Dünya Kadınlar Gününde
Romanya Türklerinin Güçlü Sesi
Şair, Doktor Hayat Memiş
Dr. Şemsettin Küzeci
2004 yılında kendisiyle Romanya’nın Köstence şehrinde tanışmıştım. O tarihte 11. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayını 11. Sini Köstence’de düzenliyorduk. Ailesi ile birlikte bir araya gelmiştik. Henüz şiire yeni başlamıştı. Azerbaycanlı dostum Ekber Qoşalı de bizimle birlikte buluşmamızda yer almıştı. Uzun yıllar sosyal medya üzerinde Hayat Memiş ile dostluğumuz arkadaşlığımız devam etti. Her seferinde Şiire devam edip etmediğini sorduğumda beni yeni bir kitapla şaşırtıyordu. Hem tahsilini başarıyla tamamlayıp hem de edebiyat ve şiir hayatını sürdürmüştür. 10 yıl sonra Hayat Memiş ile tekrar bir araya geldik. Bu sefer onu Türkiye’nin Eskişehir ilinde konuk ettik. Eskişehir 2014 Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri çerçevesinde buluştuk. Aslında 2004’te Romanya’da Kurultayında Türk Dünyası Genç İletişimciler Birliğini kurmuştuk. 10 Yılını kutlaması Eskişehir’e denk gelmiştir. Hayat Memiş ile birlikte çok değerli bir kültür insanı olan Araştırmacı yazar Gülten Abdullah’ı da davet etmiştik. Bu iki güzel insanla birlikte Türk dünyasının muhtelif bölgelerinden gelen genç İletişimciler ile 10. Yılımızın pastasını kestik ve 10. Yıl anısına birbirimize diplomalar ve hediyeler dağıtıldı.
2015 Yılında Türk Dünyası Kadın şairleri Antolojisini(Nevruz Çiçekleri) kitabımızı hazırladığımızda Romanya’yı temsilen şair Hayat Memiş Hanımefendi’yi de içine aldık. Kitabın tanıtımı için Romanya’ya gitmeyi bekliyorduk. İşte Hayat Memiş ile böyle başladı böyle devam etti dostluğumuz ta 2016 Yılında tekrar Romanya’ya yolumuz düştü. Bu sefer karşımızda bambaşka bir Hayat Memiş gördük. Yetişkin, Ilımlı, Şair ve Kardoloji Doktoru olarak bizi karşıladı. Hayat Memiş’in ailesiyle yakından tanıştık ve evlerine ziyaret edip kendisi ile bu özel sohbeti yaptık. Ancak bu sohbetin yayınlanmasını 8 Mart Dünya Kadınlar Gününe denk gelmesini istedik. Şimdi gelin hep birlikte Hayat Memiş’e yönelttiğimiz soruların cevabını görelim:
Edebiyata nasıl başladınız ve kimlerin etkisi altına şiir yazdınız?
Edebiyata olan merakımı ilkokul öğretmenim farketti. 3. sınıftayken ‘Yaralı kuş’ isimli kompozisyonum okul dergisinde yayınlandı. Türkçe ilk şiirimi 12 yaşındayken yazdım. Sonrasında Türk Birliğinin Hakses ve Genç Nesil dergilerinde yazılarım yayınlanmaya başladı. Teknik meslekli bir anne babanın çocuğu olmama rağmen, sanatsal yönlerimin daha baskın olduğunu, en ufak şeylerden etkilendiğimi ve hislerimi şiir ile ifade ettiğimi ilk fark eden annem olmuştur. Kendisi daima yazmaya devam etmem konusunda beni teşvik etmiştir. Her konuda olduğu gibi, edebiyatta da en büyük destekçilerim annem ve babam olmuştur. Sonrasında, şiirlerimi Türkçe öğretmenim Nurcan İbraim Hanıma gösterdiğimde kendisi Türk Birliğinin dergilerinde yayınlanmasını sağlamıştır. Sonrasında Romanya Devleti Azınlık Departmanı’nın katkıları ile Romanya Türk Demokrat Birliği şiir kitaplarımı yayınlamaya başladı. Türk Birliği’nin o dönemki Kültür Komisyon Başkanı olan Abdula Gülten Hanım kitaplarımın tanıtımı ve kültürel aktivitelere katılımım konusunda her zaman en güçlü desteğim olmuştur. Bu kültürel aktiviteler arasında bulunan 2004 te Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı’nda Şemsettin Küzeci Beyi tanıma şansım oldu. Kendisinin sayesinde şiirlerim Türkçe şiir antolojilerinde Türk Dünyasıyla tanıştı. Tanıma şerefine nail olduğum güzel dostlarımdan insanın gelişiminde gönül ile kültür köprüleri kurmanın önemini öğrendim.
Şiirlerinizde le aldığınız konular nelerdir?
Şiirlerimin konuları farklıdır: Vatan sevgisi, doğanın titreşimlerine yansıyan aşk, neşe, hüzün, yalnızlık. Yakınlarıma yazdığım şiirler de mevcuttur. Bu bağlamda ilk şiirimin ismi ‘Atatürk’tür, 12 yaşımda katıldığım Türkçe Olimpiyatlarında çocukların heyecanından bana yansıyan hislerle yazmıştım.
Şair kimdi?
Şairin kanımca net bir tanımı yoktur. Şiir yazan kişinin şair ile eş anlamlı olmadığının düşüncesindeyim. Benim nazarımda hisseden ve hislerini ilk önce kendisine itiraf etme cesareti bulan ve insanlara, doğaya yansıtarak paylaşan her insan şairdir. Herkes hayatının en az bir anında şair olmuştur.
Şiir ile tıp arasında nasıl bir bağlantı var mı?
İkisi de sanattır- biri yüreğin arınmasını sağlayan diğeri ise vücudu iyileştirmeye yönelik sanatlar. Tıp konusunda karar kıldığım andan beri, fakülte boyunca ve yeni başladığım meslek hayatımda bu alanın bilimden de öte olduğunun kanaatine vardım. Günümüzde önemli buluşlar sayesinde robotiklermiş görünse bile, yakın bir bakış açısında öyle olmadığını anlayabiliriz. Verileri analiz etme, her vakaya adapte edilmiş tahlil planı ve en uygun tedavi yöntemi insan düşüncesine, tecrübeye ve bazen de mesleki içgüdüye bağlıdır. Tıp daima bir arayış içindedir, aynen insanın tüm hayatı boyunca özünü, şairin ise dünyada yerini arayışı misali.
Şiirle tedavi olur mu?
Sanat ile ruhsal bozuklukların tedavi yöntemi eski dönemlerden beri tanınsa da, bu konsept günlerimizde ruhsal ve bedensel tedavilerdeki önemi son derece yaygınlaşmıştır. Özellikle kanser hastalarında bu tedavilerin yararlarını rakamlarla ifade eden birçok araştırma yapıldı. Ruh ile bedenin arasındaki esrarengiz bağı, şiir dâhil olmak üzere sanat ile tedavinin elde ettiği yararlar ispatlar nitelikte.
Kardoloji uzman olarak aşkın kalbe ne gibi etkisi var?
Aşık olunca salgılanan mutluluk hormonlarını duymayan kalmamıştır, böylece kalpte kan dolaşımını daha aktif hale getirerek, oksijen getirisini optimum seviyelere yaklaştırarak kalp üzerinde yararı olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda yalnızlık stres hormonlarının salgılanmasını tetikler ve bu durum uzun süreli olursa Kardiyoloji’de takotsubo cardiomiyopatisi dediğimiz, diğer adıyla borken heart syndrome (kırık kalp sendromu) olan ve zamanında müdahale edilmezse ciddi bir dereceye gelebilen hatta ölüme yol açabilen bir rahatsızlık var. Sonuç olarak aşkın da aşksızlığın da kalp sağlığı üzerinde etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Aşk ile kalp tedavisi olur mu?
Her hastalıkta olduğu gibi, kalp hastalıklarında da hastanın yakınlarıyla beraber olması, yakınlarının aşkla sevgiyle ilgi göstermesi iyileşme sürecinin daha kolay geçmesini sağlayabilir.
Sevda nedir ve aşk nedir?
Sevda insanlar paylaştıkça büyüyen ve güzelleşen duygudur. Aşk ise tek taraflı gelişebilen bir duygudur. İnsan işine, Hakk’a, bir davaya aşk ile bağlı olduğunda ve bu hissiyatla icra ettiği meslek, ibadet, çalışma daima huzur ve başarı getirir.
Tutku diye bir duygu var mı?
Kanımca tutku duygudan ziyade bir içgüdüdür.
Şiirlerinizi serbest mı yoksa hece vezninde yazıyorsunuz?
Şiirlerimi serbest olarak yazarım, böyle kendimi daha iyi ifade ettiğimi hissediyorum. Bir vezneye sığdırmak kendimi kısıtlamak gibi geliyor.
Şairin toplumda yeri nedir.
Şairler hassas yapılarından dolayı toplum değerlerini ve karşılarından beklentilerini daima yüksek tuttuklarından, kolay üzülebilirler. Çoğu kere kırılgan gönüllerini koruma amaçlı bir kale inşa ederler, lakin bu surların ardında aynı ruh barınır. Aynı zamanda başkalarının fark etmeyecekleri ufak olaylardan mutlu olabilir, geleceğe dair umutlanabilirler. Bu nitelikler haliyle şair ruhlu olanların toplumda adaptasyonunu etkiler, lakin realist ve duygusal yönlerinin dengesinin sağlanması takdirinde uyum sağlayabilirler.
Türk dünyasına bakış açınız nedir
Türk ulusunun şanlı tarihi dünya tarafından tanınmaktadır. Hemen hemen her yerde Türk olma gururunu taşıyanlar var. Geniş bir coğrafyada bulunan Türkler bazen zor şartlar ile sınansa da kendi köklerinden gelen mükemmel bir güçle direnmeyi başarmıştır. Sert rüzgârlar estiğinde, ayazlar geldiğinde, kuraklık sardığında, farklı topraklarda yeşerir Türklük filizi. Ben de Romanya’da doğup büyüyen bir Türk olarak, farklı bir kültürde yaşamış olmama rağmen Türk dünyasına derinden bağlı olduğumu hissediyorum- Türk olmanın ayrıcalığı mesafelerin birliğimizi pekiştirmesidir.
Kadın olmak ne demektir.
Kadına toplumda düşen rollerin farklılığından gelen bir zorluk vardır. Aynı bedende farklı sorumluluk ve postürlere bürünmek mükemmel bir denge sağlama abiliktesin gerektirir çünkü kadın çevresinin mutluluğundan beslenen bir enerji ile sırasıyla: hayırlı bir evlat, iyi bir kariyer sahibi, şevketli bir anne, anlayışlı bir eş olma çabasındadır. Bu yolculuk bazen bizi yorabilir ve ne kadar kuvvetli bireyler olduğumuzu unutturabilir, lakin bence kendi içlerindeki gücü büyütüp dışarıya yansıtabilen ayrı varlıklardır kadınlar. Kadın olmayı gök kuşağına benzetirim- yağmurlu günlerde ışığı doğru açıdan yakalayınca ortaya renkli bir masal tablosu meydana gelir. Bahsettiğim doğru ışık, koşullar ne kadar zor gözükse de kendi içimizde gizlenen kıvılcımla karanlığı aydınlatmaktır.
Son