yönelik açılımlarına verdikleri önemi dile getirdi. Aynı zamanda Irak-Arap ilişkilerinin engeller olmadan pekiştirilmesinin ne derece önemli olduğunu vurguladı.
Arap parlamento çalışmalarının ilerleyişine katkıda bulunacak bir dizi karar ile çalışmalarını sonlandıran söz konusu konferansta Araplar tarafından iyi karşılanan bir girişim başlatıldı. Deprem felaketi ardından Suriye’yi dayanışma niyetiyle ziyaret edecek bir heyet oluşturulurken, Suriye’nin Arap Birliği’ne kademeli olarak geri dönüşüne yönelik hazırlıklar yapıldı.
Egemenlik Koalisyonu’ndan Irak Parlamentosu üyesi Yahya el-Muhammedi, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
“Arap Parlamentosu konferansının en önemli çıktısı, Irak’ın Arap çevresine açılımı, herhangi bir ülkedeki yasama meclislerinin deneyimlerinden yararlanmasıdır. Irak, en kötüsü şiddetin tavan yaptığı 2014’teki olaylar olmak üzere, 2003 olayları ardından yaşadığı koşullar nedeniyle Arap kardeşleriyle iletişim halkasını kaybetmişti. Ardından yavaş yavaş toparlanmaya başlayan Irak, şimdi ise açıkça durumunu düzeltmeyi, önemli bir parçası olduğu Arap çevresi ile iletişim kurmayı düşünüyor. Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed el-Halbusi ve konferansa katılan Arap heyeti başkanlarının Şam ziyareti, Arap siyasetinde önemli bir geçişi temsil ediyor. Halbusi, siyasetindeki cesareti, kendisinden önce bu konumda bulunanların alışkın olduğu siyaset kurallarının birçoğunu çiğnemesiyle öne çıkıyor. Böylece Arap dünyasında çok daha güçlü roller oynayabiliyor.”
Şarku’l Avsat’a konuşan Irak Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan Şammari ise şöyle söylüyor:
“Irak, artık bölgesel diplomasinin yanı sıra, bu diplomasi çıkarların kesişmesi anlamına gelse de, Arap diplomasisi düzeyinde de önemli bir rol oynamaya hak kazandı. Bazı hükümetlerin izlediği politikalar sayesinde Irak’a olan güven giderek artıyor. Bunun ardında Irak’a büyük güven veren denge ilkesi, Irak’ın aralarında fikir ayrılığına giren ülkeleri herhangi bir istikrarın Irak’a olumlu yansıyacağının farkına varması dolayısıyla boykot etmemesi gibi hususlar yatıyor. Önleyici diplomasi ilkesi mucibince çalıştığı için böyle bir yola giren Irak, iç kesimlerindeki yansımaların ve anlaşmazlıkların etkilerini mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyor. Bu durum, onu çeşitli düzeylerde önemli bir rol oynamaya itiyor. Irak’ın benimsediği Arap açılımı, Bağdat’tan Şam’ı ziyaret eden meclis heyeti üzerinden Arapların aslında kendi aralarında arabulucu olma ihtimalindeki rolünü pekiştirdi. Diğer yandan ise Irak’a odaklanan ABD, bunun bölgede aynı fikirde olmadığı bazı taraflar ile bir bağ olabileceğinin gayet farkında.”
Al-Iraqia Üniversitesi’nde Uluslararası Medya Profesörü Dr. Fadıl el-Bedrani ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şu ifadeleri kullanıyor:
“Arap ve uluslararası arenalarda aktif bir rol oynayan Irak, şuan Batı ülkeleri ile Arap ülkelerinin somut desteğine dayalı olarak bölgede istikrar sağlamak istiyor. Bu istek, uluslararası eksenlerin çarpışmasına tabi olmaya devam ediyor. Buna, kendi ekseni içinde olmak şartıyla gelişmiş bir Irak’ın yeniden formüle edilmesine katkıda bulunan ABD ve Avrupa da dahil. Irak’a dair siyasi ve güvenlik dosyalarını hala elinde tutan İran ise Irak’ın kendi ekseni içinde kalması şartıyla yükselmesini istiyor. Bu engeller Irak’ın yükselişini geciktirebilir. Son dönemde atılan adımlar, genel atmosferin Irak’ı önemli bir rol oynamaya ittiğini gösteriyor. Arap Birliği Parlamentolar Konferansı’nın 34. oturumu, Arap Körfezi halkının katıldığı 25. Körfez Ulusları Kupası, birinci ve ikincisi Ürdün’de düzenlenen Bağdat Konferansı bu yönde örnek gösterilebilir.”