Bu Gidişatla Nereye Varılabilir?

Bu Gidişatla Nereye Varılabilir?

Mohammed Tahsin Gökkaya*

    Bazen susmak bir tepki olarak algılanır bazen de bir konuya veya davranışa rıza göstermek için susulur. Bizim suskunluğumuz bu ikisi de değilse nedir peki? Bir çaresizlik mi? Bir teslimiyet mi?

     Beni sosyal medya hesaplarım üzerinden tanıyan ve takip edenler çok fazla eleştirel bir yapıya sahip olduğumu bilirler. Yanlış anlaşılmasın ama kırıcı değil, yapıcı eleştiri. Yakından temas ettiğim kişiler bunu daha iyi anlamışlardır.

    Son bir senedir en fazla konuşmamız gereken zamanda seyirci kalmamızın uygun olmadığını fark ettim. Son bir sene dediğim de Türkmen Cephesindeki değişikliğin gerçekleştiği süreyi kastettiğimi anlamak güç değildir.

    Bıçak kemiğe dayandı. Artık yazmalıyız. Konuşmalıyız.

    Ülke genelinde yapılan son parlamento seçimlerinden bu güne kadar neredeyse bir seneyi geçmiştir. Siyasi tarafların anlaşmazlıkları ve iktidar kavgası yüzünden 10 Ekim 2021’de yapılan seçimlerden sonra yeni bir hükümet kurulamamıştır. Gerçek bir değişimi hedefleyen El-Sadır destekçilerini bir aydan beri özellikle Başkent Bağdat ve diğer illerde gösteri yapmak için sokaklara dökmüştür. Ülkede gerçek bir siyasi çıkmaz söz konusu ve yeni bir kaos yaşanma ihtimali oldukça yüksektir.

    Bir iç savaştan da söz ediliyor.

    Herkesin gözü Bağdat’taki olaylardayken ve olası her ihtimale karşı plan yapıp hazırlanırken Türkmen sorumlular ise başlattıkları yeni bir iç muhalefet ve iktidar kavgası ile meşguldür.

    Yurtdışından okuyanlar için izah edeyim; bu kavga devlet kavgası değildir. Bu kendi içimizde yaşadığımız bir kavgadır. Bu kardeşler kavgasıdır.

    ITC başkanlığını yürütürken son iki, üç senesinde yeni bir söylem ortaya atan Erşat Salihi, ITC’yi Türkmenler içerisinde iktidar partisi olarak nitelendiriyor, bu söylemi ister istemez diğer Türkmen partilerini de muhalefet olarak gösteriyordu. Peki, kim neye göre iktidar ve kim neye göre muhalif sorusunu gazetecilerimiz keşke zamanında kendilerine sormuş olsalardı.

    Yakından tanıdığım için birçok siyasetçi gibi gücünü ve enerjisini sürekli birilerine karşı muhalif olarak elde eden Salihi, ITC başkanı iken diğer partilere ve siyasetçilere karşı da bir tavır içerisinde olduğunu hiç kimse görmezden gelemez.

    Burada daha kimin haklı veya haksız olduğunu tartışmıyoruz.

    Şahsım olarak bu konunun, teorik kısmını tartışmanın daha mantıklı olacağı kanısındayım.

    ITC başkanlığından isteksiz bir şekilde ayrılan Erşat Salihi bu kez muhalifliğini 10 sene başkanlığını yürüttüğü partisine karşı sürdürmeye devam ediyor ve kendileriyle birlikte parti teşkilatında mesai yapan kadroyu da hedef almaktan kaçınmıyor.

   Seçimlerde ITC’nin ve uzun yıllar araları açık olan siyasi partilerle birlikte kurulan listenin ilk adayı yapıldı. Ancak seçim kampanyasında bile aday olduğu partisini yani ITC’yi ve diğer partileri eleştirmeyi hiç erteleme zahmeti hissetmemişti.

   Yanında parti kadroları dururken bile; “ITC benim için seçim kampanyası yapmıyor.” diyebiliyordu.

   Daha sonra ITC’den ayrı bayram kutlamaları düzenlemesi, birçok konuda partisinden ayrı açıklamalar yapması ve her fırsatta bir eleştiri gönderiyor olması aslında durumu net bir şekilde anlatıyor.

    Kısacası ITC’yi iki kutup gösteren davranışlardan hiç geri kalmadıklarını görüyoruz.

    Buna karşılık partisinin (ITC) de; eli kolu bağlı kaldığı söylenemez. Milletvekilliğini kazandığında kendilerini tebrik etmemek sorunun büyümesine neden oldu. Ayrıca her imkânda hem parti içinde hem de devlet dairelerinde O’nun elini zayıflatmak için adımların atılması da gündeme yansıyor.

   Bunlar hepimizce malum olan şeyler.

Siyaset Nezakete Kurban Edilemez.

   Siyasi partiler içerisinde zaman zaman bu tür çekişmelerin yaşanmasının doğal olduğu düşünülebilir. Ancak Türkmenler için hiç de doğal olmadığını düşünenlerdenim.

   Bu çekişme her ne kadar ITC tabanını ikiye bölmüş olsa da ortada duran sağduyulu adımlardan ve birlikten yana olan aydın bir tabanın da olduğunu göz ardı etmemek lazım.

   Uzun yıllar mücadele sonucu bugüne kadar gelen Irak Türkmen Cephesinin erimesini görmek hepimiz için üzücüdür. Herkes daha huzurlu ve istikrarlı bir siyasi hareket görmekten yana.

Bunun da gerçekleşmesi için ITC’de huzurun ve istikrarın olması şart.

   Siyasi partilerdeki ayrılışların çözüm mekanizması disiplin kuruludur. Parti tüzüklerinin ilk maddelerinde şöyle bir madde bulunmaktadır: “Parti Genel Başkanı, Disiplin Kurulu hariç tüm parti organlarının başkanıdır.”

   Eski başkan hala partide olduğunu iddia ediyor ve parti bayrağı arkasında dururken yeni yönetimin adımlarını eleştiriyor. Mevcut yönetim de bunun aksini söylemiyor veya söyleyemiyor.

   Yeni Cephe Başkanı Hasan Turan, eski başkanı ve hâlihazırda partisinin tek milletvekili olan Erşat Salihi partide mi değil mi sorusuna cevap vermiyor. Partide ise hem partisine rahatsızlık veren hem de partisinin attığı adımlardan rahatsız olduğu davranışlar dolayısıyla neden bu konu disiplin kuruluna sevk edilmiyor? Bu mekanizmalar ne zaman çalışıyor?

   Son konuşmasında “benimle fotoğraf çekilenlerin ITC’den maaşları kesiliyor” demişti. Yanlış mı demiş? Bence yanlış değil ama abartılmış biraz. Kendileriyle görüşen veya fotoğraf çekenler artık ITC’de hoş karşılanmıyor bu bir gerçek.

   Belki ben de olsam öyle yaparım. Çünkü ortada ciddi bir rekabet var.

   Ama kadronun çoğu iyi niyetle her iki tarafta da görünmek istiyor. Kanaatlerince buzları eritmeye bu şekilde yardımcı oluyorlar ve sıradan vatandaş da ne olup bittiğinin çok farkında değil. Sonuçta iki taraf da ITC bayrağını altında faaliyet yürütüyor ve iki taraf da Türkmeneli Tv haberlerinde çıkıyor.

   Bu iş bir an önce ya uzlaşıyla ya da disiplin kurulunca, birilerinin partiden ihracı ile olacaksa bile acilen çözüme kavuşturulmalıdır. Bu tür kavga ve çekişmeler milleti ileriyi düşünemez hale getirmiştir.

En önemlisi ise ITC’nin taban ve alan kaybı yaşadığı görülmeli ve önlenmelidir.

  • MARMARA ÜNİVERSİTESİ / SİYASET VE SOSYAL BİLİMLER. Doktora Öğrencisi m_gokkaya87@yahoo.com