10 Nisan 2003 Irak’ta Dikta Rejimin Sonu
Dr. Şemsettin Küzeci
Irak’ta ilk kez 1963 yılında iktidara gelen Arap Baas Partisi, çok geçmeden hüsrana uğradı. Tekrar 1968 yılında kinci kez iktidara geldi. Bu defa ülkeyi kasıp kavurdu. Irak’ta adeta bir terör estirdi. Cumhuriyetin dönüm noktasından biri sayılan Baas Partisi iktidarı halk için adeta bir kâbus misali idi.
Saddam ve arkadaşlarının iktidara gelir gelmez. Ülkenin ekonomisini elde tutmaya çalıştılar. Özellikle de Petrol konusunu gözden geçirildi. Şii, Kürt ve Türkmen dosyalarını gizlice masaya yatırdı. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı olan Ahmet Hasan el-Bekir ve yardımcısı Saddam Hüseyin bir taraftan ekonomi bir taraftan da iç meselelerle uğraştı. 24 Ocak 1970 yılında Irak Devrim Komuta Konseyinin 89 No’lu kararıyla azınlıklara “Kültürel Hakları” tanıdı. Ancak bu hakların birçoğu uygulanmadı. Uygulananlar da kısa bir süre sonra iptal edildi. Onlardan da en önemlisi Türkmenler everilen ana dilde eğitim haklarıydı. Türkmenlerin yaşadıkları bölgelerde Arap elifbasında Türkmence okullar açıldı. Bu okullar bir yıl sürmeden düzmece bahanelerle kapatıldı.
Irak, 1971 yılında çok önemli ve cesur bir karar aldı. O da Irak Petrolünü millileştirilmesi kararıydı. Başta BP şirketi olmak üzere tüm yabancı petrol şirketlerini ülke dışına çıkardı ve petrolünü eline aldı. Bu kararlar Irak için bir dönüm noktası sayılır. Birinci karar iç politika ile ilgili idi. İkincisi ise de dış politika ve ekonomi ile ilgiliydi.
Irak yine 1974 yılında iç ve dış gündemi ile meşgul oldu. İçeride Kürt hareketi ve dışarıda Irak’ı ilgilendiren Filistin hareketi ve Irak ordusunun harekete iştiraki… 1978 yılında Irak- Suriye ve Udun arasındaki sözde birlik projesi. Saddam Hüseyin’in kurnazlığıyla suya düştü. Üç ülke birlik yapacaklardır. Her şey bitti. Hangi cumhurbaşkanı gen ise, o birliğin başkanı olacaktı. Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esat en gençleri idi. Saddam kabullenmedi. Bir gecede Ahmet Hasan el-Bekir’i istifa ettirerek, kendisi cumhurbaşkanı oldu. Urdun ile Suriye işin gerçeğini öğrendi. Birlik bozuldu proje doğmadan öldü. Ancak Saddam Cumhurbaşkanlığından vazgeçmedi. Bakanlar kabinesi Saddam’a itiraz edince tüm kabine hıyanetle suçlanarak idam edildiler. Saddam o günden 2003’e kadar cumhurbaşkanlığını güçle elde tuttu, bir diktatör olarak adını dünyaya duyurdu.
Saddam Araplaştırma politikasını uyguladı. 1980 yılında Türkmenleri Kerkük’ten güneye sürdürmeye çalıştı. Güneyden de Kerkük’e Arapları getirdi. Türkmenlerin önde gelen liderlerini; Abdullah Abdurrahman, Necdet Koçak, Rıza Demirci ve Adil Şerif’i idam etti. 1975 Cezayir Anlaşmasını yok sayarak, 8 yıl süren İran ile Savaşa girdi. İki ülkeden yaklaşık bir milyon kişinin öldüğü savaş ile yetinmeyerek, bu defa Kuveyt’i işgal etti. Birinci Körfez savaşı neticesinde Kuveyt’ten zorla çıkarılan Irak ordusu, Irak’ın 15 vilayetinde gerçekleşen ayaklanmayı vahşeti andıran saldırılarla kendi halkını imha etti. Kerbela ve Necef gibi mukaddes türbelerimizi tanklarla basıp, tahrip etti. Tuzhurmatu, Teze, Kerkük, Altunköprü ve Erbil’de yüzlerce vatandaşı katletti. Hele hele 28 Mart 1991 tarihinde Teze ve Altunköprü’de Irak Ordusunun işlediği katliam 14-17 Temmuz 1958 Kerkük Katliamından sonra tarihin kara lekesi olarak adlandırıldı.
1991-2003 yılları arasında BM ile ABD ve Türkiye’nin desteğiyle K. Irak’ta (Erbil, Süleymaniye ve Dohok)’ta “Güvenlik Bölgesi” nin oluşumu Irak’ın geleceğine yeni bir boyut kazandırdı. Oda Irak resmen ikiye bölünmüş oldu. 15 Vilayet Merkezi hükumet, 3 Vilayet ise K. Irak Güvenlik Bölgesi’nin kontrolünde geçti. 2003 yılından sonra güvenlik bölgesinin adı “Federe Kürt Bölgesi” olarak değişti. ABD ve müttefikleri 9 Nisan 2003 tarihinde 2. Körfez Hareketi sonucu Bağdat’ı, 10 Nisan’da ise, Kerkük’ü işgal etti.
Bugün bu işgalin 16. Yıl dönümüdür. İşgal ışığında bugüne kadar Irak’ta kurulan Hükümetler ABD ve İran destekli hükumetlerdir. Ancak, Irak’ta Türkmen varlığı Osmanlıdan sonra en tehlikeli günlerini geçirmektedir. Kerkük üzerinde oynanan sinsi oyunlar, şehri ve petrolünü Kürtler tarafından gasp edilmiştir. 25 Eylül 2017 tarihinde Kürtlerin bağımsızlık referandumu sonuç verseydi, bugün Kerkük Kürdistan devletinin en önemli şehri ve Başkenti olmuştur. Ancak, M. Barzani’nin strateji hataları K. Irak gaz ve petrolünü gizli anlaşmalar yaparak, bazı ülkelere 50 yıllığına peşkeş çekerek, müttefiklerini başta ABD ve komşuları Türkiye ve İran’ı çileden çıkardı. Bağımsızlık Referandum sonuçlarını tanımayan dünya ülkeleri İsrail hariç Barzani’nin görevinden istifasına neden oldu. Irak ordusu, Federal Polis ile Haşit Şabi güçleri başta Kerkük olmak üzere Irak’ta tartışmalı bölgelerde “Kanun Uygulaması” hareketini 16 Ekim 2017 tarihinde başlattı. Kerkük’te başta Kürt Vali Necmettin Kerim ve Kerkük Vilayet Meclisi üyeleri, Asayiş vd. Siyasi Partililerin Erbil ve Süleymaniye’ye kaçışları şehri ve halkı adeta rahatlattı.
Bu durumu 12 Mayıs 2018 tarihinde Irak’ta yapılan Parlamento seçimlerinde yine Kürtlerin lehine dönüştürdüğüne hiç kimse anlam veremedi. Sahta “HardDSC’ler” üreten Kürtler ve Kerkük seçim dairesinin çalışanları seçimleri Kürtlerin lehine sonuçlandırdı. 6 Kürt, 3 Arap ve 3 Türkmen milletvekili çıkması Türkmen ve Arapları çileden çıkardı. Türkmenler Kerkük’ün “Sahat İhtifalat” olarak adlandırılan bölgeye “Mavi Saha” adı vererek 28 gün boyunca, gece gündüz demeden eylemlerde bulundular. Bağdat tarafından kandırılan halk, Bağdat ile Erbil arasında yapılan gizli antlaşma İbadi tarafından seçimlerde sahtekârlığı örtbas etti. Ancak İbadi’ye de yaramadı. Çünkü ikinci kez başbakan olacaktı sözün gerçekleşmedi. Kandırıldı, aldatıldı…!
Bugün Irak’a başbakan olan Adil Abdulmehdi feyli Kürt kökenli olarak muhalefet döneminde Barzani ile çok iyi ilişkiler içerisinde olduğu şüphesizdir. Barzani’yi makamında kabul eden mehdi, K. Irak petrolünü tekrar Kürtlere bağışladı. Sınır ve gömük kapılarındaki gelirlerden de vazgeçti. Kaldı ki, Kürtlerin Irak’ın genel gelirinden aldığı %17’lik payı Mehdi tarafından 23’e çıkarıldı. Yarın ne malum Kerkük’ü de onlara peşkeş eder. Irak’ta 2020 yılında yapılacak olan genel sayım Kerkük için gizli bir referandum olduğunda şüphe duyan elbette vardır. Buraya kadar durum belli, belli olmayan Türkmenlerin yol haritası, Türkmenler Kerkük’te Vali mi? istiyor, yoksa Bağdat’ta Bakan mı? Yoksa da Cumhurbaşkanı yardımcısı… Bunları istemek doğal haktır. Ancak bu mevkilere kimlerin getirilmesine kim karar verecektir. Halk tarafından seçilen Milletvekilleri mi? Yoksa onları seçen Halk mı? İşet bunu kara kara düşünen bu topluma “kolay gelsin” demekten başka ne diye biliriz ki…!