Kürt referandumu yapıldı Türkmenler ne yapabilir?
Fevzi Türker
Türkmenler, Irak devletinin kuruluş tarihi olan 1921 yılından beri ısrarla girdikleri çıkmaz yolda izledikleri hatalı siyasi politikalarının bugünkü tehlikeli sonuçlarına rağmen hala bu çıkmaz yolda yürümeyi sürdürmekte ve geçmiş hatalarından ders almamaktadırlar. Dolayısıyla ne kendilerini Irak’a yeterince tanıtabildiler ne de ülkenin üçüncü büyük unsuru olabildiler.
Irak Bölgesel Kürt yönetimi (IBKY) lideri Mesut Barzani’nin, 7 Haziran’da kararlaştırdığı ve 25 Eylül’de yaptırdığı bağımsızlık referandumu, ihtilaflı bölgeler olarak adlandırılan Türkmen bölgelerini de kapsamıştır.
25 Eylül’de yapılan Kürt bağımsızlık referandumu, ergeç bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktır. Türkmenlerin ölüm fermanı bu referandumla hazırlanmıştır.Türkmenler, 81 yıldır sürdürmüş oldukları hatalarını bundan sonra da sürdürmeye devam ederlerse Barzani yönetiminin izlediği ırkçı politikalarla önümüzdeki 10-15 yıl’da Kürt potasında eriyerek milli kimliklerini yitirebilirler.
25 Eylül Kürt bağımsızlık referandumunun Irak’a, ana vatan Türkiye’ye ve Türkmenlere, çok boyutlu sonuçları ile tehlikeleri olacaktır. Bu referandum Irak’ı böleceği gibi, Türk devletinin de milli güvenliğini kesinlikle yakın gelecekte tehlikeye sokar ve Türkmen varlığını ortadan kaldırır.
Türkiye ile Irak, bölgeyi sarsacak bu bölücü referanduma karşı bir çok alanda ciddi anlaşmalar yapabilirler.İki devletin yapacakları olası anlaşmaların bir kısmı yıllardır Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan ve koruyan Türkmenleri de kapsamalıdır,örneğin:
1-Anayasada değişiklik yapılarak, Türkmenler Irak’ın üçüncü büyük unsuru sayılmalı.
2-Türkmen bölgelerinin bozulan demografik durumu 2003 yılı öncesine dönmeli.
3-Kerkük valisi ve Kerkük il meclis başkanı Türkmenlerden olmalı.
4-Kürt işgali altında bulunan Türkmen bölgeleri(TÜRKMENELİ)
5- TUZHURMATI ilçesi ile TELAFER ilçeleri il yapılmalı ve iki yeni ilin valileri Türkmenlerden olmalı,
6- Yasal geçerliliğini kaybeden 140 madde anayasadan çıkartılmalı ve ihtilaflı bölgeler diye bir tanım kalkmalı.
7-Türkmenleri ve bölgelerini korumak amacıyla Türkmen savunma gücü kurulmalı.
Türkmen bölgeleri yani TÜRKMENELİ, özerk bir Türkmen bölgesi olmadıkça ve TÜRKMENELİ’NİN demografik durumu eski haline dönmedikçe, ne Irak ile Türkiye bölünmeden, ne de Türkmenler yok olmaktan kurtulur.
Türkiye Cumhuriyeti devleti, Irak hükumetiyle yapacağı muhtemel görüşmelerinde ve yapacağı anlaşmalarda, Türkmenlerin gelecekleriyle ilgili yukarıda belirtilen hususların üzerinde önemle durması ve gerekeni yapması milli bir zaruret olmalıdır.
Birçok arkadaş yukarıda belirttiğimiz Türkmenlerin haklı taleplerini, hayal ve ütopya olarak görebilir. Ancak, herkesin bilmesi gerekir ki , zamanla akan damlalar mermeri deler,ve azimle iradenin önünde hiçbir engel duramaz.Zira hak verilmez alınır ve hiçbir zafer mücadele edilmeden kazanılmaz.
Yukarıda sözü edilen haklı ve hayati olan Türkmen milli taleplerimizin yerine getirilmesi, Irak’ın güvenliği, geleceği, ve toprak birliği açısından, Bağdat hükumetin öncelikli görevlerinden biri olmalıdır.
Irak hükumeti yukarıda belirtilen Türkmenlerin haklı taleplerini göz ardı eder veya yok sayarsa, bu hakların gerçekleştirilmesi görevini Türkmenlerin hemen üstlenmeleri gerekir. Türkmenlerin öz yurtlarında yok edilmelerine ancak bu hakların başta da özerk bölge sahibi olmaları engel olabilir.
Türkmenler 81 yıldır zulmün, ayrımcılığın, ve etnik temizleme politikalarının her türlüsüne maruz kalmışlardır. Haklarını kaba kuvvete değil barışçıl yollara baş vurarak aramışlardır.Silahlı mücadeleyi ne denemişler ne de denemeyi düşünmüşlerdir.
Ne yazıktır ki Türkmenler, Kurtuluşlarını yıllarca mücadele vermeden yalvarmakla, yakarmakla başkalarından beklediler durdular.Çocuk bile ağlamadan anasının ilgisini çekemezmiş. Türkmenler ciddi mücadele yolunu hemen seçmeleri lazım, seçerlerse haklarını elde eder ve yardımını bekledikleri kimselerin ilgisini çekebilirler.
Türkmenleri kurtaracak tek yol hemen başlamaları gereken milli mücadele yoludur. Milli mücadele vermeyen toplumların sonu karanlık olur. Ya esir hayatı yaşamayı kabul ederler, ya da etnik temizlemeye uğrayarak varlıklarını yitirerek yok olurlar.