39. Yılı Anısına
IRAK TÜRKMEN LİDERLERİNİN İDAMLARI
(16 OCAK 1980)
Dr. Şemsettin Küzeci
Irak’taki Baas rejiminin Türkler üzerindeki baskıları, 1979 yılında iyice arttı. Irak Türklerin lider durumunda olan önemli şahsiyetleri, 1979 yılında gözaltına alınarak, ağır işkencelere maruz kaldı. Bunların arasında, Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın uzun yıllar başkanlığını yapmış Emekli Albay Abdullah Abdurrahman ile Bağdat Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Necdet Koçak başta geliyordu. Ayrıca Abdullah Abdurrahman‘ın yakın çalışma arkadaşı Dr. Rıza Demirci ve Müteahhit Adil Şerif de tutuklanarak, işkencelere tabi tutulmuşlardı. Bu tutuklamalar Türk halkı üzerinde büyük tepki ve üzüntü yaratmıştı.yaratmıştı.[1]
Emekli Albay A. Abdurrahman, Irak ordusunda önemli hizmetler görmüş değerli bir subaydı. Ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra, Bağdat’ta açılan Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın yıllarca başkanlığını yapmış ve hizmetlerinden dolayı, Irak’taki Türklerin büyük sevgisini kazanmıştı.
Doç. Dr. Necdet Koçak, ziraat makineleri alanında yetişmiş değerli bir uzman ve bilim adamıydı. Bağdat Üniversitesi’nde, Ziraat Makineleri Bölümü’nü kurarak, bu dalda yüzlerce öğrenci yetiştirmişti. Bunun ötesinde, insan sevgisi ve geniş hoşgörüsü sayesinde Türk toplumu arasında çok sevilen ve sayılan kişiliğe sahipti.
Adil Şerif, Kerkük’te esnaf arasında, yardımlaşmayı, birleşmeyi, örgütleşmeyi isteyen, bu uğurda çalışır, maddi destek sağlardı. Baas yönetimi günlerce baskı ve insanlık dışı işkence ederek, Türklerin sevilen liderlerini suçlu göstermeğe gayret sarf etmesine rağmen, hiçbir sonuç alamamıştı. Özellikle şeker hastası olan A. Abdurrahman‘a aldığı ilâçlar verilmeyince, gözlerini kaybetmesine ve karanlık bir dünyaya mahkûm edilmesine sebebiyet verilmişti. Sonunda Bağdat yönetimi, Türk toplumuna korku vermek gayesiyle, Abdullah Abdurrahman, Necdet Koçak ve Adil Şerif‘i 16 Ocak 1980 tarihinde idam etti.
Dr. Rıza Demirci: Orman Bakanlığı’nda müsteşar, Ocak’ın çalışkan elemanı, öğrenci yurdunu kuran, gençlerin yetiştirmesinde büyük katkısından dolayı özellikle sevilen ve sayılan, sözü dinlenen bir kişiydi.
Necdet Koçak, 07.04.1939 tarihinde Kerkük’te doğmuştur. Babası Nurettin Ali Tevfik’tir. N. Ali Tevfik, Türk çocuğuna Türk kültürünü, örf ve adetlerini aşılayan başöğretmendi. Necdet, ilk, orta ve lise tahsilini Kerkük’te tamamladı. 1958 yılında Türkiye’ye gelerek Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bölümü’ne girdi. 1962 yılında bu fakülteden yüksek ziraat mühendisi olarak mezun oldu. Kerkük’e döndü, 1962-64 yılları arasında Tarım Bakanlığı’na bağlı Zirai Donatım Müdürlüğü’nde çalıştı. 1964 yılında Türkiye’ye dönerek, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde mastır öğrenimini 1966 yılında tamamladı. 1969 yılında da doktorasını verdi. Daha sonra Irak’a dönerek 1970 tarihinden itibaren Bağdat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1976 yılında doçent, daha sonra da profesörlük tezini takdim etmiştir. 22.03.1979 tarihinde kendisine “Türkçülük” suçu isnat edilerek tutuklanır ve 16 Ocak 1980 tarihinde Bağdat’ta Saddam rejimi tarafından idam edilir.[2]
Millî dava uğruna daha orta ve lise dönemlerinde çalışmıştır. Nitekim 1959 yıllında Kerkük Katliamı’nda şehit edilen lider, Ata Hayrullah’ın kurduğu Gençlik Teşkilatı’nda çalışmış ve başkanlık yapmıştır. Necdet Koçak tam manasıyla bir lider ve dava adamıydı. İnsani değerlerin en üst kademesine ulaşan, milletine ve dinine sımsıkı bağlı bir insandı. Hayatını Irak Türklerinin millî kimliklerinin korunması ve Irak Türklerinin meşru siyasi, kültürel haklarının elde edilmesi uğruna hiç çekinmeden harcadı. İleri sürdüğü fikirleri, bizzat yaşayan ve yaşamında uygulayan gerçek bir fikir adamıydı.
Koçak’ın Eşi Ayten Koçak’ın anlattığına göre; Saddam’ın adamları 15 Ocak 1980 tarihinde, gece geç vakit eve geliyorlar. Yarın gelip eşleri Necdet Koçak’ı hapishanede görebileceklerini haber veriyorlar. Ertesi gün hapishanenin bulunduğu “Ebu Grep” denilen Bağdat yakınlarındaki hapishaneye gidiyorlar. İçeri girdiklerinde, bir insanın çok zor sığabileceği yan yana üç demir hücre içerisinde Necdet Koçak, Albay Abdullah Abdurrahman ve Adil Şerif’in kendilerine aylardır uygulanan insanlık dışı işkence sonucu, son derece bitkin ve yorgun oldukları görülüyor. Albay Abdullah Abdurrahman şeker hastasıydı, ilâçları verilmediği için gözlerini kaybetmiş acılar içinde kıvranıyordu. Her üçünün de vücutları yara bere içindeydi.
Birkaç saat sonra asılacak olan Necdet Koçak ailesine ve kendisini son saatlerinde yalnız bırakmayan kalabalık dava arkadaşlarına hitaben şöyle diyordu: “Arkadaşlar, ağaç budandıkça yeşerir. Sizden ricam davayı bırakmayın ve sürdürmeye devam edin. Ben şu anda her zamankinden daha huzurluyum. Allah’ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı size teslim ediyorum.”
Em. Albay Abdullah Abdurrahman
1913 tarihinde Kerkük’te doğmuştur. Öğrenimini burada tamamladıktan sonra Bağdat’a gitmiştir. Burada Bağdat Harp Okulu’na girdi. Harp Okulu’nu başarı ile tamamladıktan sonra 1941 yılında İngilizlere karşı olan millî harekette yer aldı. 1948 yılında büyük Türk generali Mustafa Ragıp ve Ömer Ali Paşalarla birlikte başarılı bir şekilde Filistin’i kurtarma harekâtına katılır. 1958 yılında Irak’ta Krallığa karşı yapılan ihtilalden sonra Kerkük İkinci Tümen Komutan Yardımcılığı görevinde bulunur.
19 Temmuz 1959 yılında Kerkük katliamından kurtulmuş ve Bağdat’a giderek, burada Irak’ın o zamanki devrimi yapan Devrim Komuta Konseyi Başkanı General Abdülkerim Kasım ile görüşerek, kendilerine Kerkük’teki olayları haber verir. Bunun üzerine General Kasım Kerkük’e bir ordu gönderir. Böylece Kerkük’ü daha büyük bir katliamdan ve felâketten kurtarmış olur. Emekli olan Albay Abdullah Abdurrahman, 1960 yılında kurulan Türkmen Kardaşlık Ocağı’nın 1964-1973, 1973-1976 tarihleri arasında başkanlığını yürütmüştür. Başkanlık yaptığı zaman zarfı içerisinde diğer arkadaşları ile birlikte Türkmen köy, kasaba ve şehirleri dolaşmış, buralardaki Türkmenlerin meseleleri ile yakından ilgilenmiş. İnsanları için elinden gelen her türlü çalışmayı yapmıştır.
Albay Abdullah Abdurrahman milliyetçi, mert, cesur ve vatanını seven birisiydi. Baas Partisi’nin Irak Türklerine karşı güttüğü yok etme politikası sebebiyle Albay, 1976 yılında, Kardaşlık Ocağı başkanı iken, rejim tarafından Ocak’tan uzaklaştırılmış. 1979 yılında tutuklanmış. “Bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminim. Doğruluktan ve Allah’ın yolunda asla şaşmayın. Allah’a emanet olunuz.” Bu son derece kısa konuşmasından birkaç saat sonra, diğer dava arkadaşlarıyla birlikte asılarak şehit edilmiştir. 16 Ocak 1980 tarihinde, 65 yaşını geçmiş olmasına rağmen idam edilerek şahadet mertebesine ulaşır.[3]
1928 yılında Kerkük’te doğmuştur. İlkokul tahsilini burada tamamlamış. İlkokul tahsilinden sonra iş hayatına atılır. İş hayatında yaptıklarıyla çok başarılı olur. İş hayatındaki başarıların yanında, millî davada büyük özveriler gösterir. Millî dava uğruna her türlü çalışmayı gerek maddi gerekse manevi her türlü fedakârlığı yapar. Kerkük’ün yetiştirdiği önemli şahsiyetlerden birisidir. Tüm maddi ve manevi imkânlarını milleti uğruna sarf etmekten çekinmemiştir. Sevilen ve sayılan ve sözü dinlenen birisiydi. Halk içinde yetiştiği için halkın büyük sevgisini ve saygısını kazanmış.
1959 yılında yapılan katliamın intikamını almak için kurulan mücadele timlerinin başına geçip, milletine her şeyini vererek hizmette bulunmuş. Bir süre sonra Bağdat’a yerleşir. Burada millî davaya elinden gelen her türlü yardımı yapmaya devam eder. Mart 1979 tarihinde tutuklanır ve 16 Ocak 1980 günü diğer dava arkadaşları ile birlikte idam edilerek diğer arkadaşları gibi şahadet mertebesine ulaşır.
Onlar ölmediler; Türk’e yapılan zulümleri anlatmak ve zâlimleri şikâyet için Allah’ın huzuruna çıktılar. 24 yıl önce Abdullah olarak, Necdet olarak, Adil ve Rıza olarak gittiler. Şimdi Mehmet olarak, Kemal ve Ahmet olarak yüzlercesi geri döndü. Türkmen onuruna derin bir iz bırakan 16 Ocak tarihinde, varlıkları, Türkmen millî mücadelesinin abidesi olan Albay Abdurrahman’ı, Necdet Koçak’ı, Adil Şerif’i ve Rıza Demirci’yi rahmetle anıyoruz.
Bu ve bunun gibi canlarını hiç düşünmeden inançları, vatanları, milletleri, bayrakları ve ülküleri uğruna verenlere selâm olsun. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Dr. Rıza Demirci
Rıza Demirci 1928 yılında Kerkük’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. Liseyi Kerkük Lisesi’nde bitirdi. Liseden mezun olduktan sonra yüksek tahsilini yapmak üzere Türkiye’ye geldi. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ne girdi. Orman Fakültesi’ni 1951 yılında bitirdi. Buradan mezun olduktan sonra aynı yıldan itibaren Erbil ve Kerkük Orman Bölge Müdürlükleri’ni kurdu. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Ambalaj Bölümü’nden doktorasını aldı. Daha sonra Bağdat Orman Genel Müdürlüğü Teknik İşleri Daire Başkanlığı ve Genel Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu.[4]
Dr. Rıza Demirci, 07.05.1960 yılında Bağdat’ta kurulan Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın kurucularındandır. Türkmen Kardeşlik Ocağı içerisinde çok başarılı işler yapmıştır. Bunların en önemlilerinden birisi, Kardeşlik Ocağı içerisinde bir öğrenci yurdu açıp, burayı yönetmesidir. Bu vesile ile yüzlerce Türk öğrencisinin en iyi şekilde tahsillerini yapmalarını sağlamıştır. Ayrıca, Kardaşlık Dergisi’nin çıkarılmasında, Irak Türkleri tarihi araştırmalar yapmasında, Irak’ta bulunan Türk nüfusunun yerleşim sahalarının tespitinde büyük çabalar harcamıştır.
Dr. Rıza Demirci, Irak ormancılık ihtisasındaki gelişmelere büyük katkılar sağlayıp, başarılı bir bilim adamı olduğunu ispatlamıştır. Bununla birlikte millî şuuru yüksek, mütevazı, yardım sever, görevine bağlı ve cesur bir kişiliğe sahipti. Mart 1979 tarihinde diğer dava arkadaşları ile birlikte tutuklanıp idam edilmiştir. Ancak bugüne kadar cenazesi teslim edilmemiş, 1989 yılında ailesine bildirilmiş.
Ağır işkence altında can verdiği için, Rıza Demirci’nin akıbeti hakkında uzun yıllar cevap alınamadı. Ancak, 1998 yılında ailesine gönderilen bir yazıda; Rıza Demirci idam edilmiş olduğu bildirilmiş, “O’nu bir daha aramayın.” denmişti. Mezarı dâhi bulunamadı. Türk toplumunun bu gözde ve değerli şahsiyetlerinin haksız yere idam edilmeleri, Irak Türkleri arasında büyük tepki ve nefrete yol açtı. Tek amaçları, ülkede insanca yaşama isteği gibi, Türk toplumunu en doğal hakkını savunan bu liderlerin idamları, Türk halkını yönetime karşı küstürdü.
İdam sehpasına onur yürüdü; inancın boynuna ipi geçirdiler ve Türk’ü idam ettiler. Tarih 16 Ocak 1980. Türkmen bağrına şerefsizce saplanan kirli hançer, zâlim Irak rejimi tarafından, insan haklarına aykırı işkencelere uğradılar. Yargılama adı altında; küfre maruz kaldılar ve öpülesi boyunlarına ipi geçirdiler.
[1] Ş. Küzeci, Kerkük Soykırımları. Ankara 2004
[2] Şehit Necdet Koçak Albümü, Türk Ocakları. Ankara 1999
[3] Ş. Küzeci, Ortadoğu’da Türk Katliamları, İstanbul 2017
[4] Ş. Küzeci, Kerkük dergisi. Yıl 1, Sayı 2, Temmuz 2005, Ankara