Esra Köprülü’den ” Yazarlığı İlk Adım” İlk Deneme Yazısı

Deneme:

Yazarlığa İlk Adım

Esra Köprülü[1]

Günlerden bir bahar günüydü, her yerde çiçekler böcekler, pencereden odaya sızan mis gibi enerji kokuları, kuş cıvıltısı ile şenlenen ortamlar, bahar ile ayrıca bir şenlenmişti. Her şey mükemmel olması gerektiği gibiydi insanın böyle bir ortamda mutsuz olmasına ihtimal yoktu çünkü bahar ile duygular coşar kalpler sevgi ile çırpınır. Ama bunların hepsi tabi ki dış dünya için geçerlidir ya insanın iç dünyası.

İnsanın iç dünyası çok önemlidir dış dünyasını da şekillendirir. İç dünyan karanlık, korku dolu, yalnızsa dış dünyan ne kadar kalabalık ne kadar aydınlık olsa da değişmez. İç dünyan da yalnızsan etrafında milyonlarca insan olsa bile o yalnızlık hissi peşini bırakmaz, karanlıksa her yer harikulade olursa da olsun ister her yer yemyeşil olsun, cıvıl cıvıl olsun, kuş sesleriyle canlansın senin için farketmez ne demişler kişi ne ise karşısındakini etrafını öyle görür. Çünkü sen iç dünyanı tanımıyorsun onunla yaşamayı onu karanlıktan çıkarmayı elinden tutup hadi gel başarabiliriz yapabilirsin demeyi bilmiyoruz.

 İşte böyle de nankörüz kendimize karşı yaptıktan sonra kıymetini bilmeyen başkalarına karşı sonsuz bir şekilde yardım edip zahmete katlanırken kendimize bir el uzatmayı bile bilmiyoruz El uzatmamanın cezasını her gün misliyle çeksek bile farkına varamıyoruz yaşadıklarımızın hissettiklerimizin ağırlığını kendi kabuğumuzu kırmayıp öyle bekliyoruz birinin bizim elimizi tutup çekmesi için aslında o güç o kuvvet var bizde ama kaybolmuş bir yerlerde çünkü onu biz umursamayarak bir yerlerde kaybettik bekliyoruz ki bir kişi gelsin bizim elimizden tutsun bize rehber olup o kaybolmuş hayallerimizi, özgüvenimizi bizde olup farkına varamadığımız yeteneklerimizi ortaya çıkarsın.

Yine o günlerden bir gündü her şey olduğu gibi mükemmeldi ama o kız hiçbir şeyin farkında değildi çünkü onun da bir yerlerde kaybolmuş özgüveni ve gücü vardı. O kızın bir farkı vardı her şeyin farkındaydı kabuğundan çıkma isteği vardı ama sadece istekti yapma gayreti iradesi yoktu. Mesela bugün bu şeyi yapacağım diyordu bugünlük yapıyordu sonra yarına isteği kalmıyordu bırakıyordu tekrar karanlık iç dünyasına çekiliyordu. Tüm bu güzelliklerden ortamdan ve güzel insanlardan habersiz olarak. Bu halinden mutlu değildi aksine çok üzgün ve endişeliydi. Bundan sonraki hayatım ne olacak ne yapacağım diye kaygıları vardı.

Birgün aynı o panik atakla uyandı yine aynı düşünceler aklındaydı. Artık bir şeyler yapmam gerekli düşüncesiyle birilerinden yardım alma kararı aldı ve yazdı. O gün o konuşma kızı sanki karanlık yerden çıkarıp gökyüzünü tanıttı kuşların cıvıltısını havanın yemyeşilliğini öğretti. Umudun her daim var olduğunu biz istediğimiz sürece her şeyi yapabiliriz düşüncesine sahip ettirdi.

Ben kimim ne yapıyorum ne yapacağım, hedefim ne hobim ne konularında bilgilendirdi. Kısacık bir konuşmada beni o kadar güzel tanıttı ki Allah göndermişti başka cevabı olamazdı bunun. Sanki Allah bana onlar senin olgunlaşman kendini bilmen ve gerçeğin farkına varman için bir imtihandı ve o imtihanın bitti dualarının cevabı olarak sana bir kulumu vesile kıldım.

Bende olup unutmuş olduğum hedeflerimi, yeteneklerimi anlattı. Sanki ben bir kenara çekilmiştim ve düşüncelerim konuşuyordu gibi hissettim. Beni gelecek kaygılarım konusunda aydınlattı ve bir yol haritası çizmemi sağladı. Başarının disiplinli çalışmaya bağlı olduğunu ve disiplinli çalışmanın insana mutluluk, huzur ve düzen verdiğinin öneminden anlattı.

 Bir şeyi yapmak istiyorsan onu yürekten istemelisin o şey senin yemeğin, uykun, rüyan ve düşüncelerinde gezen hayallerin olmalı. Bir başarı istiyorsan önce hayallerin sınırsız olmalı sonra o hayallere Zemin olacak umudun olmalı. Başarın her daim her şeyin en başı olmalı ve onun için her türlü fedakârlık yapmaya hazır olunmalıdır. Konuşmamızda disiplin üzerine kurulu hayatından ve bana örnek olabilecek eğitim başarılarından bahsetti. Her konuşması benim için farklı bir ders ve bakış açısıydı. İnsan öncelikli olarak kendi kültürünü ve dilini bilmelidir çünkü dilimiz ve kültürümüz kimliğimizdir bunları bilip yaşatmalıyız, kendi kültürünü bilmeyen kendini bilmeyendir konularına vurgu yapıp üzerinde durdu. Her zevk her hissiyat gelip geçicidir baki kalan başarın ve ilmindir.   İnsan başarısı ile tanınır, çalışmaları ile hatırlanır. O hatırlananlardan olmak dileğiyle. 20 Nisan 2024

[1] ONDOKUZ Mayıs Üniversitesi, Türk dili ve edebiyatı/ Yeni Türk Dili alanı, yüksek lisans öğrencisi.