Kapadokya’da değerli eğitimci, edebiyatçı dostlarım Veli Ay, Ayşe Ay ve Esra Kösem Hanım efendi’nin özverileriyle çıkan Güfte Edebiyat’ın yazar ve şairleri yeni sayısında “sandalye” temasıyla okurlarıyla buluşacaklar.
Anımsayalım, zihnimizde küçücük bir yolculuğa çıkalım. Üzerine otururken çoğu zaman sağlam olup olmadığını bile düşünmediğimiz, kimi zaman yorgunluktan yığılıp arkaya doğru kaykıldığımız, kendimizi bırakıverdiğimiz, üzerinde oturup sebepsiz kavgalar ettiğimiz, demirden, ahşaptan ve kırılgan plastikten yapılmış sandalyelerde nice hikâyeler biriktirdik…
Sandalyeler…
Evlerde alelade bir eşya olarak bir köşede sessizce duran sandalyeler, bu sayımızda dile geldi. Kimisi âşık oldu, genç bir kıza, istemese de onun ölümüne eşlik etti. Seven bir kadının terk edilme kaderine ortak oldu, kulağı kapıda bekledi. Bir kahvehanede çınar ağacının altında gördük kimi zaman da. Terk edilişlerin adı “sandalye’n boş kaldığında” oldu şiirlerde. Usta marangozların bilgeliğiyle bir anıt gibi dikildi. Çocuk sahibi olamayan kadınların ölüme yürüyüşüne eşlik etti sandalye. Bazen mezar taşının hemen berisinde bir “sanık sandalyesi” oldu.
Sait Faik ABASIYANIK’ın “KIŞ AKŞAMI, MAŞA VE SANDALYE” öyküsü “Odanın sessizliği, bir sandalyenin duruşu, duvardaki saatin tik takı sinirime dokunuyor.” cümlesiyle başlar. Öykü kişisi sandalyenin hâline sinir olmakla beraber şaşırır da. “Bir insan bekler gibi duran sandalye? Onu yapan sandalyeci ne yaman adammış doğrusu. Sandalyeye insan bekletmesini bilmiş.”
Sandalyelerin dili oldu bu sayımızda yazar ve şairlerimiz, onlara “insan bekletmesini” bildiler…
Keyifle okumanızı diliyoruz.
İndirmek İçin:
#güfteedebiyat #sandalye #şiir #öykü #inceleme #azerbaycan #güneyazerbaycan #kırgızistan #özbekistan #kuzeymakedonya #tataristan #doğutürkistan #türkmeneli
#kerkük